-
üniversitede odamın duvarına astığım şiir. istisnasız kafamı her duvara çevirdiğimde okurdum. o zamanlar sosyal medya bu kadar etkin değildi ve şiirler böyle ele ayağa düşmemişti çok değerliydi o duvarda bulunan şiir. evden taşınırken de sökmemiştim öyle bırakmıştım. şimdi kim bilir ne halde o duvar ve o şiir. -
Nazım Hikmet'in gözleri dolduran müthiş şiiri. Şuraya da nadir sarıbacak'ın beş kardeş dizisindeki yorumunu bırakıyorum -
erkek kadına dedi ki:
-seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
erkek kadına dedi ki:
-seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
kadın erkeğe dedi ki:
-baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
ve ben artık
biliyorum:
toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
kadın sustu.
sarildilar
bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...
ayrildilar...