1. latince ''sıvı gümüş'' manasındaki hydrargyrum'dan gelir.
    atom numarası 80, yoğunluğu 13.534 g/cm³'tür. bir çok alanda kullanılır.

    bugün kullanım alanlarından ziyade insan vücundaki etkilerden bahsedeceğiz. zira çok zehirlidir.
    ikinci dünya savaşı sonrası, japonya hızlı sanayileşme adımları gerçekleştirmeye başladı. doğal olarak sanayi atıklarının veya tehlikelerinin farkında değildi.
    dans eden kedi hastalığı denilen, garip bir davranış kedileri etkiliyordu. insanlar yürüme zorlukları çekiyor, sağa sola çarpıyordu. v videosu

    1952 yılında, yani ilk kurban verilmeden 1 sene önce, bir fabrika bölgeye kuruluyor.
    bu fabrika aset aldehit ve vinil klorür üretiyor, üretiminde ise, katalizör olarak civa kullanıyordu.
    çıktıda oluşan civa, diğer kimyasal atıklarla birlikte denize atılıyordu. doğal olarak denizdeki midye, böcekler kabuklular, balıkların vücutlarında civa birikmeye başladı.

    Minamata yaşayan insanlar, kıyı balıkçılığı ile uğraşan balıkçılardı ve neredeyse 3 öğün deniz ürünü yiyorlardı.
    ve tabi kediler de...
    202 kişi zehirlendi, 52 kişi ölecek kadar şanslı idi. diğerleri ömür boyu bu hastalığın çilesini çekti. hamile olan, insanların çocukları değişik trajediler yaşadılar.
    şurada da çok güzel anlatılmış
  2. orta çağlarda, insanlar kırmızı bir kayanın damıtılmasıyla elde edilen ''tutması'' zor bir gümüş renkli bir madde olarak tanımladılar.
    bu madde, prehistorik zamanlarda, kırmızı kayayı, suyla karıştırarak, mağara duvarlarına resimler çizdiler.
    bu kaya civa sülfiti.
    civa sulfit kayası, mısır, babil, ve pakistanda boya olarak kullanılmıştır.