-
simgelerin simgeleştirilmiş hali. simgenin simgesi gündelik hayatta "gerçek" olarak karşımıza çıkıyor. çok garip. simgeception... -
gelişim itibarıyla öldükten sonraki yaşamı ve yaratıcıyı kabul eden varlık. bu aynı zamanda dilin zihinden doğduğunun kendi kendine varolmadığını ispatlar diye düşünüyorum.
mesela ahmet diye birisi vefat ettiğinde cenazeye ahmet denmez artık. ahmet'in cenazesi, ahmet'in ceseti, ölüsü falan denir. biraz daha sıkıştırsak ahmet'in fani varlığı bile deriz. ama ceset için ahmet denmiyor, zihin bunalım yaşıyor. başına geçip cesetin ahmet'in ölüsü değil o ahmet desek mesela ne olur acaba.
yaratıcıyı da bulmuştum ama şu an unuttum maalesef. özetle dilin kullanım biçimi yaratıcı varlığına dayanıyordu. -
sadece iletişim aracı olmadığı kesin, dil bir çeşit varlık, kültürle birlikte dünyadaki en eski şeylerden biri.
mesela biriyle karşılaşınca sorulan ilk soru nasılsın? olur. çünkü bir insan için en önemli şeyin sağlık olduğu kesin bir birikimdir.
-merhaba, nasılsın?
değil
-merhaba, maddi durumun iyi mi? de olabilirdi ama olmadı çünkü maddi durum iyiliginin çok da bir önemi yoktur.
mesela bizim dilde bu soru nasılsın ile kalmaz vurgulanır, sağlığın sihhatin yerinde mi? annenler nasillar afiyettesiniz inşallah vs.
demek dil bize öğretiyor bakarsak diyaloglara, kelimelere nasıl yaşamamız gerektiğini öğreniriz hem de binlerce yıllık tecrübe birikim sonucunda. -
bedri rahmi eyüboğlu'nun "üç dil" şiiri hatırıma geldi:
en azından üç dil bileceksin
en azından üç dilde
ana avrat dümdüz gideceksin
en azından üç dil bileceksin
en azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
en azından üç dil
birisi ana dilin
elin ayağın kadar senin
ana sütü gibi tatlı
ana sütü gibi bedava
nenniler, masallar, küfürler de caba
ötekiler yedi kat yabancı
her kelime arslan ağzında
her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
kök sökercesine söküp çıkartacaksın
her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
her kelimede bir kat daha artacaksın
en azından üç dil bileceksin
en azından üç dilde
canımın içi demesini
kırmızı gülün alı var demesini
nerden ince ise ordan kopsun demesini
atın ölümü arpadan olsun demesini
keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
insanın insanı sömürmesi
rezilliğin dik alası demesini
ne demesi be
gümbür gümbür gümbür demesini becereceksin
en azından üç dil bileceksin
en azından üç dilde
ana avrat dümdüz gideceksin
en azından üç dil
çünkü sen ne tarih ne coğrafya
ne şu ne busun
oğlum mernus
sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun. -
"tutmasını biliriz de kemiği yok bunun" -
sevgili rakel dink bir konuşmasında şöyle demişti: "ben üç dil biliyorum, ermenice, kürtçe ve türkçe. benim içimde bu üç dil hiç kavga etmiyorlar, barış içinde yaşıyorlar. bazen konuştuğum dilde bir kelime bulamazsam, öbür dilim yardımcı oluyor bana."
bu da yeni öğrendiğim bir bilgi: hrant dink'in biricik rakel'ine ilk 'seni seviyorum'u kürtçe imiş.