1. yani yapma demiyorum, hobi olarak yine yap tabii ama gözünü seveyim sevdiğin alanda yap bu mereti. yoksa çekilecek dert değil. yaş 26 ben hala makale çeviriyorum gecenin bu saati. ders alma kısmı tam bir facia. ilköğretim, ortaöğretim, üniversite, yüksek lisans dahil hayatımda bu kadar çok ders çalıştığımı hatırlamıyorum. ders günleri kalkmak okula gitmek istemiyorum. "anne karnım ağrıyo gitmicem" diyecek anam başımda yok. olsa zaten sopayla kovalar yollar beni. "hocam elektrik kesikti ödevleri yapamadım" diyemiyorum. zira kalan günler ezik asistan olarak yüzlerine bakmak zorundayım. bir de doktora bile yapsanız sınav yapan hocalar var. bir yandan finallere çalışıyorum. velhasıl eğer 26 yaşındaysanız ve doktora yapıyorsanız hayat çok zor (cedric stayla).
  2. yurtdisinda yapilani daha makbul sanki. en azindan hocalar tarafindan kole gibi kullanilmiyorsunuz (istisnalar olabilir tabi).
  3. master sonrası yapmayı planladığım, minimum 4 yıl süreceğini bildiğim dönem.
  4. üniversitelerde, dört yıllık lisans programından sonra on yarı yıl ^:odtü'de mevcut uygulama^ ya da dört yıllık lisans programını takiben yapılan dört yarı yıl yüksek lisans ve sonrasında sekiz yarı yıl süresince yapılan eğitim basamağıdır.

    doktora programı için "master" ^:yüksek lisans^ ya da "lisans" diploması yanında dil yeterliliği istenecektir. ülkemizde yüksek lisans mezuniyet notunun da önem arz ettiği söylenebilir.

    doktora mezunları "ph d." ünvanı alırlar ki latince "philosophiae doctor" kısaltmasıdır. her ne kadar anlamı "felsefe doktoru" olsa da tüm dallarda alınan doktora için aynıdır. genel anlamda, "bir konuya değişik yollardan ve değişik anlayışlarla, felsefelerle yaklaşma becerisini kazanma" anlamına geldiği söylenebilir.
  5. uzun, yorucu, keyifli, bunalimli, kafayi yemelik ve cok hos bir seydir kendileri. onun icin herşeyden önce ilk sorulması geren soru: doktora yapmalı mıyım? master daha sonrasında doktora çok uzun ve meşakkatli bir süreç. şimdi ben size meraklı mısın, yeni şeyler keşfetmeyi sever misin gibi klasik sorular sorup aslında doktora yapmaya sen karar vereceksin çünkü herşey senin içinde (kdv mi? o da içinde:) gibi saçma sapan bir şey söylemeyeceğim. bu tür şeylerin tabii ki faydası olabilir ama maalesef türkiyede akademisyen olmak bu sorulara verdiğin evet cevaplarıyla orantılı olmayabilir, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz ya da bi bakmışsınız hiç de meraklı falan fıstan değilmişsiniz.

    şimdi daha gerçekçi olalım nedir ne değildir bakalım . ilk önce sosyal mi yoksa sayısal bilimci misiniz? bu önemli çünkü özellikle sayısal alanlarda (beşeri bilimler mi desek yani natural science neyse siz anladınız, mühendislik falan işte) iş yelpazesi daha geniş olabiliyor. kendinizi geliştirebileceğiniz, bir şirkete ceo, bir fabrikaya yönetici falan fıstan olup daha tatmin olacağınız bir hayat yaşayabilirsiniz. sosyal bilimlerde de bu geçerli tabii ama, bir bilgisayar mühendisi ya da bir uçak mühendisi gibi kariyer basamaklarını yaptığınız buluşlarla(ahey! daha neler) hızlıca çıkabilirsiniz. maalesef ülkemizde bırak sosyal bilimleri, matematik, fizik, kimya, biyoloji okudum deyince ezik sınıfına giriyorsun nerdeyse. yani bilime pek değer verilmiyor ve iş sahası çok kısıtlı. şu saydığım bölümden mezun olanların çoğu öğretmen olmak için çabalıyor. neyse konuyu dağıtmayalım. demek istediğim şu; beşeri bilimler veya sosyal bilimler farketmez, eğer çok aktif bir kişiliğiniz varsa, yerinizde duramıyorsanız, birşey yapıp hemen sonucunu almak istiyorsanız ve bunları yapacak iş sahası var ve bu iş ortamı güzel ise, size tavsiyem türkiye de doktora yapmayın. yurtdışında yapma olanağınız varsa düşünmeye değer ama bu türde bir kişiliğiniz varsa 4-5 yıl detaylı bir konu üzerine kafa patlatıp bir tez yazmak size göre olmayabilir. ha yapar mısınız tabii ki yaparsınız, doktorayı çok rahat bitirirsiniz fakat bunu sırf maaş için yapan, çoğu zaman aklı ticarette, ulan ben ne yapıyorum burda diyen verimsiz bir akademisyen olup çıkarsınız (mesela:doktoradan sonra bir doblo alıp memleketen zeytinyağı getirip üniversitede satmaya başlarsınız).

    doktora gerçekten ciddi bir mesele. üzerine uzun yıllar harcayıp, bu işin size göre olmadığını anlayınca hem kendinize hem de çevrenize mutsuzluk kaynağı olmaya başlarsınız. çünkü öyle filmlerdeki gibi bilimadamları dünyayı kurtaracak şeyler yapmıyorlar. sakin doktorada şunu şunu yapacamda deli ses getirecem dünyada, millet dönüp dolaşıp yazdıklarımı okuyacak gibi bir tribe girmeyin. yapacağınız doktora sizin alanınızda çok dar bir meseleye ufak bir katkı yapmaktan öteye gitmeyecektir çünkü istenen seyde budur. detaylı ve uzun bir çalışma.

    doktora yapmak sizin icin kacinilmasa o zaman sizi daha fazla kasmayayım ve diyeyim ki dostum bu doktora denen şey bir harika. düşünsenize bir işiniz var ve siz ne iş ile uğraşacağınıza karar verebiliyorsunuz. isterseniz çin-malezya arası muz ticaretinin tarihini (bu nerden çıktı yav, ehehe), isterseniz ünlü bir fotoğrafçının hayatını çalışıyorsunuz. isterseniz elektrikli arabalar üzerine isterseniz domates genlerinin dizilişine odaklanıyorsunuz.yani alaninizdan fazla uzaklaşmadan (aman diim sonra başınıza bela almayın yanı kimya mühendisi olup muz ticareti çalışmayın) istediğiniz konu üzerinde yıllarca okuyun, yazın ya da deney yapın. hehey var mı böyle bir lüks ya. özellik binlerce işsiz olan türkiyede. eğer bir de sosyal bilimlerde yapıyorsanız, ne okula gitmek zorundasınız ne de hocaya ben şurdayım ben burdayım diye hesap vermek zorunda (yurt disinda bu sekilde, türkiyeyi bilemem) yeter ki işinizi zamanında ve özenle yapın isterseniz marsta yapın. bilgisayar başında ya da labaratuarda saatlerce kalıp o makale senin bu deney benim diye günlerinizi geçirin.

    hayatından bezen, bu doktora olayından çok çeken yok mu tabii ki var. doktora suresince rahat etmek istiyorsanız ilk hedefiniz yurtdışı olsun (ilk hedefiniz akdeniz gibi ehehe). zor falan ama cidden hak ettiğiniz değeri ve saygınlığı burda bulabiliyorsunuz ve tek yaptığınız şey araştırma. türkiyedeki gibi hocanızın işlerini yapmak zorunda değilsiniz. derslere falan girmeniz halinde parasını çatır çatır alıyorsunuz.
  6. bitirdiğim eğitim.
    başımız göğe ermedi elbette, tamamlanmasına rağmen iş buldurmaz bazen.
  7. yapanlar tarafından "doktora vermek, doktora veriyorum" gibi esprilere konu olan akademik eğitimin son basamağı.
  8. çok gerekli değilse yapmayın. kaybedeceğiniz 5 sene yerine bir yerde çalışmak, tecrübe kazanmak daha mantıklı. doktorayı bitirip iş arayınca, iş tecrübeniz yok sizin diyeceklerdir ilk mülakaatta. ha çok idealistseniz, yrd.docçluk için torpiliniz varsa, ekonomik zorluklar içinde olmayacaksanız yapın. bir de türkiye sınırları içinde yapmayın.
  9. beyin yakan bir yeterlilik sınavı vardır. hele sayısal bir bölüm ise gece formüllerden mürekkep ruyalarla sabahı bulursunuz.
    sinüs eğrileri deniz dalgası olur, histogramlar deniz kenarı siteler. dört yapraklı descartes yoncası kayığınız olur, bilinmeyenlerin peşinde sürüklenir durursunuz.
  10. yeterlilik sınavına gireceklere naçizane tavsiyeler (sözelciler için);

    - dersini aldığınız hocanın kitaplarını^:varsa^ okuyacak vaktiniz yoksa derslerde en çok bahsettiği kavramlarla ilgili yazmış olduğu makalelere bakın,

    -bu tamamen yoğurt yiyiş meselesi ama bana göre özet yazmak fena zaman kaybı, temel kavramlardan gol yememek için bu kavramların tanımına ya da yarattığı çağrışımlara ait not alın, diğer önemli yerler için fosforlu kalem candır, renkleriyle önem önceliği verilebilir,

    - alana ilişkin mutlaka genel kabul gören özellikle kuramsal kitap/kitaplar vardır, bu kitapları en az iki kere okuyun,

    -sınava girmeden önce jüri üyeleri belli olur, ilk maddedeki husus için bu önemli ayrıca sempatik kanalınız varsa hocalardan ya da en güncel dersine girenlerden ipucu alın,

    -arşiv önemlidir, geçmişte çıkan sorulara yönelik arşivi edinin,

    -hocaların tapındığı hocalar vardır, devamlı atıf yaptıkları akademisyenlerin temel çalışmalarına bakın,

    -çalışma usulü ile ilgili olarak, hoca üzerinden mi ders üzerinden mi yapacaksınız buna karar verin, mutlaka sınava en son girmiş kişilerle konuşun,

    -yazılı sınavda, zaman tahditi olmayabilir gene de belli bir metod içerisinde akıcı şekilde yazabilmek için prova yapın, özellikle arşiv sorularından, örneğin; bir kuram ile ilgili bir soru var ise öncelikle öncülü/öncül nedeni nedir, temsilcileri kimlerdir, neden etkilenmişler, ne demiş ne yapmış bu insanlar, sonucunda ne olmuş, ben bu konuda ne düşünüyorum, eleştiriler nelerdir gibi formüle edin,

    -laf kalabalığı, uzun yazmaktan ziyade can alıcı meselelere değinin, "ben olayı anladım hocam" mesajı verebilmek için,

    -hiçbir fikrinizin olmadığı bir soruyla karşılaşırsanız, kısa, öz, aklınıza gelen tutarlılığından şüphe etmeyeceğiniz şeyleri yazın,

    -alakası uzak olan günlük sohbetlerde ya da anlaşmalı koşullarda arkadaşlarınıza, çevrenizdekilere alanla ilgili güncel hayata da uygulayabileceğiniz konuşmalar yapın, oradan gelebilecek tepki sizi bazı konularda yönlendirebilir, "ya o nereden bilecek" denmemeli,

    - sınavdan önce sınava gireceklerle fazla konuşmayın kafanızda kurduklarınızı karıştırabilir, sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi hissedip güven zedelenmesi yaşayabilirsiniz ama sınava henüz vakit var olan evrede en azından bir ikisi ile dirsek temasında bulunun,

    - çok detaya girmeyin, "bu da önemli, buna da bakmalıyım" döngüsü kısır ve can sıkan döngüdür, her şeyi bilmen mümkün değil emin ol prof. da bilmiyor her şeyi,

    -alan ile ilgili güncel gelişmelerle alakalı olun, yeni bir kurum teşkili, yasa değişikliği ya da politika değişikliği vb. alanınıza göre değişir tabi,

    -sözlü sınavda, soğukkanlı olmaya dikkat edin, bazen saçmalayıp saçmalamayacağını görmek için zaten bilemeyeceğini bildikleri soru sorabilirler,

    -ne istediğinizden emin olarak girin sınava yani ben şu konuda çalışmak şunu yapmak istiyorum, tezim şununla ilgili olacak zaten bunları yaptım şu ana kadar gibi,

    -bilmediğiniz soruda kıvırmayın "şunun olabileceğini değerlendirdim ama emin değilim, araştıracağım bu konuyu" gibisinden konuşun,

    -göz irtibatı önemli, elini kaşıma, ayaklarınla ritm tutma gibi, sıkıldığını ya da zor durumda olduğunu belli edebilecek fiziksel tepkilerden kaçınmaya çalışın, izlenim önemli neticede bu sınavı veremeseniz de bir sonrakinde yine karşılarına çıkacaksınız,

    -yazılı ile sözlü arasında muhtemel zaman vardır, yapamadığınızı ya da eksik yaptığınızı düşündüğünüz sınav sorusuna yönelik geri beslemenizi yapın şiddetle muhtemel onunla ilgili soruyla karşılaşabilirsiniz,

    -bir konu hakkında cevap verirken ya da konuşurken, sadece kendi cümlelerinize ya da "bir yerde okumuştum" gibi muğlak ifadelere başvurmayın, bir kaç tane gerekirse genel, her durumla ilgili başvurabileceğiniz hazırda atıflarınız olsun,

    -hangi dersleri aldığınız, hangi sempozyumlara vb. faaliyetlere katıldığınız ne gibi çalışmalar yaptığınızı duraksamadan söyleyebilecek şekilde kendinizi hazırlayın,

    -daha öncesinde de bahsettiğim gibi gündemle ilgili alanınla ilişkilendirilebilecek meselelerle alakalı hazırlıklı olun,

    -sonucu yüzünüze söylediklerinde ne olursa olsun benim yaptığım gibi lönk diye odadan çıkmayın, içerdekilerle tokalaşın.