1. yazı orada geçirdik kışa gerek kalmadı
    safça acemice şarkılar söylendi oyunlar oynandı
    sözde sevinç haline getirildi yıllanmış hüzünler
    aşklar unutuldu ve bazılarına yeniden başlandı

    “insan yaşlandıkça kurtulur” demiş birisi
    korkudan belki yılgınlıktan ve başka bir şeylerden

    oysa yaşlandıkça bulunur mavinin en iyisi
    akasya çürür tren hızlanır eller ufalır gibi
    kim yitirir sözgelimi bir başkasının bulduğunu
    evet kim yitirir kim bulur
    herhangi bir akşam alacası değil ki bu

    imdi ey kış diyorum seni de orda geçirseydik
    kim düşünecekti bir kumsalda
    sabahın tanıksız kendi kendine olduğunu

    “oysa” diyor birisi
    “sabah yeniden hatırlamadı yaşamayı”
    bana kalırsa “oysa” diyenlerden hep korkmaı
    “oysa ölüm var” da diyebilir aynı kişi

    oysa ölüm yakın olmamalı
    süzgün ve uzun şeylerden de korkmalı bana kalırsa
    uzun süren devrimlerden süzgün aşklardan
    ve bunlara benzeyen başka şeylerden
    akasya hemen çürümeli tren birden hızlanmalı
    şimdi ey kış diyorum
    ne kadar sürersen sür
    yaz güzeldi ve sapsarıydı
    herkes doydu ve eylendi oyunlar oynandı
    oteller ve sokaklar da sapsarıydı
    kimler ne konuştu ne yitirdi ne kazandı

    ama bir şey vardı eksilen ya da çoğalan
    kumun altında mı denizin üstünde mi masalarda mı

    “dünya bir sanrıdır” diyor birisi
    “belki bir sancı”

    ne bırakmıştım orada sahi
    mor gibi soylu bir şey mi
    bir eziklik mi yoksa

    herkes ne kadar mutluydu “oysa”

    ne bıraktıysam o kadar kaldı orda