• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.88)
Yazar Umberto Eco
foucault sarkacı - umberto eco
"umberto eco"nun ilk romanı olan "gülün adı" gibi, bu ikinci romanı "foucault sarkacı" da, bildiğimiz roman türlerinden hiçbirine girmiyor. belki de en uygunu, onu bir "bilim-roman" ya da "eco-roman" diye nitelendirmek. "foucault sarkacı", çok-katlı, çok değişik düzlemlerde okunabilecek bir roman. bu da romana, değişik açılardan yaklaşmamıza olanak veriyor. "foucault sarkacı", kısaca, irrasyonel düşüncenin 500 yıllık tarihinin 500 küsur sayfalık bir serüveni: pozitif bilimin yanısıra, uzantıları günümüze dek süregelen, gizli bilimlerin, ortaçağı da kapsayan çok uzun bir zaman dilimi içinde bilim-büyü kardeşliğinin öyküsü. okuyucuların, bu çetin, ama keyifli okuma serüveninden nice hazlar derleyecekleri umuduyla.
şadan karadeniz


  1. eco'nun göstergebilim şaheseri. roman mı değil mi hala karar veremedim. gülün adı'nı 8 senede okumuştum, buna 16 veriyorum.
    doris
  2. çok derin tarih, bilim ve sanat araştırmalarıyla yazıldığı anlaşılan bir umberto eco macera romanı.
  3. ben bu kitabı remziden 36 liraya aldım, bir ay geçmeden elli olmuştu. iyi bir yatırım. ama eco ya değer biçmek de bize kalmadı. az biraz belki çok `spoiler` içerir bundan sonrası. umberto eco başlığında biraz konuya girmiştim. üzerimde bıraktığı etkilere. okudukça açılan bir kitaptır sarkaç. ben ona böyle demeyi seviyorum sadece sarkaç. kitabın ilk sekansını geçebilmek çok çok zor geldi bana. bu mu lan dedim. bitmedi o sahne. her sayfa da binlerce gibi duran notlar, çevirmenin çevirileri. ama biraz daha ilerledikçe belbo, casaubon kendini anlattıkça ısındım. bir plan vardı ortada. ne olduğunu anlayamadığım kadar karışık, dünyayı dibe vurduracak kadar karışık. efsanelerin, kehanetlerin içiçe geçtiği bir plan. ama ne zaman ki sevgili casaubon un karıcığı kendi planlarını yapıverdi en çok ona şaşırdım. çünkü öyle kaptırmıştım ki kendimi bir planın varlığına. olmalıydı. mu olmalıydı agartha olmalıydı. ama gerçeklerde vardı sarkaç da. bilim vardı, ortaçağ statükoları vardı, kanser vardı, ölümler vardı. en zorlandığım ikinci bölüm brezilya oldu. futboluna hayran kaldığım sambacılar neler yapıyorlardı öyle. diotallevi ye çok fazla girmemelerine üzüldüm sadece. aglie kadar değeri hakediyordu en azından. bgky ler vardı birde. ahh zavallılar. koskoca garamond yayınevi neler çeviriyordu böyle. ve bitirdim kitabı. sonlara doğru okumayı iyice yavaşlattım. bitmesin istedim. bitirdim sonra. bitirdikten sonra en güzel tarafını keşfettim. bu kitap birkere okumayla bitmeyecek bir kitaptı. eco nun muhteşem dehası, yüzlerce kitaplık bir kaynakça. kesinlikle tekrar okunmalı.
  4. umberto eco'un elime alipta bitiremedigim tek kitabi. nedeni konusu yada akiciligi degil. hep bir isim cikti. basladim sonra uzun bir seyahete ciktim kitap evde kaldi. ustune uzun zaman gecti bastan baslayim dedim yine bir isim cikti. bu yaz tekrar aldim elime. biraz okuduktan sonra kabala ogretisi uzerine biraz kitap karistirayim dedim, kitabi okurken sozluk karistirmak istemiyordum. yine bir kosede kaldi kitap, firsat bulamadim bitirmeye.

    reyiz kara topraga kavustu ben hala okuyacagim. bu yaz da zor gozukuyor kitap memleketteki evde ben gurbette. baska bahara artik.
  5. iki kere okuduğumu övünerek söyleyebileceğim muhteşem umberto eco eseridir.

    kitap cidden sabır istiyor ve zor. zira arkadaki sözlüğe gitmek, ikide bir referansları okumak konsantrasyonu bozuyor. ama atlanmaması gereken durum bu detayların müthiş bir başarı olduğu; hem yazar hem de çevirmen için.

    insana "acaba" dedirten bu eser kesinlikle birden fazla kez okunmalı.