1. çölün başladığı kum zerreciklerinin suya olan hasreti, yangını ve sevdası gibi biz fanilerin mutlak olarak peşine düştüğümüz aşkın saf hali. aşkın gerçek hali leyla'dan mecnun'dan geçmekle başlar. aşk fanilere duyulamayacak kadar coşkun, ulu ve temiz bir histir. beşeri hali aşkın bir yanılsamadır, bir temenni, bir düş, bir haykırış, bir sebep sonuç ilişkisidir. oysa aşkın bir sonucu yoktur, ebedidir ve ebedi olana duyulur. arapça bir kelimedir aşk. elif, şin ve kef harflerinden vücuda gelir. elif ilktir ve tektir, yaratıcının isminin ilk harfidir. şin ağır bir kelimedir, ağırlığı ve acıyı temsil eder, kef ise kırılgan ve naiftir. aşk diyorduk, aşk çok uzun bir hikayedir. insanlıktan daha yaşlıdır. gerçek aşk tanrı'ya uzanan yolun bir adımıdır. ve aşk göğün bulutlarında ikamet eder, bazılarımızın göğsüne uzanır. yokluk hiçliktir, hiçlikte biz olmayız!

    bu benim hissi fikrim ve fikrimin öbür kanadında zihni fikrim ikamet ediyor. şimdilik hissi ve kısmet olursa zihni fikrimi de yazarım. bunun yanında kısmet ve kader ile nasibi de yazmak gerek. yazılacak çok şey var çok.
  2. " true love is outlaw. "
    kuz
  3. olumlu duygular doğuran şeydir.

    geri kalanı takıntı falan.

    ayrıca, kime duyulacağı da belirsiz olandır. yani hayatımızda birkaç bin kişiyi biraz ve üstü tanıyoruz, fakat genelde herkes en az bir kez aşık oluyor, ruh eşlerimizle dip dibe mi yaratıldık yoksa belli bir aşk algoritmamız oluşmuştu da o yüzden mi aşık olabildik?