1. '' her ne kadar ne türden olursa olsun iktidarlarla girdiği kafa kafaya bir çatışmadan her zaman mağlup ayrılsa da, güçten/iktidardan yoksun olsa da, hakikatin kendine özgü bir kudreti vardır: İktidardakiler her tür tertibe girebilirler ama hakikatin yerini alabilecek, yaşama şansı olan [bir şeyi] ne keşfedebilir ne de icad edebilirler.”

    Geçmişle Gelecek Arasında, “Hakikat/Doğruluk ve Siyaset”, Hannah Arendt, çvr: Bahadır Sina Şener, İletişim Yayınları, 1.Baskı 1996

    giorgia agamben, “hannah arendt’i foucault’yla birlikte okumak” gerektiğinden söz eder. aynı zamanda tersinden de. kendi çalışmaları da, bizzat, özellikle modern iktidar deneyimi ve siyasal olanın neliğine dair meselelerde -başka “ikili okumalar”ın yanı sıra- böyle bir okuma biçimi sunuyor. hakikatin kendine özgü kudretinin foucault’nun analiz ettiği bilgi/iktidar ilişkisi üzerinden okunması da, nitekim ilginç sonuçlar getirecektir. hakikat ve siyaset ilişkisini platon’dan itibaren aldığımızda kadim bir problematikle karşılaşyoruz. nitekim, sorunu anlamaya yöneldikçe, egemenliğin kurucu doğasıyla insan varoluşu arasındaki karanlık ilişkilerin sürekliliğine çarpıyoruz. günümüzün “hipergerçekliği”nde mesele büsbütün ağırlaşmış durumda; “kendi olma arzusu” dahil hakikat siyaseti -ve dolayısıyla siyasetin hakikati- bir tür sefalete dönüşüyor sürekli. kötülük sıradanlaşıyor. arendt’in çıkış noktası da nitekim, yirminci yüzyılın kıyıcı kollektif pratiklerini anlama çabasıdır. gercekten de iktidar’ın asla hakikatin yerini alabilecek bir şeyi üretemeyeceğini söyleyebilir miyiz? hakikatle hakikat olmayan arasındaki ayrımı yaşadığımız “gösteri çağı”nda siyasal olarak nasıl yeniden anlamlandırabiliriz? platon’un sorusunu yinelersek, hakikatin -doğruluk ve adalet olarak- siyasal alanda gerçekten istenir olması mümkün müdür? ya da daha doğrusu, hakikatin kendine özgü kudreti, böyle bir istemi mümkün kılabilir mi? iktidar hakikati yok edemeyebilir, ama hakikatin yerini alabilecek “bir şey”ler üretebilmektedir. bu şeyin ne olduğunu ve hakikatin kudretinin hala buna rağmen ve buna karşı siyasal anlamının ne olabileceğini düşünmek gerektir. meselenin artık yalnızca “doxa ile bilgi arasındaki çatışma”dan ibaret olmadığını anlamaksa, bir başlangıç noktası olabilir.

    kaynak: https://mutlaktoz.wordpress.com