1. biraz bana göreler biraz da onlara göreler içeren bir yazı hazırladım. bana göre islamla felsefenin yanyana gelmesi bugün için lüzumsuz bir entelektüel faaliyet. bugün için dedim çünkü bir dönem yunanda alıp yürüyen felsefeyi bir vesile doğuyla kaynaştırmak gerekliliğine karşı çıkmıyorum. olabilir, neden bilinmesin ki bilinmelidir, iyi de olur. bunu yaparken de sevgili filozoflarımız islam ekseninde çıktığı anda her türlü dışlanacakları için ana kaynak olarak kutsal metinleri göstermek zorundaydı zaten. bunlar var evet, kuran da bunu anlatmak istiyor aslında demek mecburiyetindelerdi. islam dünyası ile felsefeyi barıştırmanın başka bir yolu yoktu.

    bugün islamda her şey açık net, islam ve iman şartları zaten konuyu kilitliyor. eğer felsefe yapmak istiyorsak ve başka birilerinin düşünce biçimini islam kültürüne yedirmek gibi amacımız yoksa islam felsefesi yapmamalıyız, çünkü yanlış. ya da öncelikle islam dinini değiştirmeliyiz, kuranı ve hadisi kaynak almamalıyız. yoksa ortaya şöyle bir durum çıkıyor;

    -evren nasıl var oldu?
    *allah yarattı, ama öyle böyle bir allah değil, çok yüce, fena kudretli 7 kat evren vardır şöyledir böyledir. (18 cilt kitap yazdı)
    -peki, amacı nedir?
    *bilinmek istedi, kullarını sınadı. ama öyle sınamadı böyle sınadı, öyle olmasaydı böyle yapardı (18 cilt kitap daha yazdı)
    -peki şimdi ne yapıyoruz?
    *iman ediyoruz, ibadet ediyoruz, bunları geliştiriyoruz, günahlardan sakınıyoruz.

    şimdi ne anlatırsan anlat arkadaşım, islamın yolu bellidir. iman edersin, kimsenin varlığını yokluğunu ispatlayamacağı meleklere iman edersin, cennete cehenneme iman edersin vs. sonra da islamın şartlarını yerine getirir ibadet edersin. şehadet getirir, namaz kılarsın, oruç tutarsın, hacca gidersin, zekat verirsin. günah işlememeye özen gösterirsin, domuz eti yemezsin, alkol almazsın, zina etmezsin falan. yetmedi mi takva yoluna girer daha güzel ibadet edersin, daha iyi iman edersin.

    özetle; şehadet getir, ibadet et, günah işleme. islam budur, bunun felsefesi olmaz, hem yanlış hem gereksiz entelektüel bir uğraştır. felsefe yapacaksak bunu islam ekseninden çıkarır, yaratılış felsefesine dönüştürür yaparız. yoksa her sorgulamada islami kurallara takılır kalırız.
    -dindarım, allaha inanıyorum, elhamdülillah müslümanım. ibadet et, günah işleme, takva sahibi ol, yaşa git.

    -allaha inanıyorum, dine inanmıyorum; ibadet etme, kendine bir yaşam amacı bul, kendi doğrularını uygula, şükret yaşa git.
    -allaha da dine de inanmıyorum; ibadet etme, kendine bir amaç bul ya da bulma yaşa git, ya da kendin bilirsin naparsan yap.

    peki bugün islamın felsefesini kim yapar? hadi bir dönem yapılanı anladım, kindi'yi ibni sina'yı, farabi'yi gazali'yi ibn rüşd'ü anladım bir sentez amacı vardı ve başarıldı. evet felsefe ile islam düşman değldir dendi. bakın sadece bu başarıldı "düşman değildir" yani müslümanlar da sorgulayabilir yahu nedir yani dendi. sorgularız ve allahın izniyle kuranı mukaddes bize sizin bulduğunuz her cevabı layıkıyla verir dendi ve bitti gitti konu kapandı. soruyu yinelemek isterim bugün kim yapar islam felsefesini?

    1-ateistler; konuşacak bir şey bulamazlar, kibir kasarlar, islamın felsefik eksiklikleriyle, tutarsızlıklarıyla kendilerini az buçuk tatmin ederler. halbuki ne anlatıyorsun arkadaşım, islam bir öğreti, bir doktrin bir yaşam biçimi. iman edersin, ibadet edersin, kurallarına uyarsın mutlu ve huzurlu şekilde yaşarsın. gerisinden bize ne? sen bana meleğin olmadığını da olduğunu da zaten ispatlayamazsın. namaz kılmanın saçma olduğunu da olmadığını da ispatlayamazsın geç git.
    2-çakma muhafazakar entelektüeller; bunların da ateistlerden farkı yok. ota boka islamik açıklama getirmeye çalışırlar. arkadaş madem öyle bana 18 cilt kitap yazma, nası daha iyi ibadet ederim nasıl daha çok ibadet ederim, nasıl daha takva sahibi olurum onları anlat. bunları anlatanlar zaten şeyh evliya hoca mürid falan oluyorlar. mesela bilindiği için söylüyorum cübbeli ahmet hoca hep nasıl günahtan korunacağını, neyin günah olduğunu, nasıl daha güzel ibadet edileceğini anlatır durur. doğrusu da budur. islam entelektüeli felsefe yapmaz, sağlam şekilde uygular, uygulamaya dönük detaylar verir. diğerleri çakma, ukala dümlelekleri.

    peki nedir bu islam felsefesi? biraz da tanım kasalım.

    ortaçağ felsefesinin doğu kanadını oluşturan düşünce biçimidir. iki türlüsü vardır ilki yunan felsefesini takip eden akım, felasife ya da meşşai felsefe diye adlandırılır. diğeri de islam coğrafyasında doğmuş olan tasavvufi felsefe ya da işraki felsefe diye adlandırılan "hikmet"tir.
    yunan felsefesinin takip edilmesi daha çok uyarlama biçimindedir. yunanlıların varlığı sorgulama biçimleri islam kurallarına yedirilmeye çalışılmıştır. hikmet olarak düşünüş biçiminde ise insanın ruhunun yorumlanması denilebilir. tabi yine bu sorgulamalarda kuranı lerimin dışına kaçılmamıştır.

    islam felsefesi aynı zamanda peygamber felsefesidir. yani dünyayı yorumlarken peygamberin getirdiği vahiylere göre felsefenin uyarlanması hali diyebiliriz. dolayısıyla ana temasında varlık, "bir olan", varlık hiyerarşisi, evren ve tanrı'ya dönüş bulunmaktadır(bulunmak zorundadır)
    bu bakış açısının sonucu olarak islam felsefesi evreni rasyonel bir biçimde anlamak yerine ilahi gizemleri keşfetmek ve insanın yaşadığı şaşkınlığı ve acizliği analiz etmek üzerine kuruludur. diğer islam felsefesi kanadı olan felasife zaten yunan felsefesinin varlık anlayışını tanrı yaratmıştır deyip geçtiği için pek de kayda değer değildir. esas olan islam felsefesi denince anlaşılan şey hikmettir, tasavvuftur.

    peki islam felsefesi neden doğmuştur? noldu da bizimkiler ortaçağda durum dururken haydin felsefeye girişelim dediler? ilki rekabet, onlar yapıyor biz de yapalım fikri. ikincisi değişen dünya görüşleri ile islamın devlet yönetiminde yetersiz kalışı, emevilerin abbasilerin konuya el atması, ciddi şekilde desteklemesi.

    bir diğeri de islamın aşırı hızla yayılması, ortak dil arağça ile her tarafa ulaşıvermesi ve bunun 70-80 yıl gibi bir sürede olmasıdır. bunun sonucunda bir anda çok farklı kültürler islam eksenine yeni mezhepleri doğuruvermiştir. işte bu farklılıklar islamın bir anda bölünmesi tehlikesi ortaya bir entelektüel düşünüş biçimi doğması gerekliliğini tetiklemiştir. farklı mezheplerin aynı düşünüşte birlik olabilmesi gerekiyordu. bir de bu sünni şii bölünmesi peşisıra akılcılık ve gelenekçilik çarpışmasını doğurdu. batıdaki hümanizm ve skolastizm gibi bir çarpışma denilebilir. hümanizm etkisinde farklı dillerde felsefe geleneğini sürdürme arzusu kutsal kitap kuranın yorumlanması gibi bir mevzuyu gündeme getirdi. tabi bu böyle basit bir olay değil, kutsal metinlerin dilsel ve semantik bir biçimde derinlemesine incelenmesi şart oldu. dolayısıyla yine batının hümanizm ve skolastizm etkileri islam coğrafyasında bir felsefe kelamını mecburi kılmış oldu.

    islam felsefesinin ana kaynakları kuranı kerim ve hadislerdir. bu mevzu önemli bunun ışına çıkmayalım. bununla birlikte temelinde hem batının yunan felsefesi hem de doğunun felsefesi ile harmanlanmıştır. bunda da doğduğu coğrafyanın etkisi olduğu açık zaten. hem hindistan, mezopotamya, mısır, iranla içiçe hem de yunan etkisinde bir alandadır. dolayısıyla içinde brahman, buda dinleri, zerdüştül mazdaizm, zend avesta gibi dini ahlaki öğretiler bulunmaktadır.

    özet olarak islam felsefesi dediğimizde ana kaynak kuranı kerim, peygamber sünneti, hadisler aklımıza gelmelidir. bütün islam filozofları ana kaynak olarak bunları benimsemiş, bunların dışına taşmamış, bu eksende felsefe yapmış ve her şeyi bunlara uyarlamak istemişlerdir. bütün bu filozoflar ibadetlerini layıkıyla yerine getiren, öncelikle islam dinini güzelce yaşayan insanlardı. kindi'den tutun da ibni sina'ya kadar, en olur olmaz eleştirilen ibn rüşd'e kadar hepsi sıkı müslüman ve takva insanlarıdır. namazında niyazında kimselerdir bunlar. atta kadıdır ibn rüşd.

    kuran'da iki yön vardır birisi dışsal yön yani şeriat diğeri ise içsel yön yani hakikat. islam felsefesi yunan yönetiminin yanı sıra ana kaynaktan bu şekilde beslenmiş diyebiliriz. hemen her konuda başvurulan kaynak kuran ve hadis biçim ise yunan felsefe yöntemidir. fakat bu yöntemler illa ki vahyin niteliğini de sorgulayacağı için ciddi tepkilerle de karşılaştı. islamda zaten kuran hadis fıkıh her türlü yaşama dair çözümler bulunurken ne demeye felsefe yapılacaktı ki? bu durumun içinden de çeviri yoluyla sadece platonik felsefeyi değil iğer filozofları da almış özelik varlığın en başında "bir olan" fikrini benimseyen yeni-platonculuk, özellikle aristotales'in felsefesinin de aktarılması durumu az biraz yumuşatabilmiştir. bir de muhammed'in son peygamber olması durumu işi kolaylaştırdı, çünkü bu son metinlerin yorumlanması gerekiyordu ve felsefe buna yardımcı olabilirdi. dolayısıyla iman ve felsefe karşıt olamaz deyiverdiler.
    abi
  2. "bana göre islamla felsefenin yanyana gelmesi bugün için lüzumsuz bir entelektüel faaliyet."

    benim de katıldığım bir görüş. tabii bunu söyledikten sonra üzerinde uzunca durmak yapacağım şey olmazdı. felsefe, öğrenme merakıdır diyor sokrates. tanım bundan ibaret olmasa da hak veriyorum. islam ve diğer dinlerin felsefeden uzak olmalarının sebebi islamda aklın reddidir. bilmeniz, yapmanız gereken şeyler size söylenmiştir. üzerine koyacağınız her şey haramdır, küfürdür. hadi denediniz, gene de anlamadığınız, anlayamayacağınız bir varlık ve dünya hakkında olacağı için mantıklı dahi olsanız yanlıştır. (cüzi irade) bunun yanında felsefe ve filozoflar islam için tehdittir. (bediuzzaman said nursi) bu sadece islam için de geçerli değil, avrupa'da da dindarların 20.yy'da insanları yoldan çıkaran filozoflarla çetin bir mücadelesi vardır. tabii şiddet falan söz konusu değildir.

    felsefenin tek alanı din değildir evet hakikat, doğruluk, ahlak ve hatta estetik gibi kavramları düşünürken, tartışırken karşınıza sürekli tanrılar çıkacak ve size dur diyecekler. bu yüzden islam felsefesi bana makul gelmiyor. dahası bunu modern müslümanların romantik bir hareketi, masum ve safça buluyorum. ciddiye almıyorum bittabii.
  3. (bkz: mutezile)
    (bkz: eşarilik)
    (bkz: selefilik)

    bu kavramlar eni konu bilinmeden, emeviler ve abbasiler okunmadan, gazali isimli mahlukun islam dünyasına verdiği zarar anlaşılmadan islam dininde felsefe vardır veya yoktur diyemezsiniz. hatta ortaya bir fikir bile süremezsiniz. bu nedenle, öncelikle bu kavramların detaylarını araştırın.

    günümüz için konuşacak olursak, islam dininde felsefe yoktur, hatta yasaktır. felsefeyle uğraşanlar, fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi bilimlerde çalışma yapanlar büyük günahkarlardır ve bu kişilerin önce uyarılmaları, yaptıklarına devam etmeleri durumunda öldürülmeleri caizdir. bunları ben demiyorum; gazali diyor, ebussuud efendi diyor ve daha bir çok sözde din adamı diyor.

    geçmiş için konuşacak olursak, islam rönesansı denen dönemde bilgili insanlar felsefe yoluyla bilgi ürettiler. kısa süren bir dönemdi ve bugünün islam dünyası tarafından unutuldu gitti.
  4. bir kıssa vardır "ben şimdi bunun neresini düzelteyim?" diye. onu getirdi aklıma. müslümanın felsefe bilmesi yanlış mıdır? ve bildiğini sandığı kadarıyla hakikati araması suç mudur? tüm denizler mürekkep olsa yine de yetmezdi rabbin sözlerini anlatmaya demiyor mu kur'an? o zaman neden islamın ve imanın şartına aykırı olmadığı sürece bir düşünceye olabilir demeyelim?

    "ilm-i küfür bilinmeden ilm-i hakikat bilinemez." diyordu dücane cündioğlu. bu sözü de düşünmek gerek. sırf kur'an'ı yorumlayış farklılıkları bile yeni felsefi anlayışları getirmiştir (adına felsefe demek şart değil.) kelam ilminin ortaya çıkması mesela. bu sadece kur'an vardır o da bellidir anlayışı biraz sıkıntılıdır. hangi kur'an? ben müslümanım diyen herkes müslüman peki sonrasında ne olacak? bilgiyi bilgi sevgisine felsefe adını verip batının tekelinde bir kavrama dönüştürmek yanlış bence. kimi kur'an ı okuyor mevlana oluyor kimisi okuyor ışid oluyor. hangi kur'an hangi hadis? vahhabiliğe yol açabilir bu sığ anlayış.
  5. yanlış bilgiler ile doğru felsefe yapılamaz.

    doğru sadece bir tanedir ve mutlak kesinlik ister. islam öğretileri %100 doğru kabul edilse bile farklı coğrafya ve kültür toplulukları aynı kitabı farklı yorumlar.

    aslolan 2 artı 2'nin tüm dünyada 4 etmesidir.