1. mesleğimin ortalarındayım.
    henüz kırılmış bir kalp göremedim. ama kırılmış ve örselenmiş benlikler gördüm. kırılan ve örselenen benliklerin savunma mekanizmalarını, kendiliklerini nasıl korumaya aldıklarını gördüm. henüz kırılmış bir kalp göremedim.
    bir insanı tanımanın en iyi yolu öyle borç istemek, borç vermek, fıstıklı leblebi, beraber tatil falan değildir. en azından benim için. bir insanı tanımanın en iyi yolu bence benliğinin kırıldığındaki halini izlemektir. bazılarının hemen ışığı görünür, bazılarının ise hiç gözükmez.
    bir insanı tanımak istiyorsanız onun benliğine saldırın.
  2. doğru olması durumunda bir roman ve film karakterinin pragmatistliğini fazlasıyla tatmin edecek teori. victor fleming'in elinden çıkma 1939 yapımı the wizard of oz'un bitimine yakın, teneke adam oz'dan kendisine bir kalp vemesini ister. oz'un cevabı da şudur; "...as for you my galvanized friend, you want a heart. you don't know how lucky you are not to have one. hearts will never be practical until they can be made unbreakable. "

    insan kalbi pekala da kırılabilirdir. ve pratik olması uğruna kırılmaz olmasını da tercih etmezdim. kalp kırılmaz olsaydı; hepimiz aynı duygusal dayanıklılık zirvesinin imitasyonları olurduk. birbirimizi onun sayesinde sevdiğimizi ya da onun yüzünden nefret ettiğimizi iddia ettiğimiz o duygusal kimliğin kaynağı olarak adlandırılan kalp, kırılmazlığı nedeniyle tekilleşirdi,hiçbir ilişkide "doğru insan" durumu da kalmazdı; çünkü herkes doğru insan olabilirdi. hiçbirimizde acı,üzüntü ya da hüznün kattığı erdemlerin farkındalığı olmaksızın, elimizde hissel yenilmezlikten başka hiçbir şey olmaksızın, hiçbir yere varmayan bir koridoru öylece yürüyüp geçerdik; hiçbir şey için duraksamadan, takılmadan ve düşmeden. ortada risk almaya değecek bir dava, bir mücadele yoksa yenilmez olmanın anlamı nedir? yalnızca "yenilmez" kelimesinin verdiği tatmin. "yenilmez ve kırılmaz." ne kadar soğuk bir ihtimal, ne kadar insaniyetsizce bir düşünce. şahsen korkunç ve dehşet verici şekilde uzay gibi bir boşluğa dönüşen bir hayat olurdu benim için. bence kalp böyle bir şey değil. kırılarak, delinerek, ezilerek, çizilerek; tahrip edilerek açılır ve tanınır. ya da belki tanımlanır. fakat tahribatın sınırını da iyi ayarlamak gerek elbet. vur dedik öldürdün hesabına girerse o iş yaş.
  3. ben kırarım. işim bu.
    sevgiler.
  4. kalp bir pompadır. görevi vücuda ihtiyacı kadar kanı pompalamaktır.
    ego, sahte benlik duygusudur. kişiyi farklandırarak kişinin kendine bakmasını kendi içgörüsünü sağlar. bir nevi aynadır.
    hangisi kırılabilir? kalpler mi? ego mu? sizin kalbim kırıldı dediğinizde olan şey, kırılan benliğinizin topu yumuşatması ve gol atmanız için size orta yapması değil mi? hala benliğin gölgesinde top oynamaktasınız.
    haaa, egonuz kalbiniz olmuşsa bilmem. o halde doğru söylemektesiniz.

    kalbimi kırdın sözünü söylemekten uzak tutuyorum kendimi. beni kıranlara beni kırdın sözünü kullanmayı daha çok seviyorum. gerçeği de bu zaten.

    kalbinizi yani mecazi gerçek benliğinizi egonuzda arıyorsanız boşuna aramayın. orada değil. gerçek benliğinizi kendinizde aramamanız gerektiğini de öğreneceksiniz.
  5. en azından kırılmaz olmalıdır.