1. istanbul il sağlık müdürlüğü koruyucu hekimlik tanımını şu şekilde yapıyor: "hastalıklarla baş etmenin en kolay ve ucuz yolu, hastalığa yakalanmadan önce gerekli önlemlerin alınmasıdır. bu alanda yapılan çalışmalara koruyucu tıp çalışmaları denilmektedir.

    koruyucu tıp; hastalığın nasıl başladığı ya da kişileri nasıl hasta ettiğine göre koruma mekanizması geliştirilerek, bilinen veya yeni yöntemlerle epidemiyoloji bilimi çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmektedir.

    koruyucu tıbbın temel enstrümanı olan epidemiyoloji; bir hastalık veya tehlikenin nedenlerinin, bağlantılı olduğu durumların etkilediği birey veya çevre koşullarının tanımlamasını, dağılımını, sıklığını inceleyen bilim dalıdır.

    koruyucu hekimlik uygulamaları, bir hastalığın kişi veya toplumda hangi aşamada olursa olsun ilerlemesinin(progresyon) durdurulmasını amaçlar. bu alanda yürütülen çalışmalar, çevreye yönelik ve insana yönelik olmak üzere ikiye ayrılırlar.

    çevreye yönelik uygulamalar sağlık çalışanlarının yanında kimyager, mühendis, veteriner gibi mesleklerle birlikte yürütülürken; insana yönelik koruyucu hekimlik uygulamaları temelinde hekimin bulunduğu tüm sağlık çalışanları ile birlikte sunulan koruyucu sağlık hizmetleridir."

    ülkemizde koruyucu hekimlik ile akla gelen belirli hastalık taramaları ve aşı'lardır. bu çalışmaların yeterli olup olmadığı tartışılır. bizde sağlık sistemi önce hastalanmayı sonra hastalanan bireyi tedavi etmeyi amaçlar. oysa baştan hasta olmamak çok önemli.
    sağlık harcamalarının da çok büyük çoğunluğunu hastalık sonrası teşhis ve tedavi giderleri oluşturmaktadır. belki kuzey avrupa ülkesi olsaydık durum değişik olabilirdi.

    bugün hastaneye yolunuz düşerse ilk duyacağınız "şikayetiniz nedir?" sorusu olacaktır. cevaben "beni korumanızı istiyorum" deme şansımız olmayacağı gibi "ya ben bir tahlil yaptırsam açlık glukoz'um nasıl onu öğrenmek istiyorum belki ben bilmiyorumdur, yüksektir ona göre erken tedbir almak isterim" deme şansınız da olmayabilir. zira sizden şikayetiniz istenmekte ve bu şikayetiniz dahiliye uzmanı tarafından not alınmak zorundadır. şartlar böyle olunca hastaneye yolumuz düşerse dahiliye uzmanına "yoruluyorum, ailede şeker tansiyon hastaları var, çabuk açıkıyorum, tatlıya düşkünüm, sinirliyim, asabiyim olmazsa beni bir de nörolog görsün" gibi ifadeler de bulunmak elzem olabilir. diğer türlü madem hasta değilsin neden meşgul ediyorsun sorusu da kapı'da bekleyen sabırsız gün teyzeleri tarafından dile gelebilir. onlar aşırı sabırsızdır. teyze senin sorunun şeker değil sabır diyesiniz gelebilir ama sabırsızlaşması şekerinin düşmesine bağlı da olabilir. sabırsızlaşma; arsızlaşmayı da tetikler. arsızlaşma da tehlike arz eder ve saldırganlaşma ile gelişimini tamamlar.