1. küçük bir tanımla başlayalım. kozmik korku, insanın tahayyül bile edemeyeceği, tarifsiz ve biçimsiz, anlaşılamayana karşı duyduğu dehşetengiz korkudur. ona isim koyabileceğimiz ilk anlar, aslında eserlerinin neredeyse hepsinin arkasında kozmik korku unsuru barındıran h.p. Lovecraft'dır. alien serisinden bird box'a kadar uzanan çeşitli janralarda ki eserlerin bir noktasında bulaştıkları kozmik korkuya, Lovecraftian horror bile denebilir.

    şimdi, yazının devamında ara ara referans yapacağım için şu videonun izlenmesini tavsiye ediyorum.

    şeytani, fantastik ya da si-fi korku türünün arkasında ki temel öge ve mefhumların kesiştiği noktalarda gördüğümüz şeyler, bir biçime kavuşturma, tümevarım refleksi ve mücadele (savaş/kaç) anlayışının varolabileceği alanlar yaratma olarak görünüyor. kendi alanlarında ki koşullara hakim olundukça, birbirlerinden uzaklaşan anlayışlara sahip bu türlerin, dışında (ve içinde) kozmik korku, bizim varoluşumuzun en köklü yapılarından biriyle, karanlık korkusuyla inanılmaz bir uzlaşı içerisinde.

    bir biçime kavuşturma arzusu ile, diğerlerinden yine farklı olarak kozmik korku eserleri, bir parçasını görsek bile bunun arkasındakinin daha korkunç olduğu hissini veriyor. çok bilinen eserlerden biri olan the mist'i ele alalım. askeri alanda yapılan bir deney sonucunda, başka bir boyuta açılan kapıdan giren sis tüm kasabayı kaplar. sisin girebildiği her alanda, insanlar dehşet verici şekillerde ölmektedir. kiminin yaratıklara kiminin kendi korkularına kurban gittiği bu fantastik ve mistik katliamın arkaplanında, kapalı alanlarda sıkışmış insan gruplarının yalnızca yaratıklara karşı duyduğu korku yoktur. onlar, sisin arkasındaki tarif edilemez gücün getirdiği ve görüşlerini kapatan unsurların doğasını anlayamadıkları için korkmaktadır. ve bir noktada, kendi doğaları ile bu canavarca doğanın arasında bulunan incecik camın derinleştirdiği noktaların sayısı artar. her temsilin, temsil ettiğini daha da ayrıştırdığı bu noktada, kendini çok ayrı gören insanın kendi doğasının da tahmin edilemez ve nefret ettiği şeye dönüşen unsurlarına şahit oluruz. bu noktada, sisin içerisindeki yaratıklar, sisin kudretinin yalnızca koşullarını anlayabildiğimiz kısımları haline gelir. asıl korku, sisin en ardında, göremediğimizin derinliğinde saklıdır. o artık tarifsiz ve isimsizdir.


    bird box (bence vasat film) bunu yapısal olarak en açık, indirgemeci ve arka sıraya anlatır gibi anlatır. ne gördüklerini bilmeyiz ve hele bir anne için asıl dehşet verici kısmın, bu kadar tehditkar olanın neredeyse bütün dış dünyanın kendisine dönüştüğü noktalarla kolayca empati kurabiliriz. (bu arada çekimler sırasında, filmin ilerleyen kısımlarında göreceğimiz, bahsi geçen varlıkların aslında bebek başlı yılanlar olduğu, fakat oyuncuların bunların maketlerini görünce gülmeye başladığı ve bunun üzerine komple çıkardıkları üzerine bir yerde bir yazı okumuştum).

    fakat bu eserler arasında bu konuyu direk odağına alabilecek kadar kuvvetli yapılara sahip videoda bahsedilen iki eser var, the thing ve annhilation (under the skin, belki bir noktasına kadar dark city, signs'i unutmamakla beraber, resmen bu konuyu anlatmak için yapılmış sphere ve event horizon eserlerini tabi ki es geçmiyorum).


    onlar da yazının ikinci bölümüyle gelecek.

    edit: söylemek istediklerim az çok kafamda oturmasına rağmen bu yazı o kadar zorlama olmuş göründü ki gözüme, asıl civcivli olayların başlayabileceği ikinci kısmı yazmayabilirim.
  2. düz korku beni kesmiyo kanka diyorsun.