• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.50)
Yazar Miles davis
otobiyografi - miles davis
adından anlaşılacağı üzere miles davis'in otobiyografisi.


  1. yeni okumaya başladığım 'motherfucker' kitap. küfür dolu; konuştuğu neyse onu yazmış miles. gerçi yazım kısmında quincy troupe diye bir arkadaştan yardım almış anladığım kadarıyla. ne hikayeler, ne hikayeler... cazın her halini yaşayıp üretmiş adamın ağzından, dolaysız. şu anda bebop tanrıları bird, dizzy ve monk'un eleğinden geçiyor miles, harlem'de 52'nci caddede ve uptown'da çalıyorlar. yıl 1945. bitince tekrar yazarım herhalde.
  2. kitabın amazon'daki yorumlarından bazıları dem vurmuş: on yıllarca caz müziğinin en önde gelen ismi olan miles davis gibi bir müzik tanrısı, nasıl olur da bu kadar küfürbaz, bazı bazı sığ, ne kadınlara ne erkeklere el kaldırmakta problem gören bir karakter olabilir?

    ne müziğini ne müzisyenliğini sorgulayamayacağımıza göre meseleye şöyle bakmak lazım: böylesine maço, küfürbaz hatta bazı bazı sığ bir insan nasıl oldu da bir müzik tanrısı oldu? aslında bu soruyu cevaplamak da zorunda değiliz. belki tersine sorgulanamaz gereken bize dayatılan orta sınıf ahlakının ta kendisi. çocukluktan içimize yerleştirilen ve kendi sesimizi kendi kendimize kısmamıza yarayan makineyi sorgulamak gerek.

    hiç poz yapmamış miles anlatırken. neredeyse içindeki hiçbir şeyi saklamamış. insanlara lafını da sakınmamış. ya da öyle görünüyor. okuduğunuzun yüzde 30'una inanın derler ya, bu kitap yüzde 70 doğru olabilir.

    siyah olmak miles'ın karakterini şekillendiren en önemli unsur. müziğini de. amerika'nın özellikle o yıllarında hor görülen, belki bu yüzden şans eseri pek de fazla ilişilmeyen siyah kültürünün tam göbeğinden çıkma bir karakter. bu izolasyonun mümkün kıldığı serbesti içinde fokurdamaya başlayan blues ve caz müziğinin dünya yayılış hikayesi miles davis. öyle bir müzik çalalım ki beyazlar çalamasın tavrının, özgünlüğünün temsilcisi. bunu anlamadan cazı, hele hele miles davis'i anlamak mümkün değildir. miles'ı eleştirirken de edindiği statüye, geldiği mevkiye bakmaksızın siyah kültürünün bir neferi olmayı hiçbir zaman bırakmadığını unutmamak gerekir.

    bu bizim kolay kolay anlayabileceğimiz bir şey değil. amerikada yaşayan beyazların bile çoğu anlayamaz bunu. amazon'daki eksi yorumları yazanlar da onlar. bizim anlamamız için bir fırsat belki türkiye'nin ezilenlerinin müziği olan arabesk müziğe bakmak olabilir. mesela orhan gencebay bizim duke ellington'umuz, ibrahim tatlises bizim miles'ımız olabilir mi? o zaman da bu entry uzar gider.

    miles'ın en önemli özelliklerinden birisi çağının adamı olması. müziğiyle insanlara ulaşabilmeyi çok önemli görüyor. bu sebeple tarzını bir kaç kere değiştiriyor. miles hep zamanın ruhunu çaldı, seslendirdi. bu hem iyi hem kötü bir şey. itiraf ettiği üzere bugün hala 60'ların caz stilini icraa edenlere acıyarak bakmak gerekir. e o zaman miles'ın 60'lardaki kayıtlarını dinlemeye ne hacet var? ben dinliyorum ama miles soloları için değil coltrane'i duymak için dinliyorum. miles sololarını ileri sarıyorum. çünkü miles zamanın ruhunu çalıyor. çaldıkları bugüne ait değil. ama coltrane başka bir şey çalıyor, zamanın üzerinde gezinen şeyler.

    kitabın sonlarına doğru bir bölüm çok hoşuma gitti. hayatı boyunca dünyanın en önde gelen müzikal beyinleriyle çalışmış ve arkadaşlık etmiş olan miles ne kadar şanslı olduğunun farkında. hayatının son yılları olan kitabın hazırlandığı yıllarda miles göçüp gitmiş bu büyük müzisyenleri, john coltrane'i, bill evans'ı, philly joe jones'u, gil evans'ı, charlie parker'ı, dizzy gillespie'yi, duke ellington'ı, louis armstrong'u anıyor ama özlemle anmıyor onları. çünkü diyor ki, bu büyük insanlar halen benim içimde yaşıyorlar. beni değiştirdiler ve bu yüzden benim bir parçam oldular. müzikleri içimde çalmaya devam ediyor, ruhları benimle birlikte diyor. bu anlatım beni çok etkiledi. bunu okumak bile beni değiştirdi. bir insanın başka bir insanın içinde yaşamasının mümkünatını düşündüm. iki insanın birbirini karşılıklı değiştirebilme mucizesini düşündüm. insan olmanın tanımı bu olmalı: birisini değiştirip onun içinde yaşamak. değişmeye açık olup birilerini içinde yaşatmak. ve bunu yapabilmenin gerektirdiği zaman, ilgi, çaba ve enerjiyi çok görmemek.