1. 2. dünya savaşı devam ederken bir alman hemşiresi savaş meydanında yaralı, baygın ve çıplak bir fransız askerine denk gelir ve onu evine götürür. aylarca bakar, iyi eder fransız askerini. fransız askeri aldığı yaraların tesiriyle bütün hafızasını kaybetmiştir. geçmişe dair hiç bir şey hatırlamaz, asker olduğunu da hatırlamaz fransız olduğunu da. ismini dahi hatırlamayan bu askere siegfried adını verir hemşire.

    siegfried iyileşmiştir artık. hemşire ona çok iyi bakmış, yaralarını iyileştirmekle kalmamış, ona o kadar iyi bakmış, o kadar iyi beslemiştir ki asil alman ırkından fazla bir farkı kalmamıştır. ve hatta değme alman erkeklerinden daha üstün hale gelmiştir. iri, uzun boylu, kaslı, renkli gözlü, güçlü, atik ve bembeyaz. fransızlığından ve zayıflığından eser kalmamıştır artık.

    hemşire siegfried'ı eğitmiştir de aynı zamanda. onu şanlı ve yüce alman tarihiyle yoğurmuş, matematik ve diğer fen ilimlerinde de neredeyse uzman hale getirmiştir.

    siegfried artık tam bir almandır. o kadar almanlaşmıştır ki askere gider ve nazi ordusuna katılır. orduda çok büyük başarılar kazanır. hemen yükselir, madalya üstüne madalya kazanır, rütbeleri ikişer ikişer atlar. ordunun en sevilen, en takip edilen, en başarılı ve en üst düzey noktasına kadar gelir. bu arada fransa'ya karşı da savaşır ve fransızları yenilgiye uğratır.

    jean giraudoux'un bu minvalde yoğrulmuş oyunu ve oyunun kahramanı karakterinin ismidir siegfried.

    bu oyunla anlatılmak istenen nietzsche'nin de dediği gibi "milletleri birbirine düşman eden yegane kuvvet tarih'tir." düşüncesidir.

    tarih öyle güçlüdür ki savaşlar başlatır, ve yine o kadar güçlüdür ki barışı da getirir doğru kullanıldığında. ırktan bağımsız olarak insanı etkileyen, yönlendiren kuvvet, etki tarihtir. bir almanı fransız, bir fransızı da türk yapabilir tarih.