1. sığıntı kuşu

    akşam
    hüznümün soluk aynası
    vurdukça yüreğime kanım oynaşır
    derinleşir acısı parmakuçlarımın
    kırmızı bir ölümü görmüş gibi
    kanarım.

    yoruldum
    değiştirmekten kanını yüreğimin
    hergün yeniden başlayan
    çığırtkan bir şarkıyı söylemekten
    hergün
    yeni bir şarkı bestelemekten

    ben hüznün
    ben gölgemin kiracısı
    yeni bir ev değiştirmekten

    hergün
    gövdemle büyüyen hüznümle
    kimselerden habersiz eskiyen yüreğimin
    dinlemiyorlar
    dinlemiyorlar şarkısını oy

    sustukça çoğalıyor tekliğim
    ah benim sıska yüreğim
    ah benim kimselere söz geçiremez yüreğim
    ah benim
    neyim kaldı elimde
    ah benim
    üreyemiyorum kendime

    böyle niye beni
    biraz yankı biraz karıncayken
    şimdi eski bir enosis düşlerim
    kendimi koparıyorum kendimden
    yetişemiyorum.

    tekliğim
    yorgun ve kanadı kırık kuştur
    hüznün yapraklarında gölgelendiği
    kim koparır dalından
    ağzı açık bir gülü
    kırmızı bir ölümü görmüş gibi
    kanarım

    yoruldum
    değiştirmekten kanını yüreğimin
    ne zaman bitecek
    bu hüzün.
  2. hocamhocam sayesinde bir güzel dost edindik şiir yolunda. bu akşamki youreads şiir grubunun üzerine fikirleştiğimiz şiiridir, arkadaş özger'in.

    pek güzel, pek ince bir anlatım var şiirinde.
    göründüğü ile olduğu kişi arasındaki derin uçurumun adı hüzün olmuş dizelerinde şairin...

    hepimizin içinde gizlenen "ben" yok mu sesini soluğunu kestiğimiz. biz bastırdıkça içeriden daha şiddetle bağıran. susturmak ne çare, gittikçe derinleşmez mi içeride çırpınırken açtığı yara?

    bir yorgun kuş olarak anlatmış kendisini... şairin kanayan yarası sanki; bedenine sığıntı gibi hapsolan, özgürlüğünü isteyen ruhu...

    kendi içinde verdiği bu benlik savaşında yorgun düşüşünü anlatmış ince ince sözcüklerle...