• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.33)
the professor and the madman - farhad safinia
"oxford ingilizce sözlüğü'nün yaradılışının gerçek hikayesini konu ediliyor.


  1. mel gibson ve sean penn hayranlarını çırım çırım çıldırtan 2019 yapımı film. Bu filme kötü demek olmaz evet, sürükleyici gerçek bir hikayesi var. oxford sözlüğünün yazılış serüvenini anlatılıyor.

    oyuncular zaten off. sean penn oyunculuk şovu yapıyor. gene.

    hikaye benzersiz olsa da sanki bu filmi ya da buna benzer birçok filmi daha önce defalar ve defalarca izlemişim hissi verdi bana. iyi bir seyirlik evet ama çok daha fazlası olduğunu düşünmüyorum. trailer
  2. farhad safinia'nın yönettiği, todd komarnicki ile birlikte görüntü yönetmenliğini yaptığı, simon winchester'ın 1998 yılında yayımladığı “the surgeon of crowthorne” isimli kitabından uyarlanmış, 2019 yapımı biyografik dram filmdir. mel gibson (james murray), sean penn (dr. william chester minor), natalie dormer (eliza merrett), jennifer ehle (ada murray), ioan gruffudd (henry bradley) filmin başrollerini paylaşıyorlar.

    !---- spoiler ----!

    film “oxford sözlüğü”nün oluşum aşamalarında yaşananları konu almış. akademik kariyeri olmayan bir edebiyat düşkünü ile bir cerrahın yollarının kesişmesi ve ortaya çıkan ilginç serüven. james murray, sözlüğün ilk iki harfini tamamlamasına müteakip phd. ünvanına sahip oluyor. akademi kendisinin sözlük oluşturma işini kotaracağını pek de becerebileceğini düşünmemişti başlarda. cerrah minor ise aslında şizofren ve talihsiz bir şekilde birini vuruyor. bu yüzden de kilit altına alınıyor. akıl sağlığının yerinde olmadığına kanaat getirildikten sonra hastahaneye tedavi amaçlı olarak yatırılıyor. hastahanedeki doktor benim kendisinden beklemeyeceğim kadar müsaamalı davranıyor ve dr. minor için çizim materyalleri ve sonrasında bir kütüphane sağlıyor. murray, sözlüğün oluşum aşamasında bir ilanla insanlardan kelimeler toparlıyor. herkesten gelen kelimeleri kökenlerine göre inceleyerek sıraya koyuyor. filmin 1800’lerde geçtiğini de hesaba katarsak iletişimin ne kadar zor olabileceğini anlayabiliriz. kitapların arasına konan reklam/ilan aracılığı ile böyle bir işe kalkışmak da pek acayip geldi bana.

    iki başrolümüz bir şekilde tanışıyorlar ve olaylar gelişiyor.

    hoşuma giden ve kafama takılan noktalar oldu. şöyle ki;

    dr. minor’ın hastahaneden çıkarılması mecburiyeti üzerine eli kolu bağlanan murray soluğu winston churchill’in yanında alıyor ve churchill kendinden beklenecek kadar akıllı bir kararla dr. minor’ın serbest kalmasını sağlıyor. bu hoşuma gitti.

    diğer taraftan da ingilizlerin zenginliğinin dengesizliğini görebiliyorsunuz filmde. bir tarafta çamur içinde yaşayan halk ve diğer tarafta aristokratlar. aralarında da çok mesafe yok hani. aynı mahallede yaşıyorlar. yoksulluk içinde bir dönemde bile edebi çalışmalara yatırım yapabiliyor olmak da ayrı bir durum. gerçi akademi yoksulluk içinde değil. onlar her türlü takılıyorlar zaten.

    murray iskoç bir abimiz. bazı sahnelerde iskoç/ingiliz gerilimini hissedebiliyorsunuz. aslında gerilim de demek ne kadar doğru; ingilizler iskoçları oldum olası sevmemişler. gerilim felan yok. direk sevmediklerini de söylüyorlar. buna rağmen bir iskoç’a oxford’tan doktora vermek de bir başka acayip durum.

    film çok akıcı. hem sözlüğün gelişimi anlamında hem de ilişkiler anlamında, tam doruğa ulaşacak derken bir sıkıntı çıkıyor. bu durumlar filmde çok iyi yansıtılmış. tabii bunda oyuncuların çıkardıkları harika oyunculukları da hesaba katmak lazım. sean pean filmi taşıyor. bu kadar iyi oyunculuğun yanında mel gibson’ın da sırıtmaması bir başka acayip durum bence. valla bravo.

    film 125 dakika sürüyor. bu süre biraz uzun gibi görünse de konunun ince ince yedirilmesi açısından uygun olmuş bence. film uzun gelmiyor. çok uzun diyaloglar da olmadığından bir sahnede uzun süre kalmıyor.

    !---- spoiler ----!

    filmin imdb puanı 7,3/10 görünüyor. benim puanım 8/10 olacaktır. izlemenizi tavsiye ederim.