1. on adımda on bir adım atmak için yapılan günlük bir faaliyet. mesela ben 0 ile 1 arasında yola çıksam, sonsuza kadar yürüsem bile 1'e bir adım bile yaklaşamam. ama bir yorgun savaşçı olarak 1'e vardığımı varsayabilirim. zira işe gitmezsem aç kalırım.
  2. zihinsel ulaşılamazlığı fiziksel kesinliğe sıçratarak senkronize etmek. özü inançtır. olmak durumunun son basamağıdır. bu sebeple kişi, ben adam oldum, diyorsa aslında adam olduğunu varsayıyordur ve adam olduğuna inanıyordur. üç adımda on bir adım atıp kendine yalan söylemiş olmamak için insanlar, güven aralığı, denen kavramı oluşturmuşlardır.
  3. "diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
    yani, beyaz masadan,        
    bir daha kalkmamak ihtimali de var.
    duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
    biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
    hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
    yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz                                
    en son ajans haberlerini.

    diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
    diyelim ki, cephedeyiz.
    daha orda ilk hücumda, daha o gün
    yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
    tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,                     
    fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz           
    belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

    diyelim ki hapisteyiz,
    yaşımız da elliye yakın,
    daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
    yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
    insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla             
    yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
    yani, nasıl ve nerede olursak olalım
    hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak..." ^:nazım hikmet^                                                
  4. yapmaktan bir türlü kendimi alamadığım eylem.
    bu beni tembel mi yoksa zeki mi yapıyor cidden bilmiyorum. ama sürekli varsayımda bulunmak tehlikeli.