1. tdk şu tanımı yapmış:
    "kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç"

    ancak freud 'un tanımı üzerinde çok daha fazla düşünmemi sağladı. her hangi bir kesin kanıya varamadım açıkçası.
    demiş ki:
    "içimizde alevlenen belli bir arzunun dış dünya tarafından reddedildiğinin, iç dünyamız tarafından algılanmasıdır."
  2. hani filmlerde dizilerde falan dış ses vardır ya, vicdan da onun gibidir. sesi kalpten gelir, insanın kendisinden başkası da duyamaz. kimi sözünü dinler onun, kimi de susturacak bahaneler bulur.
  3. mastürbasyondan sonra en kolay rahatlatılan şey.
  4. karşıdaki insanlarla ile empati yapıp, eylemlerimize onların gözünden bakarak kendi kendimizi, yaptıklarımızı veya yapacaklarımızı sorgulama durumudur. insan biyolojisinin bir parçasıdır biz gelişmiş empatik zekaya sahibiz.

    dinlerin veya ahlak kurallarının tekelinde değildir, mutlak korku inancına dayalı şeyler vicdan değildir

    evrensel olarak insan türünde bulunan ortak bir değerdir.
  5. vicdanı haramla, günahla ve yasakla karıştıranlar oluyor.

    ‘ancak vicdanınız yok’ ise bu tüm insanlığı ilgilendirir.
  6. her hangi bir ölüme sevinen kimsede olmayan şey.
  7. insani kotuluk yapmaktan alikoyan yegane sey. obur tarafta karsilikli sohbet edecekmisiz.
  8. egonun asimetrik simetrisi.
    iki yediden ilki.
  9. vicdan neymiş ya uydurma bir kavram. insanlar kendilerine öğretilen, dayatılan iyiye göre hareket ediyor sonra vicdanıma uydum diyor. bir de dinin alternatifi olarak sunuluyor ki akıllara zarar o kadar şeyi reddeten insan neden buna sığınmak zorunda hissediyor ki ?