1. winnicott'ın psikanalize kattığı önemli terimlerden birisidir.
    bebek ilk doğduğunda anne ile tam uyum içerisindedir. anne ile bir bütün olan bebek zamanla bu bütünlük duyusunu kaybetmek zorunda kalır. annenin sistematik olarak yarattığı hayal kırıkları neticesinde, kendisinin anne ile bir bütün olmadığını fark ederek, kendiliğini keşfe koyulur. bu süreçte bebekten yalnız olma kapasitesi geliştirmesi beklenir.
    yalnız olma kapasitesi, bebeğin içselleştirilmiş iyi nesne ilişkileri kurması sayesinde, iyi anneyi içinde muhafaza edip, bu içsel imgeye yaslanarak annenin yokluğu ile başa çıkma becerisini gösterir. bebeğin bu iyi içsel nesneyi kazanması da tutarlı ve "yeterince iyi" annelik bakımına bağlıdır.
    (bkz: yeterince iyi annelik)
    yalnız olma kapasitesi, winnicota göre olgunluğun en önemli belirtilerinden birisidir. bebeğin ilk dönem anne ile ilişkilerinden kaynağı alıp -bir çok psikolojik yapı gibi-, yetişkin yaşamına önemli ölçüde etki eder.
    yalnız olma kapasitesini anlamak için önemli bir nokta winnicott'ın bahsettiği paradoksal özelliğidir. winnicotta göre bebek, sadece başka birinin yanında olduğunda yalnız olma kapasitesi geliştirebilir. bu şu anlama gelmektedir. bebek, yanında olan annenin varlığında, kendi başına olup kendi içsel nesneleri ile baş başa kalırken anne destekleyici olarak oradadır. annenin görevi orada olmak ve çocuğa nüfuz etmeden destekleyici rolde beklemektir. bir süre sonra, çocuk bu destekleyici anneyi içselleştirerek yalnız olma kapasitesini geliştir. yani bu paradoksal devre "geçiş" şeklinde düşünülebilir. bu dönemde anne kontrol edici olması süreçte aksama yaratabilir.

    başkasının yanında yalnız olma kapasitesi, yetişkin ilişkilerinde kilit roldedir. iki birbirini seven insan, birbirlerinin yanında iken yalnız kalabilip, kendi içsel dünyalarına dalabiliyorlarsa bu doyum verici bir ilişkinin belirleyicilerindendir. iki kişi kendi başınadır ancak birbirlerinin yanında olmaları önemlidir der winnicott. bunun tersi durumlarda, ilişki içindeki kişilerden birinin bu kapasiteyi geliştirmemiş olması uyumsuzluğa yol açabilir, kişi, diğer kişinin kendi içsel dünyasına dalma durumunu tehdit edici ya da terk edici olarak algılayacak, ilişkide tahakküm ve çatışma başlayacaktır.modern ilişkilerde sıklıkla görülen, benlik sınırlarının kaybı olgusu ve sürekli "bir arada" olmaya çalışan, zorla aynı şeyi eylemeye ve aynılaşmaya yönelen çiftlerin yaşadığı sıkıntılar bu kavram çerçevesinde incelenebilir belki de.