1. bu bir geç kalıştır.
    akşam duruşlarında
    alna vuran ürpertinin
    direklere benzeyen düzenli
    gizlenik adamında bir kadın
    bir geç kalıştır


    taş kapıdan ürkek bir güvercin
    aşağı sokaklara uçuşan saçlarıyla
    ilk akşam vuruşuna kadar
    ardında gizlenir bütün seslerin


    bu koşu büyür elbet
    geçmiş bilinen çehreler sırasından
    açıkça saçları belirir
    bir gözleri bakar
    dudakları gizlenir ağzına


    burada yoğun bir savaştan
    inmek gerekiyor
    taşlarla koşuyu
    en yakın sonuna
    örtmeli
    güçleri buğudan atları
    kırbaçlarla
    kavga gider yol uzayınca
    bitirir şarkıyı şapkayla
    şaraba sabahsız
    uzanan ellere
    bir keklik dimdik bakınır
    bir kazanca dokunur aklıyla


    dünya
    sırtına çevrilmiş hamalın
    yorgun kalkışı
    şehrin torbalanmış sıcağına


    kalabalık bir saldasın
    arkandan bir şövalye gelir
    üzgün ve eski
    zincirlere benzeyen yanlışlarıyla
    tutarsa kolunu özgürlüğüne tutar
    sen savrulup gülmektesin


    dağı anlarım durur kızmadıkça
    dağılır buzlar yolları kesilince
    akla dümdüz
    demir atıp ancak durulan
    sedirsiz taş kapıda
    sevecen gezdirir ellerini
    sürdürür çocuğan çağında
    sürmeli
    açar ordularını sevgilimdir
    kurar çadırını bir tiyatro kahvesine
    altıncı kata bir denize yükselir
    anlatır haftalarca
    telefonda susta duran
    kapıda bir saat vuruşunun önünde
    silahsız duran serçeyi
    sen
    bir şehir açsında çevrilensin
    bu koşan eski ve solgun
    aşkın
    ikinci serpilişin bir yüreğe
    tuzaktır adını bildirmek
    ama bir şarkıda geçer adımız
    sahipsiz vuruşuyla ispanyolun biri
    bir balıkla yanyana sorulur


    barıştıramazsa bizi
    denizler adına ne duymuşsa
    hepsini çizdirir ve üzgün
    bir kalkışla çıkar karşımıza