1. türk dil kurumu sözlüğüne göre çöp; yararsız, pis veya zararlı olduğu için atılan ufak tefek şeylerin hepsi, gübür.

    ayfer tunç'un kitabı ömür diyorlar buna'yı okurken çöp'e ve "çöp evler"e dair çok paylaştığım bir yorumla karşılaştım:

    !---- spoiler ----!

    önceleri çöp evlerden çıkarılan eski giysilere, eski mutfak ve ev eşyalarına, yıpranmış bavullara, yığınla gazeteye bakıyor ve "çöp nedir?" diye soruyordum kendime. eski giysilere veya harap durumdaki ev eşyalarına, o eşyaların sahibiyle hiçbir ilişkisi olmayan birtakım insanların ne hakla çöp muamelesi yaptıklarını öfkelenerek düşünüyordum.

    eşyanın; herkesin, özellikle belediye görevlilerinin ve komşuların onaylayacağı bir anlamı ve işlevi mi olmalıydı? eskimiş'ten hoşlanmayan komşuların nazarında geçmişimizin işaretleri çöp mü sayılmalıydı? ya da geçmişi bize işaret eden her türlü "çöp"ü yok etmek veya ettirmek bir vatandaşlık görevi miydi? kim ne hakla kullanılamayacak kadar eskimiş bir çantayı ya da artık okunmayacak bir yığın gazeteyi çöplüğe gönderilebiliyordu? hangi yasa hangi sınırları ihlal ederek buna izin veriyordu?

    !---- spoiler ----!
  2. doğaya atılanları, biz insanlarda dahil olmak üzere her canlıyı tehdit ediyor.
    dün türkiye'de yeni bir kuş türü görüldü. Çatal Kuyruklu Martı (Xema sabini) ilk başlarda büyük bir heyecan ve sevinç dalgası yaratmıştı. ancak; boynundaki prangayı hatırlatan plastik halka, sevincimizi aldı götürdü, yerine hüzün bıraktı.
    etrafa çöplerimizi atarken lütfen dikkatli olalım. çöpler yüzünden kim bilir kaç türü yok ettik, kaç canlıyı öldürdük?

    fotoğraf ''yeni tür'' Çatal Kuyruklu Martı (Xema sabini) nin prangasının fotoğrafı. https://ibb.co/dtMJkMm
  3. (ben bu yazıyı buraya yazdım mı, aradım, bulamadım. ama bu çöp konusu o kadar önemli ki zannımca, defalarca, defalarca yazılmayı hakkediyor.)

    evet, kaynaklar kıt, bu gidişle yüz yıla varmadan zaten tükenmeye yüz tutacak.
    elektrik saatlerini değiştirdiler dün. on yılı doldurmuş, yasa gereği değiştirmelilermiş. dedim ki; "çıkardıklarınız ne olacak?" cevap; "çöpe gidecek."
    bu nasıl olabilir. yaşadığım küçük kentin on yılı doldurmuş bütün elektrik saatlerini hayal edin, hepsini, bir arada.
    onlara dediğimi buraya da yazayım; "gün gelecek çöpler insanlara yaşayacak yer bırakmayacak."
    bir de böyle düşünün. yalnızca insan sayısı değil artan. bir insanın hayatı boyunca ürettiği çöp!
    işin bir de şöyle bir tarafı da var:
    kıtlık, her türlü doğal felaket ya da bilinçli salgınlar, dünya nüfusunu azaltmak için her türlü komplo vesair.
    hiç kimse bunların içinde yer almak istemez. dünya nüfusu böyle azaltılacaksa, hayır!
    o zaman çözüm ne?
    az üremek.
    şimdilik tek akılcı, uygun çözüm yolu bu.
    ve ana baba olma, kesinlikle ana baba olmayı hakkedenlere verilmeli, bu da öyle kolay olmamalı.
    bu yazdıklarım yalnızca burada kalacak.
    ben göremeyeceğim.
    ama biliyorum, insanoğlu yaşamak ve türünü sürdürmek için, bu gezegenden başka bir gezegen bulamazsa, tamamen yok olup gitmeden önce bu söylediğim gerçek olacak.
    hero
  4. 2020 yılında Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere’den toplam 659,960 ton aldığımız şey. atık maddeler. plastik.

    2018 yılından beri, bizi kıskanan ülkelerin çöpünü alıyoruz. işte burada 2020 yılı için ülkelere göre grafik var. çünkü biz kendi çöpümüzü geri dönüştüremiyoruz. çünkü halkta öyle bir bilinç yok, belediyelerin altyapısı yok. kolayımıza geliyor. kim şimdi plastik, kağıt, vs diye ayıracak çöpünü. evler zaten kutu kadar, üç çöp kutusu koyacak yer yok. 2016’da tuik’te bu konudaki tek veriye göre, türkiye topladığı çöplerin sadece %1’ini geri dönüştürebiliyormuş.

    e, hazır avrupa dönüştürüyor, onlardan alalım. en mantıklı yaklaşım bu tabii. çevrecinin daniskasıyız ya. peki ne oluyor aldığımız bu çöpler? en son adana’da yol kenarında birikiyordu. adana halkının ayaklanması üzerine, chp adana milletvekilleri müzeyyen şevkin ve ayhan barut Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ticaret bakanlığına mecliste sormuşlar. tabii cevap alamamışlar, her zamanki gibi.

    http://www.yapi.com.tr/haberler/avrupanin-copu-adanaya-geliyor_185026.html

    plastik bu dünyanın başına gelmiş en büyük felaketlerden biri. geri dönüşümü zor, doğada yok olmuyor. geçtiğimiz günlerde ingiltere’deki bir parkta 1992’den kalma bir sandviç ambalajı bulunmuş. hiç bozulmamış. ilk günkü gibi duruyor. mikroplastik olayına hiç girmeyeceğim. kendi başlığı var onun içimi parçalayan.

    türkiye 2019 yılında 10 milyon tondan fazla plastik çöp üretmiş. ithal ettiklerimiz zaten bilmiyoruz. ayrıştırılmayan, dönüştürülmeyen çöpler gömülüyor, yakılıyor ya da çöp yığını şeklinde bir yerde toplanıyor. her hâlükârda doğaya ve insana feci bir zarar veriyor. toprak zehirleniyor. yediğimiz tarım ürünleri zehirleniyor. büyükbaş, küçükbaş hayvanların besin alanları zehirleniyor. dere yatakları, denizler çöp oluyor. yine 2019 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam, aşırı yağışlardan oluşan sel, bir sürü çöpü de beraberinde alıp, marmara denizine atmıştı. şu anda bu yüzden akdeniz’deki en kirli sahile türkiye sahip.

    çin 2018 yılında çöp ithalatını yasakladığından beri tüm çöpler bize kaldı. şahlanıyoruz resmen. ama devletin sıfır atık projesi için market poşetleri 25 kuruş oldu. çok başarılıyız çözüm bulmakta. emine erdoğan "Ben merkezli anlayıştan, insan merkezli anlayışa geçmezsek her şey için çok geç olacak. İşte bu nedenle, sizleri çevre sorunlarının çözümünde rol almaya davet ediyorum" demişti. koronavirüs vakaların artmasının ardından, yine bir felaketin sorumlusu biz olduk iyi mi.

    aklıma yine başka bir devlet büyüğünün lafı geldi. “paramız var ki, ithal edebiliyoruz.”

    dipnot: milletine çöplerini faşist gibi ayıklatan, ayıklamazsa ceza kesen, sonra onları da gelişmekte olan ükelere satan kıskanç avrupa ülkeleri, bir de süper çevreciyiz diye geçiniyorsunuz. çok çakalsınız vallahi, çok.

    https://www.greenpeace.org/turkey/basin-bultenleri/turkiye-yine-avrupadan-en-cok-plastik-cop-alan-ulke-oldu/