• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (10.00)
ölüm beni istemiyor - yolande mukagasana
1994'te ruanda'nın hutu ve tutsi kabileleri arasında başlayan çatışma, kısa zamanda 1 milyona yakın insanın vahşice katline yol açan bir soykırıma dönüştü. nyamirambo bölgesinde tutsi'lerden tek sağ kalan hemşire yolande'ydi. tüm ailesini yitiren bu kadın fransa'ya kaçtı ve bu kitapta, yaşadıklarını anlattı. nazi soykırımından sonra, 20. yüzyılın en büyük katliamı hakkındaki türkçe tek kitap.


  1. hani, bir kez alıp ikinci kez okumaya cesaret edemeyeceğiniz kitaplar vardır. en azından benim listemde ilk sırada gözün hikayesi, ikinci sırada bu kitap var.
    ruanda'da bir muayenehanede hemşirelik yapan bayan mukagasana, her ne kadar ülkeden gitme kararı almış olsa da bu kararını sürekli ertelemiş ve kararını ertelediği bu günlerden birinde devlet başkanı habyarimana’nın öldürülmesi, ülkede bir kırılma noktası yaratmış. suikasti takip eden yüz gün içinde de 800 bin tutsi katledilmiş. zaten kitaptan öğrendiğimize göre de bu faciadan sekiz ay önce radyo, hutulara yönelik bir nevi tutsileri öldürün çağrısı yapan yayınlara başlamış. ilk kan döküldükten sonra da tutsilere yönelik nefret yayınları ve şiddet çağrısı her geçen gün artmış.
    kitap anlatısına hemen hemen suikast günüyle başlıyor ve son çeyreğine kadar da mukagasa'nın yaşadığı muhitte ısrarla ve inatla, inat kavramı çocuklarına ve eşine akıl almaz işkenceleri kapsıyor, aranmasına karşılık hayatta kalmak arzusu etrafından saklanışlarına, kaçışlarına yoğunlaşıyor. bu kısımda hayatını kurtardığı insanların ihanetine sinirleniyor, kendisini saklayanlara ise minnet duyuyoruz. burada "biz" diyerek eserin bizde güçlü duygular uyandırdığını belirtmek isterim. nitekim anlatımın bu gücü bir daha okunması çok zor kılıyor. çünkü mekan biraz da ölüme ve yaşama dair sorgulamaların sürdüğü lavabo altları, borular gibi bilumum dar ve karanlık yerler ile sınırlı kalmıyor. son çeyrekte sokağa iniyoruz ve aralarında ölmek için yalvaran bedenlerin de olduğu her yerin cesetlerle dolduğu yerlerden geçiyoruz.
    esere çok farklı bakabilir, pek çok da sonuç çıkarabiliriz. aile, komşu, etnisite ve ırk gibi pek çok kavramın gündelik hayatın kaosla yer değiştirmesi sonucunda evrileceği yerleri görebilir, hayatta kalmanın ve gücü ele alan ya da işlediği eylemin sorumluluğunu başka olgulara ya da kişilere atfeden insanların acımasızlığını görebiliriz.