1. son zamanlarda patlamalar sonrası herkesin dilinde olan kelimeler. ben ne olduğunu bilmiyorum; bilen varsa anlatsın. işlevsiz ellerin, yüreklerin yapamadığını her seferinde şu iki kelime yapıyor ya; helal olsun gerçekten..

    olaylar zaten şiddet içerikli, herkesin canı burnunda. nasıl bir açıklama ise artık; "şiddetle kınıyoruz." başlangıç noktasına götüren sözlerden başkası olamaz bu.
  2. acziyetin söze bürünmüş hali.
  3. engelleyemedim oldu, sorumluluk da almak istemiyorum napayım şiddetle kınayayım o zaman.

    yersen.
  4. kendi yağında kavrulan genelde de boğulan, rüzgara yön verebilecek kitlesel tepkisizlikten hallice olan bu ortamda rüzgarda savrulan bir insan olarak, ben, içimi içime sığdıramaz, "sövüp bilmem kaçıncı sefer benzer bir şeyler karalamanın ne tesiri olacak, neler yapmadım, neler yapabilirdim" sorularının yakıcı vicdani muhasebesini yaşarken,

    en temel asli görevlerinden biri koruma ve kollama olması gereken devletin, sırf bu iş için seçilmiş, atanmış; de factoluğu da kalmayacak şekilde ayrı bir sınıf gibi konumlandırılmış ve bu ayrıcalığın her hücresini sömüren insanlarının, onulmaz vicdanlarını aklayabildiği ifadedir.
  5. şiddeti şiddetle çözme eğilimdeki devlet büyüklerinin(!) klasik beyanı...
  6. bundan birkaç yıl önce "bıçak kemiğe dayandı" vardı. çok kısa bir zaman önce "kimse türkiye'nin sabrını sınamasın" olmuştu. şimdi de "şiddetle kınamak" revaçta. siyasetin dilinde "bir halt yedik ama bu o kadar da önemli bir şey değil, zaten alışık olduğunuz şeyler bunlar" demenin farklı halleri.
  7. acizliğin son cümlesi, eskiden de ''bıçak kemiğe dayandı'' sözü vardı.