1. sanatın zirvesi, tiyatro, müzik bunlar da özel ve güzel şeyler ama şiir farklı bir boyut, yarıştırılamaz bunlarla.

    bazı mısralar varki sayfalarca kitap, dakikalarca müzik ile izah edilemez.
  2. sosyal medya kullanıcıları arasında en büyük geyik malzemesi. o geyiğin şiirsel bakışına gurban olun. öte yandan bunu sosyal medya ile bulmuş bedeviler var abartan, siz de azalarak bitin. adama "nasılsın? " diye halini hatırını soruyorum, adam nasıl olayım işte, hayat kısa kuşlar uçuyor! diyor. içimden bukowski fırlamak istiyor "hayat kısa seni de kuşu da düzeyim" diyerek. ama edebimi muhafaza ediyorum. neyse efendim gelelim şiire. hüznün baba ocağı, hissiyatın ana kucağıdır. ve ne demiş koca şair cibran; şiir ruhun ilahisidir.

    şiiri seviniz, kelimelerden bina olan dizelere tutununuz. yalnız itidal üzere ve aklı selim bir şekilde hareket edin, ki şiir ilahisi ruhun ve şair ilahi ruhlu olabilir amma ve lâkin hayat bir düzyazı ve ziyadesiyle imlâsı bozuk. beyhude olmamak için, az şiir, çokça düzyazı.
  3. az sözle çok şey anlatma sanatı.
  4. dilin en yetkin hali.

    insan türünün üretebileceği en yüksek değer ya da ortaya çıkarabileceği en büyük keşiftir. martin heidegger'e göre 'unutulmuş olan'ın hatırlanmasıdır. belki de eksiksiz olarak anlaşılmasının imkansız olmasının sebebi budur, 'insan'dan aşkın olmasının sebebi de.

    şiir insana karanlık bir sorumluluk yükler. bu sorumluluktan kaçma hakkı vardır ve çoğumuz bu hakkı farkında bile olmadan kullanır. bu kaçışın bir bedeli vardır elbet: eksiklik, tam olamayışlık ve nispi bir mutluluk.

    kutsal olarak kabul edilen, tanrının sözleri olduğu söylenen kitapların, şiirsel bir dille yazılmış olması ise tartışılması gereken bir soru.
  5. yeni araştırmalar gösteriyor ki şiir okumak insanda duygusal tepkimelere sebep olduğu gibi beynin hafıza ile ilgili yerlerini de harekete geçiriyor. kaynak

    yıllar yılı ben de okul yaşamımda güzel sesimle var oldum. hatta bir yerden başka bir yere taşınmam, sonrasında edebiyat öğretmenimin beni onca çocuk arasından keşfi ve farklı alanlarda görevlendirmesi. sadece şiir okumaya değil, özel günlerde çeşitli parçalarda seslendirmem adına önümü açmış biri oldu hayatımda.

    sonrasında bu keşifler devam etti. artık ben öğretmenler için o yoğun iş temposunda ayrıca aldıkları görevleri layıkıyla yerine getirmeleri için bir araç mıydım; yoksa sahiden yetenekli miydim orası bir muamma olsa da çok keyif aldığım yıllar geçirdim böylelikle.

    lise ikinci sınıftayız ve o çok sevdiğim edebiyat öğretmenim o dönem derslerimize girmiyor. nedensizce hiç ısınamadığım başka bir öğretmen. inanılmaz derecede derslerime bile etkisi var, benim gibi birisi düşük notlar alıyor üstelik. neyse ama hatırını kıramadım o ayrı. 18 mart etkinlikleri yaklaşırken hararetli bir şekilde sınıfa giren edebiyat öğretmenimiz, sesi gür olan bir "erkek" öğrenci istiyorum dedi. altını çizmek lazım ki erkek denmesine rağmen sınıfta herkes benim adımı şakıyor. şunu da belirtmek gerekir, sesim gür fena da sayılmaz ama imza bir ses mi orası tartışılır.. neyse sonra ben aldım o meşhur çanakkale şehitlerine yazılan mehmet akif şiirini. okumaya başladım ve tamam sen başla provalara dedi.

    şiirin hafızayla olan alakasını henüz okuyorum, bilgileniyorum ama gerçekten farkında olmadan da nasıl ezberledim ben o iki sayfalık şiiri. bir şekilde işleri kolaylaştırıyor yani. sonrasında ilk provamdı yanılmıyorsam, 300 kişilik olduğunu yine anımsadığım bir konser salonumuz var. ve ben mikrofona ötmeye başlar başlamaz acayip sesler çıkıverdi. sanırım patladı, ya da benzeri bişiyler. gençlik yıllarında insan heyecanını kontrol edemiyor ne yazık ki..

    sonra ben o şiiri hem ezbere hem de mikrofonsuz okudum, göz yaşlarıyla birlikte. yazı sonrası aklıma gelen bir anım bu da.
  6. "şiir bir anlam peşinde değildir. şiir eski yunanda da arap kültüründe de eski türklerde de, can, ruh, psyche adı verilen etkinliğin tam kendini dile getirdiği yerdir." demiş ahmet hamdi tanpınar.
  7. şiir hakkında olan duygularımı nasıl buraya aktaracağımı bilmiyorum. okurken bile çok garip hissediyorum. bir şiir kitabını elime aldığım zaman beğendiğim , içimi kıpır kıpır yapan cümleleri tekrar tekrar okurum.tekrar tekrar tekrar tekrar. ne zaman o cümleyi tam olarak benimsersem diğer cümleye geçerim. gerçekten benim için bambaşka bir duygu şiir. anlatmakta zorluk çekiyorum.

    -----------------------------------------------------------
    bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
    yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
    duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
    ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
    ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
    gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
    hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri.
    yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
    gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
    yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana

    -neruda
    ---------------------------------------------------------------
  8. ''artık demir almak günü gelmişse zamandan,
    meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

    hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
    sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

    rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
    günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

    biçare gönüller. ne giden son gemidir bu.
    hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

    dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
    bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

    bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
    bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.''

    yahya kemal beyatlı
  9. kelimelerin anlam ve duyguyla uyumlu, kısa fakat gösterişli dansı.