1. kana dayanamam.
    ölümden korkarım.
    hayatımda hiç ölü bir beden görmemiştim.
    hiç keşke ölseydim dememiştim.
    hiç şok geçirmemiştim.
    hiç kan vermemiştim.
    hiç insanlar içinde ağlamamıştım.
    'lütfen' diye yalvarmamıştım.
    kendimi unutmamıştım.

    kanlar içinde yaralı insanlar taşıdım, ölü bedenler gördüm, dokundum, patlama sırasında arkadaşlarımı kaybettiğimden bulduğumda sarılıp ağladım, insanlara yardım etmesi için yalvardım, kendimi unuttum..
    lütfen bana yaşadığını söyle diye ağlayarak arkadaşlarımı aradım.
    oysa ben elime iğne batsa midem bulanır, tansiyonum düşer..
    kan vermek mı? kızılay otobüsü gördüğümde arkama bakmadan kaçardım ki ben.
    keşke yanınızda olsaydım. keşke size bakmasaydım. keşke...
    o gün umutlarımızı aldılar.. hayatımızı aldılar bizde..
    her telefon çalışında 'yaşıyorum' demek zoruma gitti.
    zoruma gidiyor. ağrıma gidiyor.
    boğazımdaki düğüm hayatım boyunca geçmeyecek gibi.
    bu his hiç geçmeyecek.
    rihan
  2. 6 7 ay önce filandı. bir kadın üyesi olduğum bir facebook grubunda "fotoğraftaki kişi babamdır. 10 ekim günü gardaydı. kendisine o günden beri ulaşamıyoruz. patlamadan sonra bulamadık. göreniniz olursa bana şu numaradan bulabilirsiniz." gibi bir şey paylaştı. kimsenin ama kimsenin hiçbir evladın dili "babam paramparça oldu. gitti , bir parçasını bile bulamadık." demeye varmazdı çünkü.

    umut bazen öyle zehirli bir şeydir çünkü.

    kaos yeri gibi olan acilde size "çıkacak, birazdan iyi olduğu haberi çıkacak" dedirtir yetkili bir abi gelip açıklama yapana kadar. sonra iyi haber çıkmaz ,haberini beklediğiniz kişinin 15 senelik arkadaşı höykür höykür ağlamaya başlar siz de donar kalırsınız. söylenecek söz yok. öldü.

    suruç patlamasından sonra "abi bedenleri tek parça mıymış" diye sormuştum arkadaşım ve annesi için. tek parça olmasını ummuştum çünkü. halbuki neden umarsınız? öldü, bitti artık. tek parça on parça neyi değiştirecek? hayır, onu da umarsınız. "çok acı çekmemiş olsun" dersiniz içinizden.

    10 ekim günü ben de yoldaydım gidiyordum. orada olan arkadaşımla konuşurken telefonda patlama sesini duydum sonra zaten ses de kesildi telefonla da ulaşamadık. ortak bir tanıdığımız 5 dk sonra arayıp "fizikcikedi patlama olmuş garda" dedi. "abi ses bombasıdır, dağıtmak için atmışlardır. hep öyle yapmıyorlar mı zaten? " demiştim. bomba patlaması için hiçbir sebep yoktu çünkü. illerden otobüs otobüs gelen insanlar "barış" demeye geliyorlardı. kim, niye patlatsındı? neden?

    unutmayın. hiç unutmayın hem de. 102 kişinin öldüğü , yüzlerce insanın yaralandığı bir patlamanın ardından bu ülkenin başbakanı çıkıp "patlamadan sonra oylarımız arttı." dedi. hiç ama hiç unutmayın. gülüşü bir patlamada solup gittiği için özlenen insanlar var. unutmayın.
  3. umarım şimdi yazacaklarım yanlış anlaşılmaz; buraya yazanların şu an belki de tek istediği ölümlerimizin ardından biraz yas tutabilmek, en azından buna izin verilmesi; anlıyorum.
    fakat; siyaset yapmayalım insanlar öldü gibi genel bir eleştiri var ve ben bunun nedenini anlayamıyorum, bugün yaşananlar mevcut siyasetin bir sonucu değil miydi? bu insanlar kazada falan ölmedi ki, mevcut devlet politikaları ile bu topraklarda hergün kan akıyor ise, faillerini parmakla göstermenin, deyim yerindeyse katile katil demenin nesi yanlış? bu acımızı mı hafifletecek, bunu yaptığımızda samimiyetsiz mi geliyor? bunu yapınca ölenlerimizi unutmuyorum ben, aksine kaybettiklerimiz için bunu borç biliyorum. vicdanlarımızı yoklayalım eywallah ama ondan sonra bi zahmet ağlama duvarlarımızı yıkmayı başaralım. yapan hdpdir ölen kürttür diyen insanlık dışı zihniyeti ezebilmek için inatla katili bağırmak gerekiyor. katilleri tanıyoruz, yapmayınız; ağlamakla olmaz.
    mesut
  4. dün bir anma vardı ankara'da çağdaş sanatlar merkezinde. katliamda yaşamını yitiren uygar coşgun’un halası fatma durdu bir şiir yazmış ankara garında hayatını kaybedenler için. anmada o şiirini paylaşmış.

    “birçok ziyarete tanıklık etti ankara garı.
    ancak hiç bu kadar ağlamadı.
    gar ağlıyor, yüzü gözü paramparça.”

    ankara garı gerçekten hiç bu kadar ağlamadı ve ağlatmadı...

    ankara emniyeti garın önünde yapılması planlanan anmaya müdahale etmiş, gözaltılar var. tıpkı geçen yıl olduğu gibi. insanların acılarını yaşamasına ve yas tutmalarına bile tahammülleri yok. onların anma'dan anladıkları bu zaten:

    "Ankara Garı önünde gerçekleşecek olan anma nedeniyle polis ekipleri sabah saatlerinden itibaren çevrede yoğun güvenlik önlemi aldı. Gara çıkan bütün yollar sabah erken saatlerde trafiğe kapatıldı. Bomba uzmanları ve çok sayıda polis anmanın yapılacağı yerde arama yaptı. Sıhhiye caddesinde toplanan yaklaşık 100 kişilik grup anma programının düzenleneceği alana gitmek istedi. Fakat polis ekipleri, sadece olayda hayatını kaybeden kişilerin yakınlarına, milletvekillerine ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerine izin verdi. Fakat grup hep birlikte girmek isteyince polis ekipleri müdahale etti. Biber gazlı müdahale sonrası grup bölgeden uzaklaştırıldı. Polis müdahalesinde gözaltına alınanların olduğu belirtiliyor."

    kaynak
  5. faşist akp-erdoğan diyerek rengimi belli edeceğim patlamadır. bana 400 verin terör bitsin diyen kişi bellidir. suruçtaki canlı bombanın devletle olan bağlantısı ortadadır. yeğenleriyle meşhur bir çete liderinin sanki bir bokmuş gibi miting düzenlemesi saraya bağlılığını biat etmesi, oluk oluk kanları akacak demesi vs. vs.. akp-erdoğan buram buram suçlu kokmaktadır. bu olay için katil hdp diyenin mantığını zaten asla anlamayacağım. adamların tek derdi barajı aşmaktı ve aştılar. 1 kasımda yine aşacakları bal gibi ortada. amaçlarına zaten ulaşmışlar. amacına ulaşamayan ( ve ulaşamayacak olan) henüz başkan olamayan.

    ben suruçta 3 arkadaşımı kaybettim. bu acıyı derinden yaşıyorum. herkes gibi içim parçalanıyor. ancak oturup sadece kayıplara üzülmek çok basiretsizce geliyor. katilin kim olduğunu biliyorum. katil artık gün geçtikçe teşhir edilmeli. buda poltilikleşmeden geçiyor. kendi gibi olmayanın canına kıyan, kendi gibi olanın dahi güvenliğini sağlayamayan bir devlet teşhir edilmelidir.
  6. ülkenin küçücük şehirlerinin küçücük köylerinden dahi akın akın insanın birlik olmayı başararak arabaları doldurup ülkenin başkentinde anayasal hakları gereğince toplanabilmelerini dahi hazmedemeyen kişi.. organizasyon.. varlıklarca gerçekleştirilen, ülke tarihinin en kanlı, en çok hayat kaybettiren katliamı..

    hayatını kaybedenlerin fotoğraflarını gördükçe bir tanıyormuşluk hissi, oturup sohbet etmişim hissi. gençler, işçiler, öğrenciler, cumartesi anneleri, anneler, babalar, evlatlar.. baba ve evladı.. öğretmenler.. arkadaşına sarılan, artık nefes alamayacak oluşuna inanamayan gencin fotoğrafı gitmiyor gözümün önünden. en çok o gitmiyor. birkaç gün farkla orada olmadığım için belki de.

    güzel insanları ölüyor hep ülkenin..

    dün, bizim buradan giden ekipteki tanıdıklarımı aradığımda sorduğum iyi misiniz? sorusunun cevabı iyi de olunmaz da iyiyiz oldu, sağlamdılar. ama elbette ki iyi de olunmazdı. iyi insanlar, iyi olsun artık.. bizim buradan giden ekip, eksik dönüyor şimdi. 3 kişi hayatını kaybetmiş. tanımadım, tanışmadım onlarla ama iyi insanlar olduklarından eminim.

    insanlar daha da korkuyorlar artık, bu senin anayasanın yapabilirsin dediği hakkın. bu senin korunmanı, hayat güvencenin sağlanmasını gerektiren, toplumsal hayatını düzenleyen yasalarca koruma altında olan hakkın. korkma da diyemiyor insan. tahmin ediyor, yaşaya yaşaya, bunları tanıya tanıya neler yapabileceklerini çünkü. cesaret insanlar.. bana da cesaret, sana da, ona da... ta ki biz olabilene kadar cesaret. çünkü, ufacık bir şehrin ufacık bir köyünden dahi insanlar birlik olabildiler ve toplanabildilerse, aşık veysel'in dediği gibi veysel sapma sağa sola, / sen allah’tan birlik dile, / ikilikten gelir bela, / dava insanlık davası.
  7. "sonra, yere düşmüş bayrakları kaldıracağız. pankartlarımızı yeniden açacağız. en güzel gülüşleriyle, en büyük özlemleriyle, en yürekli ve en atılgan halleriyle onlar da içimizde olacaklar. sloganlarımızı atarken yalnızca onların haykırışlarını değil, patlayan bombaların gümbürtüsünü de sesimize katacağız."
    aydın çubukçu
  8. komşularla sıfır sorun diye diye bu ülkeyi sıfır komşu bol sorun ama sözüm ona onurlu bir yalnızlığa sürükleyenler kim? tırlar dolusu gönderilen silahlar yalnızca gönderdikleri yerleri mi gidip vuracak zannediyorlardı? sınırdan alıp tedavi edilen, kimlik verilen ışıd militanları suriyede kafa keserken buraya gülle mi gelecekti?
    86 ne yazık ki 13 yıllık iktidarlarının bilançosuna eklenecek yeni bir sayıdır şimdi onlar için, ve iktidarını kaybetmek istemeyen her faşist yönetim gibi bu sayı da "milletin birlik ve beraberliğine" yapılan vurgularla birlikte üzeri örtülerek unutturulmaya çalışılırken bir yandan da halka daha fazla korku salmak için kullanılacak. iç güvenlik paketi vardı sahi değil mi? hani hepimizin güvenliği için olan?
    meclise, bakanlıklara bu kadar yakın bir yerde böylesi bir saldırı yapılabildiyse ya ortada devlet denilen bir yapının zerresinin kalmamış olması gerekir ya da devlet dediğimiz mekanizmanın bu işten haberdar olduğu sonucu çıkar. hangisi daha tehlikeli herkes kendisi karar versin. ankarada yaşayanlar, hayatında bir kez olsun mitinge katılmış olanlar bilir, evet garın önünde polis arama falan yapmaz; ama aynı polis o miting kalabalıklarının içinde cirit atar, nefesi ensenizdedir; 86 ölümün arasında bir tane sivil ya da görevli var mı? resmi açıklamaya göre yok.
    güneşli bir cumartesi sabahı sevdiklerinizi dışarıya çıkmaya, güzel bir gün geçirmeye çağırmak için değil "yaşıyor musun?" diye arayıp sormaya mecbur bırakan bir ülkedeyiz. toplum olarak geri dönülmesi her gün daha da zorlaşan nasıl pis bir yozlaşmanın içinde olduğumuzu da @senis87 çok güzel özetlemiş, girin ekşisözlüğe, twitter'a ve görün halimizi. burası artık resmen Ortadoğu bataklığının bir parçasıdır; hepimize geçmiş olsun. önümüzdeki süreçte de korkarım ki insanlar eşlerini çocuklarını gönül rahatlığı ile sokağa çıkaramayacak, metroya, otobüse rahatlıkla binemeyecek; ortadoğuda sıradan bir gün böyle geçer çünkü. ankara ile cizre, bodrum ile Diyarbakır, suriye ile türkiye uzak mıymış yakın mı? umarım anlamaya başlamışızdır. çünkü hakim kılmaya çalıştıkları korku toplumununun kalıcı olmamasının tek yolu önce bunu anlamak sonra da çok zor ama ölümden korkmadan yazmaktan, konuşmaktan, sandığa gitmekten, sokağa çıkmaktan geçecek.

    ek : katliamda ölenlerin kimlikleri açıklanmaya başlandı

    ek : deprem, maden, bomba ... hepsinden sonra aynı soruyu sormak zorunda kalıyoruz. insanımız bunu hak etmiyor, lanet olsun .

    ek : kimin yaptığı, kime ne fayda getireceği, devletin zaafı, bilgisi olup olmadığı siyasetin dik alasıdır ve evet bunu sorgulamak en gerekli olan şeydir. bugün için değilse bile yarınlarımız için. oturup ölenlerimiz için ağlamaya devam edeceğiz yoksa.
    mesut
  9. "söylesem tesiri yok, konuşsam gönül razı değil."

    ölüm soğuk...
  10. 2 yıl geçti üzerinden. bugün saat 10.04'te ankara garı önünde bir anma yapılacak.
    mesut