1. her yerde dolaşmaya başladı ölenlerin kimlikleri. açıp okumaya gerçekten zor tahammül ettim. hele çoğunun 20li yaşlarında olması bana empati yaptırttı. daha üniversiteyi yeni kazananı var, 1.sınıf olanı var. büyüdük diyoruz ama yok daha o kadar az şey yaşadık ki. bu kadar erken hayattan göçüp gitmeleri hele terör adı altında yapılan saldırılara kurban gitmeleri çok koyuyor.
    aslında ne kadar küçük şeyleri kendimize dert ediyoruz. dersten kaldım, istediğim ayakkabıyı bulamadım vs. hayat bunları dert etmeyecek kadar kısa süre tanıyabiliyor dün de gördük.
    en yakın arkadaşım ankarada okuyor. haber geldiğinde ilk idrak edemedim orada olduğunu. mesaj geldi diğer arkadaşlardan biz ulaşamıyoruz ulaşan var mı diye. duymuyodur falan diyoruz kötü düşünmek istemiyoruz. neyse ki gerçekten duymuyormuş. ama bu demek değil ki bir dahakine kılpayı kurtulacak.

    artık tetik halinde yaşamaktan, nerede olursak olalım elimizden sadece üzülmek ve geride kalanlara sabır dilemekten başka yapabileceğimiz birşeylerin kalmamasında o kadar sıkıldım ki.
    napalım sokağa mı çıkmayalım? bizi sindirip korkutmaya çalışanlara tepki mi vermeyelim?
    bu ego savaşında masum insanların yeri yok.
    devlet dediğimiz kurumun yaptırımı çabası da yok. sadece sözde çözeceğiz zırvaları.
    taziye göndermekle işin üstü kapanmıyor.
    bu işi kökünden çözeceğiz diye mitingler yapmakta işe yaramıyor.
    artık yolun sonunu göremiyorum. işık yavaşça sönüyor.
    televizyonlardan izlediğimiz ortadoğu savaş alanlarına döndü ülke. bazen bilerek bu örgütlerin kökünün kurutulmadığını düşünmekten kendimi alamıyorum. bu kadar mı yaptırımsız güçsüz bir devletmişiz. başımızdakiler olduğu sürece evet.