1. vatandaşı sokağa çağıranlar, insan hayatı dahil hiç bir şeyin şahsi çıkarlarından üstün olmadığını göstermişlerdir.
    küçük bir asker grubuysa git diğer askerlerle bastır, halkı sen koruyacaksın, halk seni değil.
  2. ordu içinde akp'li olmayan ve fetocu bir güruh tarafından yapılmış, başarılı olmamıştır. aktroller sokaklara dökülmüştür , kendilerini koruyan asker şehit olsa dökülmezler çünkü, birde asker şehit edip eziyet etmişlerdir. türkçü vatandaşlar ve tsk'daki subaylarımız bu kanlı günü unutmayacaktır. selam olsun o bildiriyi zorla okutan askerime , selam olsun cihat çağrısı yapan imama , ona allahu ekber diye eşlik eden ak pisliklere tarayan ah-1z supercobra pilotuna , ak çapulcuların arabasını leopard 2a4üyle parçalayan aslan vatan evladına. hepsi birer birer kahramandı, gerçek bir türk askeri gibi ölmeyi seçtiler, boğaz köprüsünde boğazları kesildi. ruhları şaad olsun en azından ordudan atılmadan önce başımızdan en az 200 ak kefenli belasını def ettiler. bu olay erdoğanın ekmeğine yağ sürdü belki ama , 15-16 temmuz gecesi askerime yapılanları asla unutmayacağım.
  3. ve herkes meydanda..."uyuma,vatanına sahip çık, milletin seninle diye". bir halk kahramanı olarak bu adam sonunda ortada gezinecek, sonra başkan olacak... şu an tv de mobilden bağlanıyor. o kadar düzgün bir surat ifadesi var ki..

    ne darbesi arkadaş ! darbe falan yok.. başkanlığa giden yolda çekilen her türlü eziyet mübah; her şey fetoşun oyunu..yersen..

    gerçekten darbe olsa acaba mobilden 3g ile bağlanabilir miydi; yoksa o telefonu alıp... neyse bişiy demiyorum; batmışız..
  4. malum şahsın başkanlık sistemini getirmek, ülkenin ağzına iyice sıçmak, kendini kahraman ilan etmek ve sonrasında tamamen bir şeriat darbesi vurmak için kendi kendine yapıp kendi kendine püskürttüğünü, bastırdığını iddia ettiği darbe girişimidir.

    ülkenin dünkü halinde müezzinlerin, binali yıldırım'ın, erdoğan'ın gazına gelip de sokaklara dökülerek tekbir çeken adamın aklından şüphe ederim. hatta şüphe de etmem, o insanın zeka seviyesi ve siyasi bilgisi zaten ortadadır.

    benim buradan mecra ismi vermem ne kadar doğru olur bilmiyorum ama bir başka sözlük platformunda bir arkadaş yazı yazmış, açın onu okuyun. dün gece trt ekranlarında belki yüz kere spiker tijen karaş'ın okuduğu darbe bildirisini hep birlikte dinledik. her iki cümleden bir tanesi atatürk'e, laikliğe yönelikti. burada anlatılmak istenen şey çok bariz. "atatürk, atatürkçüler, laiklik isteyenler haindir, darbecidir. güvenliğimize hasar verirler". sonra ne oldu? sokağa dökülen çomarlar son ses tekbir getirmeye, askeri linç etmeye başladı. yirmi yaşında çocuk lan, burada neredeyse hepimizden küçük yaşta insanlar, "bize tatbikat var dediler, ne oluyor abi bana da anlatın" diye polis sorgusunda şok geçiren insanlar. çomarlar allahuekber nidaları eşliğinde sokağa indiklerinde başlarındaki paranoyak gibi onlar da kendilerini kahraman ilan etti. hem de yirmi yaşında gencecik, pırıl pırıl bir erin boğazını bıçakla keserek. peki, güya atatürkçüler tarafından yapılan bu darbe hükumete yönelikse, hükumetten ve ak partiden birine nasıl hiçbir şey olmadı? neden onlarca polis, asker ölürken onlardan birinin burnu bile kanamadı? tayyibin kaldığı yere saldırı haberi neden tayyip marmaristen ayrıldıktan sonra geldi? sen hükumete darbe yap, ama hükumetten hiç kimseye dokunma. inanmak için çok salak olmak gerekir, üzgünüm.

    herkes akşam yemeğini yemiş, belki de televizyon karşısında çayını içiyor. birden darbe haberi geliyor. gerçek bir askeri darbe tüm ülke uyanıkken mi yapılır? darbenin hedefinde olan kişilerin uykudayken, bilinçlerinin en kapalı olduğu anda kaldırılıp götürülmeleri darbeci mantığıyla daha akla yatkın değil midir? her şeye gücü yeten tayyip, madem darbe girişimi sırasında da elin kolun her şeye uzandı ve tüm baskınları kısa sürede kontrol altına aldın, her şeye yayın yasağı getirirken neden biz olan bitenlerin tümünü dün akşamdan beri saniyesi saniyesine takip edebiliyoruz?

    sizin karşınızda salak mı var diyecek oluyorum fakat dün gece ışid şalvarlarıyla, iğrenç sakallarıyla sokağa dökülen yaratıklar aklıma gelince susuyorum. evet, sizin karşınızda salak var. sizin muhalefet liderleriniz bile sizin bu iğrenç ve kanlı oyununuza inandı, dört parti birlik olup insanları sokağa döktünüz. halkını çok seven tayyip, "bunlar vatan hani, bunlar içimizdeki urdur" diyip katil ilan ettiği askerin karşısına halkı çıkarmak, halkı vurdurmak, askerle halkı karşı karşıya getirmek istedi.

    bu ülkede maalesef ki hepimiz kafayı yemiş durumdayız. artık cidden diyecek hiçbir şey yok. tayyibin başkanlığı çok yakındır. ha, ondan sonra ne mi olacak? bir gece gerçekten ama gerçekten bir darbe yapılacak ve bu darbe şeriat darbesi olacak. bunlar bize hiç uzak şeyler değil. imkanı olup da bu ülkede duran insanın bir tahtası eksiktir. gidin kendinizi bunca manyağın arasından kurtarın, çoluğunuzu çocuğunuzu 20 yaşındaki gençlerin boğazının kesilip köprüden atıldığı ülkelerde değil, gerçekten medeni, huzurlu ülkelerde büyütün.

    son olarak da şunu söyleyeyim ki bu sahte darbe girişimi amacına ulaşmıştır. şu anda ülkenin büyük bir bölümü askerin ve kemalistlerin darbeci olduğuna, laikliğin halk için zararlı bir şey olduğuna, tayyibin ve emrindeki polislerin ise gerçek halk kahramanları olduğuna inanıyor. umarım bu uykudan bir an önce uyanabiliriz zira şu yaşadıklarımızın kabus olmasını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

    sağlıcakla kalın...
  5. sevgili vatansever kardeşlerim! size 15-16 temmuz'da yaşananların özetini yazacağım. evet bu gördüğünüz özetidir, okumakta beis görmeyiniz...

    öncelikle, uzun bir süre zarfınca askerin içine itina ile kendi adamlarını yerleştirdiler. feto ve tayyip dostken yapıldı bu plân. hiçbir darbe gece başlamaz, hepimiz söyledik çokça, biliyorum. uzun zamandır mimlenen bir askeriye vardı. ilk olarak seneler evvel "balyoz" davası ile tüm atatürkçü ve gerçek ruha sahip komutanları içeriye aldılar. uzun süre içeride çürüttüler. sonrasında ise orgeneral mevkiine kadar yükseltildi bunların askerin içine soktukları insanlar.

    fakat hâlâ tam olarak kendileri gibi olanları belirleyemediler. çünkü 2 milyon askerin içinde bunu yapabilmeleri daha uzun vakit alacaktı.

    şimdi burada bir ara verelim. önce reichstag parlamentosu olayını biliyor olmak lâzım. hitler, kendi planladığı sonradan ortaya çıkmış olan, insanları kışkırtarak yaktırdığı parlamento binası yangınından sonra tek başına güç sahibi oldu ve milyonlarca insana katıksız hükmederek "başkomutanlık" yaptı... ve ne acıdır ki dünya devamını yalnızca izledi.

    dün tayyip'in orgenerallerine verdiği emirle askeriyedeki atatürkçü komutanlara gerçekten darbe yaptırdığı inandırıldı. fakat asker tam anlamıyla destek sağlamayacaktı, bu plânlanmıştı... bu sadece mimlenen komutanların tam güvensiz bir hâlde sokağa çıkmasına yarayacaktı ki, zaten yaradı.

    sonrasında emir-komuta ile bazı yerlere dağılan askerler göreve başladı.

    o, trt'yi basıp bildiri yayınlayan komutan var ya; ona hakkım helâldir. o ne güzel bir askerdir. o geceki askerlerimiz ne güzel çocuklarımızdı. çoğunun ağabeyi yaşındayım, yüreğim sızladı gırtlakları kesilince... bunu da derin bir üzüntüyle belirtmek isterim.

    peki sonra ne oldu?

    tayyip, orgeneralden haberi alınca halkı galeyana getirerek sokağa saldı. o "evde zor tutuyoruz, allahın askerlerini zor tutuyoruz" dediği insanları meydanlara gönderdi.
    fetullah bile şaşırmıştır... "nasıl bana getirdi lafı" demiştir. bundan eminim. sonrasında destek gelmeyen askerlerimiz iyice afalladı. üstüne halk kışkırtılarak salınmıştı. "nasıl açığa çıktık" diye düşünürlerken kimisi korkarak ateş açtı, kimisi silah bıraktı. "gerekirse kafamıza sıkarız" diyen o güzel çocuklar sakallı-sarıklı yobazlarca gırtlakları kesilerek öldürüldü, kimisi köprülerden atıldı.

    tayyip havadayken uçaklar tbmm'yi bombalar hâldeydi. yalnız garip olan havada üç beş martı uçtuğunda kesilen medya gücü kesilmedi ve tayyip'in havadayken haberleri çıktı. bu noktada madem bu asker terörist ve hain idi, o zaman neden bir binayı bombalarken asıl hedefe saldırmadı?

    çünkü, tayyip'in komutanları askere "asla cumhurbaşkanına saldırmayın, onu canlı istiyorum" gibi gaz veren bir cümle kullanmıştı. dinin hiçbir döneminde yapılmayan bir manyaklık hâliyle sabahlara kadar selâlar ve ilâhiler okunarak halk kasıt ile bilendi.
    bunu da tayyip emretmişti... fakat yine de kendini garanti altına alana kadar meydanlara çıkmadı. bunun sebebi, kendi kendine yaptığı bu sözde darbeyle komuta edemediği askerlerin, sahte darbeye destek verip vermeyeceğini kestirememesiydi.

    bir süre geçtikten sonra askerden ani bir tepki gelmediğinde ise rahatça konuşmasını yapmak için halka indi.

    en önemli noktalar:

    evinden çıkan halk, camilerden gelen "demokrasiyi koruyun" anonslarıyla yola çıktı fakat bir grup oluşturacak sayıya ulaştığında tekbirler çekti ve silahlarını çıkarttı. ülkenin her köşesinde tam bir demokrasi şöleni yaşanmaya başlanmıştı artık...

    askerin asla emir-komuta'dan çıkamayacağını bile idrak edemeyecek kadar gözü dönmüş sakallılar tamamıyla kontrolden çıktı ve idam naraları, ölüm çığlıkları atarak askerle çatıştı, boğaz kesti...

    o geceden beri üç tane ordu komutanlığından yalnızca bir tanesi sessiz kaldı: 2. ordu komutanlığı...

    o gün medya binalarını basan askerin 1. ordu komutanlığı askeri olduğunu öğrenen biri; "komutanınız çıkıp bizim ilgimiz yok dedi nasıl ondan emir almış olabilirsin" diye sorduğunda asker "orasını karıştırma, lütfen dediklerimi yap" diyerek yanıt verdi.

    yani yanlış yönlendirildiğini çoktan fark etmişti.

    gün boyu orgeneralinden tümgeneraline kadar 2. ordu komutanlığına bağlı kaç tane atatürkçü komutan varsa toplamaya koyuldular. bu hıyanete başarıyla devam ettiler.

    peki iki yıl evvel sokağa çıkın uyarılarını vandalizm ve hıyanet olarak yorumlayan adam bu çağrıyı dün gece neden yaptı?

    burası aslında durumun en basit olduğu noktadır. kendine asla demokrasiyle bağdaşmayan tam bir islami şeriat devleti ordusu kurmuş oldu. yani aslında kurmuştu da bunu hep beraber ispatlarıyla izlemiş olduk...

    bundan sonra ne olacak...?

    1- bu ilk seçeneğimiz. inanılmaz bir ufak ihtimalle kendisi planlamamış dahi olsa, askerimiz; bünyesindeki insanlara zulmedildiğini ve katledilerek öldürüldüklerini düşünerek ayaklanabilir. evet, hâlâ içlerinde yakalanamamış komutanlarımız vardır. fakat nasıl toparlanırlar ve baskına geçerler bilinmez. böyle bir ihtimal için o gece bu anlattıklarımı fark edip ani bir kararla harekete geçmeyi planlamış olmaları gerekir. bunu, tayyip'in "bir hafta daha sokakta kalın" çağrısını düşününce yapmış olabileceklerine minimum da olsa inanıyorum. fakat belki de şeriatçi manyaklarla karşılıklı gırtlak kesmek istemediğim için umut ediyorumdur. şu an için üzerine çok düşünülmemesi gereken bir seçenektir.

    2- bu, biraz önceki yazdığım senaryo olmazsa ki, olacak gibi görünmüyor, olası gerçekleşecek senaryodur. başkanlık sistemi iki ay içinde gelecektir. cemaat aşağı, cemaat yukarı diyerek safları pekiştirdiler. palalı manyaklar bu sefer asker kafası koparacak kadar korkunç ve şuursuz şekilde sokağa döküldü. hiçbir koşulda yargılanma yoktur. tahayyül edebilir miydiniz? etmek zor değildi. haklı çıkmanın hiçbirimize faydası yok, büyük resmi görmemiz gerek. din çığlıkları, dine asla uymayan ve günah olan bir çığırtkanlıkla camilerden yükseldi... sokaktaki kameralara takılan insanlara bakarsanız her gün gördüğünüz insanlara benzemediğini rahatlıkla görebilirsiniz. suratları fazla nurdan çirkinleşmiş, gözlerini kan bürümüş yaşlı ve genç insanlar dışarıda tüm hayasızlıklarıyla şeriat nidaları atmaya devam etmektedirler. asla karşılık verilmemesi gereken, aksi takdirde evinize bile zorla girip canınızı alabilecek bir güruhtur onlar!

    her türlü şunları bilmek şart olmuştur: yakın bir zaman içerisinde başkanlık gelse dahi, polis devleti olan yeni şeriat ile asker fiilen tasfiye edilmiştir.

    hiçbir koşulda dini rejim gereği insan öldürenler yargılanmayacaklardır ve karşıt görüşü anında ve bulundukları yerde terörist ilân ederek canını almak isteyeceklerdir.

    idam cezası gelmezse "halk meclisi" adı altında yargılamalar yapılıp sokak ortasında idamlar gerçekleştirilecektir.

    polis bile asla tayyip'i korumak haricinde halkın kendi düzenini kurmasına engel olamayacak ve buna göz yummak zorunda bırakılacaktır.

    önümüzdeki bir yıl içerisinde resmi yahut fiili olarak bir rejim devletine dönüşmüş olunacaktır.

    birkaç yıl boyunca bombalardan ziyade birebir sokak cinayetleri mütemadiyen işlenecek ve kendi güruhlarından olmayan herkes kaçak göçek yaşamak zorunda bırakılacaktır.

    tsk hiçbir koşulda toparlanamayacak ve askerleri idam edilmeye devam edilecektir.

    bunları daha fazla konuşmak isteyen arkadaşlarla denk gelirsek buluşup, gelemezsek buradan önümüzdeki kısıtlı süre zarfında konuşmak isterim fakat fazla vaktimiz kaldığını düşünmediğimi belirtmiş olmam gerekir.

    halk bazında kimse asla ne olduğunu anlayamıyor. ve şu an sokağımdan hâlâ bağıran çığırtkanların sesini duyuyorum. bu ulu önder gazi mustafa kemal atatürk'ün bizlere bahsetmediği bir vaziyet değildir, hatırlatırım!

    bunun geri dönüşü yok arkadaşlar... ikinci dünya savaşı'nı da, ortadoğu devletleri'nin iç savaş yıllarını da araştıran fikirdaşlarım ne demek istediğimi gayet iyi anlamışlardır.

    geriye dönüşü sağlayabilecek tek bir hamle bile kalmamıştır. herkes kendisine dikkat etmek; güvendiği bir yoldan, zarar görmeyeceği bir şekilde hayatına devam etmek ve olaylara karışmamaya çalışmak suretiyle kendisini kurtarmak ile mükelleftir.

    kahraman olmaya çalışmamalıdır. muhtaç olduğunuz kudretin nerede olduğunu biliyorsunuz. sakin ve sessiz bir yol izleyerek uzun bir süre süreceği ve yakında başlayacağı aşikâr olan bu kargaşa hâlini hayatta kalarak atlatmalıdır. belki aramızdan bir atatürk, bir ali fuat, bir yakup şevki, bir fevzi çakmak daha çıkacaktır. fakat böyle bir millet için değer midir, orası tartışılır.

    bir gün istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa etmek zorunda kalırsak içinde bulunduğumuz vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmememiz gerektiğini söylemişti. belki de değmeyeceğini düşüneceğimizi o da biliyordu. tam bu noktada abarttığımı düşünenler, çok kısa bir süre içerisinde ne yazıktır ki, durumun vahametini kendi gözleriyle göreceklerdir.

    hayatta kalanlar bir tarihe tanıklık edecektir.

    günümüz dünyasına uyarlandığında, bunu okuyan herkese basit bir dille belirtmek isterim.

    bazılarınız her ne kadar inanmasanız da oyun başladı.

    hepinize bol şans dilerim.
  6. ülkede darbe olmuş ya da tezgahla darbe gibi gösterilen başkanlık oyunları yayınlanıyor(hangisi daha kötü acaba), meydanlara çıkan gençleri öldürenler, terörist, vatan haini ilan edenler halkı sokağa çağırıyor, oturduğum semtin camiisinden gece 1'de ezan okunup ardından sokağa çıkın diye anons geçiliyor, benim facebook arkadaşım "çok şükür imam nikahımızı da kıydık bugün, düğünü bekliyoruz inşallah" diye 6 dk önce kocasıyla sarmaş dolaş fotoğraf paylaşıyor. rahatlığa bak. kızmıyorum artık, yeminle şu kafaya özeniyorum. böyle olmak istiyorum, çok açık ve net bir şekilde böyle bir insan olmak istiyorum. zira kafayı yedim.

    edit: 28 şubat 1997 eskimişti artık. başkanlığı getirebilecek kadar hafızalarda yeri kalmamıştı tabii. e 10 yılı dolmak üzere. şimdi bir 10 yıl daha 15 temmuz 2016'yı duyarız. başkanlıksa ben diyim pazartesi siz deyin salı!
  7. bu günü unutmam.babam ağladı bu sabah.otuz yılını tsk ya vermiş dağ bayır gezmiş psikolojisi allak bullak olmuş bir adam.zor toparladım. türk askeri halkına silah sıkmaz ,bomba atmaz deyip duruyor.asker halk için canını verir diyor. halk napıyor askerini dövüyor,kafasını kesiyor. böyle olduk işte. sapla saman birbirine karıştı.milleti birbirine kırdırıyorlar. ben böyle büyümedim. asker polis bu devletin insanı.akıllıca düşün. bu ülke için konuşmaktan çok yapacağın iş çalışmak olsun.canla başla ne iş yapıyorsan en iyisini yap. olan oldu artık sahip çıkmak zamanı vatana.
  8. bir şey yazmayayım diyorum çünkü değil ben feriştahım konuşsa faydası yok ama şu son zamanlarda şahit olduğumuz aptallık ciddi ciddi fiziksel olarak midemi bulandırıyor. şu demokrasi aşıkları midemi bulandırıyor. demokrasi özünde zaten sakat bir sistemdir. insanlık tarihinin en utanç verici olaylarını yaşatan liderler de zamanında halkın desteğiyle iktidara geldi. demokrasiye entegre edilmiş bir aristokrasiniz yoksa bir gün mutlaka tepetakla gidersiniz. bu görevi uzun süre boyunca türkiye'de tsk yüklenmiştir. bana göre tsk bugün ülkenin bu halde olmasının da sorumlusudur gerçi o başka mesele. çok yanlış yaptıkları şeyler olduysa da tsk'nın eğitim kalitesi türkiye ortalamasının bugün bile çok üzerinde. evet avrupa'da amerika'da böyle bir durum yok fakat onlarda üniversite var, eğitim var. demokrasi kültürü uzun süre önce yerleşmiş. bizde böyle bir durum yok. cahil bir toplum için demokrasi tek başına felaketlere neden olur. 21. yüzyılda askerin demokrasiyi tanımadan hareket etmesi bence de çok yanlış ama türkiye'de durum bu.

    çözüm o kadar da zor değil. türkiye büyük felaketler yaşamadan önce bir diploma mevzusu vardı. işte çözüm o. seçilecek insana diploma soracaksın. dünya standartlarında eğitim almamış bir insanı bir ülkenin başına halk istedi diye geçirmek ahmaklıktır. demokrasiyi doğru işleyen bir sistem yapmanın tek yolu bu. yetmezse seçmenden bile diploma isteyeceksin. neden istenmesin yani? bu cahil halkın da iyiliğinedir. cahil kalmalarının sebebi zaten bu kısır döngüdür. düzen bir defa bozulmuşsa cahil halk cahili seçmeye devam eder. çünkü insanın doğası gereği, eğitilmediği sürece kendisine benzeyeni seçer. bu coğrafyada kısa süreçler için bireysel çabalarla bir şeyler yapıldıysa da ta fatih'ten sonra başlayan bir yozlaşma ve cahilleşme eğilimi var. ve işin ilginç tarafı bu millet yaşadığı felaketlerden de gerektiği kadar ders alamamış o dönemden beri.

    tarihe baktığımızda birçok millet büyük felaketlerden çok güçlü çıkmıştır. sanırsam biz en tehlikeli hastalığa yakalanmışız ki kurtulamıyoruz. bilgiye ve bilime düşman olmuşuz. müslüman değil diye veya muhalif diye üniversitelerden atılan değerli bilim adamları var bugün bu ülkede. atılmayan da zaten gayet normal olarak artık bu ülkede barınamayacağını düşünüyor ve gidiyor. üniversiteler çoktandır cahil siyasetçilerin at koşturduğu tuhaf yerler olmuş. hukuğu falan geçtim sadece bu tablo bu ülkenin geleceğinin bittiği anlamına geliyor.

    "ülkeyi bu enkaza çeviren %50'dir" demek de başka bir saçmalık. cahil halk niye cahil kaldı? zamanında güç sende değil miydi? ordu istediğini getirip götürmüyor muydu? yasa yapmıyor muydu? e hani akıllı sendin? sen yapacaktın. bu insanlar cahil kalmayacaktı. ama sen de milletin başörtüsüne taktın kafayı. daha çok insan okusun diyeceğine büyük bir çoğunluğu eğitimsiz bıraktın. üstüne askere, ülkenin kurucusuna, tarihine düşman ettin milleti. zoruna mı gider yoksa salakça bir gurur mu duyarsın bilmem de bu canavarı sen yarattın.

    "ne olacak?" derseniz açıkçası benim zerrece ümidim kalmadı. celal şengör "türkiye üçe bölünecek. modernlerle yobazlar savaşacak." gibisinden bir laf etmişti. ne zamandı hatırlamıyorum ama o zaman pek de inandırıcı gelmemişti. maalesef son birkaç aydır çok gerçekçi geliyor. bana sorarsan kaçabilen kaçsın kurtarsın kendini derim. celal hocaya da hayret ediyorum yani hala burada olmasına. askeri gelenekten gelmiş olmasından olsa gerek ülkeyi kurtarmak falan istiyor herhalde.

    neyse işte kısaca bu. olanları ister istemez gördükçe daha az midem bulanır belki diye yazayım dedim. yoksa çok da umrumda değil. ne kendimi ne de bir milleti bu kadar ciddiye almam yani. milyarlarca ışık yılı evrende milyarlarca yıl içerisinde burada ve bu zaman diliminde varolmuşuz geçmiş olsun. önünde sonunda çok farketmez. çok son söz yazasım geldi o da yazının geldiği bu saçma noktada shakespeare'dan olsun da bari yazının kalitesizliğini bastırsın:

    "değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez."
  9. Artı tv'de Ahmet Nesin'e konuk olan yüzü gösterilmeyen ve sesi değiştirilen ihraç edilmiş bir komutanın darbe konusundaki ifadelerinin gündem olması gerekiyor ama nerdeee

    video linki
  10. darbe sonucu
    yurtta sulh konseyi alır 5.40
    tayyeap kazanır 2.10

    tutuklama sayısı
    1000 üstü 1.60 altı 1.30

    idam olur mu?
    olur 1.25 olmaz 3.40

    evet bahisler açılmıştır şeytanınız bol olsun.