1. 21 mart yani bugün dünya şiir günü sevgili dostlar. gelin şiir dolu bir gün geçirelim, sevdiğimiz şiirler ile dizeler ile paylaşalım duygularımızı.

    ben birhan keskin paylaşmak istedim, buyurun keyfine varın...

    taş parçalari / birhan keskin

    iii
    madem arkandan ağlamamı bile çok gördün bana
    al bu taşlar senin olsun...o halde ve bundan böyle
    bütün davullar vursun, telleri kopsun sazların
    boşluğa bağırsınlar, birlikte;
    kan kusacağız.
    kan kusacağız.
    madem dünya bunca zalim
    madem yakışmıyor kalbimize.

    bütün davullar gümlesin
    boşluktan gelen, boşluğu dolduranı
    boşluğa böğüreni
    vursunnnn.

    bak! nasıl kan kusuyor külde uyuyan
    dünya görsün.

    vi
    ben seni hep sevgilim ben seni hep
    yüzünden geçen dalgalardan okudum.
    ellerine sevgi okudum gözlerine şefkat okudum
    annen seni inkar etmişti
    aldım etime dokudum.

    v
    yanmamı bekleme benden
    ben ne çok yandım, biliyorsun.
    yanamam ben yanamam
    yanamam küllerim uçuyor.
    rüyamda sapladığın jiletler etimde
    kanamıyor acımıyor.
    acımıyor
    bu dünya buz, bu buzzzzz
    zzzzzzzzzzzda
    hiçbir şey acımıyor.

    bunlar yalan,
    yalan söylediklerim
    yalan söylediklerin
    bunlar ancak dünyaya yakışıyor.

    küldüm ben zaten
    küldüm zaten küldüm zaaaateeeen
    kalmışsa eğer
    külün içinde şimdi insanım
    uyanıyor.

    dünya görsün şimdi.
    bembeyazzzz
    dünyaaaaaaaaaaaa
    yoluna baş koyup buzzzdaaaaaaa
    kan kusanı.

    vii
    dünya ne ki sevgilim,
    benim sana yaptığım kubbe yanında?
    düşsün, olsun, bırak,
    içinde yıldızlar patlıyor.
    kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
    ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda
    her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
    yoluna baş koymak diyoruz
    biz barbarlar buna.

    viii
    kırdım, evet, o yalan mekânı kırdım
    çıksın diye ortaya
    çırrrrrrrıııllçıpplaaaaaaak:

    sen benim yuvamsın
    yuvanım ben senin.

    ix
    beni bilmediğim bir dünyaya attı...

    bir cümlem yok, darrrrğğmadaaaaaaanıım, bundan.

    bir düşümüz vardı, "birlikte yaşamak" koymuştuk adını,
    çok acıyor, belki bundan. aşkî bir cümle mi bekliyorsun benden.
    beklemeeeeeeee.
    mutfakta reçel yapan iki kadın. kırmızı biberleri filan.
    rüzgâr alan biraz tepe bir yer. bakınca, iki yandan
    uffffffffffffuk filan.
    dünya yuvarlak değil de hafif elipsmiş gibi.
    kaldı ki iki kadın, dünyanın yuvarlağını zaten anlamayan.
    böyle. kendime inandığım gibi inanmıştım ona da.
    aşk olanın ötesinde bir aşktan söz etmek, aaaaaaah
    bir inançtı desem.
    bu kadar dağılmam kendimi şimdi
    bu dünyaya fırlatılmış gibi hissetmem, bundan.
    ne söylememi bekliyorsunhava aldıkça sızlayan bir diş var içimde.
    susmam bundan, konuşmam bundan.
    ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata.
    insan olmuştum ilk o zaman.
    ya da bozmuşlardı ben yenidoğandan.
    kendimi acıya teslim ettiğimde hatırladım,
    ölünmüyordu, hatırladım.
    ölünmüyoooooorrrrrrrrrrrdu.

    xi
    acı çekerken de adil ol, diyor bana.
    adil ol. sen değil misin inanan
    hayatın büyük bir kader olduğuna,
    kaderi yönlendirmek bile o büyük kader' in
    içindedir filllllllllllan.
    o yüzden şimdi adil ol.
    sus. söyleme böyle şeyler! adil ol.

    inanmıyorsun değil mi?
    beni bilmediğim bir dünyaya attı,
    diyyyyyyyorum.

    diyorum ki,
    sözde kalır her şey. sözzzzzzzzde kalıyor.
    bir de bana adil ol, diyorsun.

    x
    ey duymayan insanı,
    ey hayat dedikleri büyük kusur.
    ...

    ey kimselere değişmediğim
    ayrılığın neden bunca ağır?

    hani adalet?
    bir kasım' dan öteki kasım' a
    bir yanım kör bir yanım sağır.
    xv
    ben başka bir şey olmak istememmm
    istemedim başka şey.

    sabırla sevgilim sabırla
    acılarımız eşitlensin bu şehirde
    diye diye.
    bu şehirde etten geçip kalbe erişene
    dek sabırla. tek, sabırla.

    kaç kişi var bu şehirde
    ruhunu sana kubbe,
    kubbeeeeeeeeeeeeeeeee
    etmiş!

    xiv
    büyük keder içerirmiş, gördüm, anladım
    etten geçip aşka varanın sevgisi.
    bunun yanında sevgilim bunun yanında
    etin ihaneti, kısaca
    hiçbir şeydir.

    xii
    şimdi bir masaldan bir peri
    sessizce dinlesin beni,
    alsın yorgun başımı

    alsın cümlemi
    usulca kalbine koysun.

    benim cümle taşıyacak halim
    yooooooğğğğğğğ.

    xxxi
    katlanan, insanın birbirine yapışan yaralarından
    bir yuva inşa etmektir aşk da, varla yok arasından
    ve ahşabı kemiren de ahşaba dahildir,
    değil dışarıdan.
    beyhude insanın yuva arayışı ama
    yine de yuva arar insan.

    dışarısı sevgilim, dışarısı senin
    kendini sürekli kaçak kılacağın yollardan başka nedir?
    yollar ki hep gider, hep yatay.
    ah ben bu kubbe fikrine o yüzden
    takılmışım; kubbe ki yüzseksen derece bir şey,
    büyük bir arzuyla mümkün.
    gayret' in bildiğimiz ve unuttuğumuz anlamıyla örülen.

    xvi
    in ordan, in ordan
    innnnnnnnn, diyor bana
    zamanın ensesinden.

    ay adalet' ten söz eden zalim
    şimdi bi dur, düşün:
    ev ki, en büyük mahremiyetti
    kimdi vuran, kimi, en mahreminden?

    xviii
    en acısını sevgilim en acısını
    tadayım istedin:

    en acısı buydu.

    xvii
    omurgamı aldın benim.
    omurgamı aldın.
    omurgamı aldın.
    omurgamı.

    niye?

    xix
    varla yok arasındayım
    varla yok arasındayım
    hep, varla yok arasındaydım.
    zaten.
    ben bilmedim ki
    niye teyelliyim, niye?

    varla yok arasında
    varla yok arasında
    elimde bir kırık testi

    elimde bir kırık testi
    nereye bırakayım!

    xx
    gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
    yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
    ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.

    bilemem, belki bu yüzden
    ben sana yanlış bir yerden edilmiş
    bir büyük yemin gibiydim.
    beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
    yine de döneyim döneyim istedim.

    xxi
    ah benim sesimle
    söylesem de, inanmazlar
    benzemiyor çünkü bir dile.

    döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
    döndüğüm bu sema sensin. dönnnnnnnnn
    düğüm.

    sen benim kara ömrüme vuran
    suyumu harelendiren sevincimdin.

    xxxv
    onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
    titreme daha fazla kalbim.

    bağışla kendini artık onu da
    bırak gitsin.
    bırak gitsin.

    o senin en ezel gününden kaderin
    sen onu nasılsa bin kere daha
    seveceksin.

    xxii
    günler öylece kendi kendine geçsin diye
    bir camın arkasında durdum
    bana dokunmasın hiçbir şey
    hiçbir şey yarama merhem olmasın
    iyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye
    bir camın arkasında durup
    akan hayata ve zaman baktım.

    bilirdim, biliyordum, biliyorum,
    bittiğinde, geçtiğinde,
    azaldığında sızı, iyileştiğimde,
    o saman tadıyla karıştığında;
    her şey daha acı olacak.

    xxxiii
    ne sanıyorsun?
    ne sanıyorsun?
    benim olan artık
    senin de kaderin:

    dağbaşı,
    oradaki yaralı ıssızlık.

    xxiii
    biz iyileşmeyiz diyor ilhan
    biz iyileşmeyiz bunu bil, diyor.
    biliyordum: ağırdı
    biliyordum: çok ağrıdı
    biliyordum: adım adım
    ...

    ben seninle sevgilim
    mutsuz ama bahtiyardım.

    xxiv
    bir masal
    bir taş ağırlığında olabilir mi?
    olurmuş meğer.

    birlikte bir masala inanmak istedim
    ben seninle, sadece bu.
    sen beni tek
    tek
    tek
    bıraktın.

    benim artık taş taşıyacak,
    taş kaldıracak, taş atacak
    halim mi var!

    xxv
    evet kara bir ömür bu benimki.
    kara bir toprak.
    gerçekle değil, hakikatle değil,
    kalbimin aklıyla kurduğum
    kara bir ömür.

    yalnız değilim, biliyorum
    binlercesi var, onbinlercesi vardı.
    kara bir ömürle buradan geçen.

    sen bundan böyle
    gerçeğin yan yana getirilmiş
    yamalarıyla yaşayacaksın.
    ben çoktan çıvdırılmış bir şeydim
    sevgilim.

    xxvii
    gözlerimde bir çita oturuyor birazdan deppppp
    parrrrrrrrrrrrrrrrrr.

    içimdeki çilekeş fuji' yi tırmanıyor sana
    eski bir mektuptan gözlerime yağma
    dünyanın bütün neonları yanıyor sönüyor
    ve bir fotoğraf iki jiletle paramparça.

    bir su aygırı kadar yaralıyım dünyadan
    anlıyor musun?
    içimde uzağa bakan bir zürafa var
    hayat orda burda her yerde kaynıyor.


    birazdan öleceğim, içeceğim su nerde?

    xxx
    kar şiddetle rüzgârla büyük bir kırgınlıkla
    vardı gece yarısı dağlarına. gelemem artık yanına.
    ben kaybettiğime ağlayayım sen kaybettiğine ağla

    xxviii
    ömrümü adadımdı.
    elimden aldığın ve parçaladığın şey bu!
    adaletin adını neden anmıyorsun burada da?
    o yüzden büyük yaram
    o yüzden büyük öfkem
    o yüzden dinmiyor
    içimde hepsi, hınca hınç.

    hıncahıııııııııııınnnnnç.

    xxvi
    o kadar uzun yol geldik ki seninle
    şimdi, sen ayrı ben ayrı olan o yolu
    nasıl yürüyeceğiz?

    (biz seninle yoldayken
    yanımızdan ovalar, ağaçlar; titreşen
    rüzgârlar akmıştı. bir yolumuz olduğunu,
    yol kazalarını, yol yorgunluğunu
    o zamanlar biliyor muyduk?)

    xxxii
    ömrü gurbette geçenler gibiydim senin yanında
    duymadın mı, çok söyledim?
    o uzun gurbette,
    ben senin "adalet" diye diye nasıl unufak olduğunu
    gördüm.
    göre göre, duya duya,
    yine de bigâne olarak her şeye.

    bilmedin ki; ben senin gurbetinde delirmemek için
    kalbimin aklıyla ördüğüm bir yıldızlı kubbede
    yaşadım.

    tecellinin içinde ecel durur sevgilim, görmedin mi?

    adaletin içinde bir zalim oturur.

    xxix
    sonra, çoook sonra, bu parçaların sonunda
    sen beni kızını çok seven
    bir anne olarak hatırla.

    ben ki hiç kavuşamamıştım sana.

    xxxxii
    ve huzurla, içerde bir yumuşak ışık
    dışarda dağların etrafını saran kızıllık vardı.
    durmak için dünyanın dışında iyi bir sebep
    ve bir ana enstrüman;
    incecik bir müzikle piyanonun tuşlarına vuran.
    yüzünde yeryüzünü gördüğüme duyduğum bir şükran.
    her şeyin sertliğini gömen ve uyutan bir kış,
    sen ki, de ki grand teton' a kar yağdı.
    o karın ortasında önümüzden bir nehir
    karla karışık akardı.

    sarartma beni
    sarartma beniiiiiiiiiiiiiiiiiii..sarartma.

    xxxxiii
    fazla insansın sen sevgilim fazla insan
    bir barbarım ben oysa, bir hayvan
    dilim bağışlamaktan söz eder benim
    seninki adalet ve intikam.

    söylemeye gerek var mı sevgilim
    söylemeye gerek var mı şimdi
    yetiştirdiğim en iyi nişancı vurdu beni
    klimanjaro' nun karları sevgilim
    klimanjaro' nun karları
    innnniiiiiyor aşağı.

    xxxiv
    birini seviyorsan onu öldürme! demek kolay
    oysa her âşık önce kendine sonra yanındakine cellat.
    ve aşkta ölümün bir anlamı vardır, görklü kılınan
    bozulsun diye im
    her ateş önce yanını yoklar sevgilim.

    bundan böyle ne vakit bir yangından artakalan
    isle kararmış bir şair gölgesi görsen
    başıboş, duran, susan, içinden yanan:
    ya da bir kızkardeş, ağlayan kekliğine,
    uzak ve göğsüne klarnet sesiyle dolaşan.

    xxxvi
    bunca zaman sonra, neden ona dokunmadığımı
    neden çekmediğimi silahlarımı kınından
    olanı biteni kalbime koyup kendimi çektiğimi
    soruyorsan...
    ona dokunmadıysam,

    dokunmadıysam tek bir sebepledir...

    bir barbar ancak eşitine dokunur.

    xxxvii
    akan sokaklarda yan yatmış otlara benziyorum
    rüzgârla yana savrulan dallara.
    aşk için ihanetle vuran aşk aşkm'ola?
    ah ciğerimin köşesi, kavrula kavrula
    kopuyor gönülbağım, sen bağla.

    xxxxi
    bir nefeslik can kalsaydı sana üflerdim canımdan
    diyecekler; çok yüksekti ondaki zindan
    görmeli, eline almalı, sıvazlamıydın, öğretemeden
    yazgına kanat ol kol ol diyemeden ayrı düştüysem senden.
    buna yanarım çok, en çok buna yanarım inan.
    onaramazdım kırdığım yerleri
    onaramazdın kırdığın yerleri

    son bir nefesle sana sarıldımdı.
    en acısı buydu.
    en acısı buydu.

    xxxix
    aşk iki kişi arasında asla eşitlenmeyendir.
    ben bir divan şairi değilim ki sevgilim
    sana bercesteler düzeyim
    yine de giderayak, gözlerine, ellerine, ayaklarına
    tutulmuşluğumu herkes bilsin isterim.
    ben bu çıldırmış vaktin, ben bu yılan zamanının
    paramparça edilmiş şairiyim.ne diyeyim!
    yine de içimde, çooook eskiden kalma bir
    ya leyl...ya leyyylllllllllle
    bir çöl gecesine ismini bırakayım.

    xxxviii
    bir dalda iki kiraz gibi
    aşk ile öfke arasında
    yanayana,
    dursun bu aşk. aşk, mola!
    ey yaban!
    ayaklanacağım
    ayaklanacağım!

    dizlerimin bağını bağla.

    xxxx
    sözde kalır sevgilim
    sözde kalır bütün sözler
    aşk çünkü, aşk çünkü kendine
    bir yol, bir ideoloji ister.

    bilirim, çöl rüzgârında çalıdır bazı yaşlar.
    sen sevgilim ilerde, biraz daha ilerde
    bir tarihe başlayacaksın, orası işte
    benim tarihimle başlar.

    ve say, geriye doğru, tek tek
    sende kalsın şimdi al bu taşlar.

    (bkz: yol)
  2. unesco tarafından ilan edilen ve 1999’dan beri 21 mart’ta kutlanan gün. sizler de sevdiklerinize kısacık bir şiir göndererek onları mutlu edebilirsiniz...

    benden sözlüğe gelsin;

    memleket isterim
    gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
    kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

    memleket isterim
    ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
    kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

    memleket isterim
    ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
    kış günü herkesin evi barkı olsun.

    memleket isterim
    yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
    olursa bir şikâyet ölümden olsun.
    cahit sıtkı tarancı