1. söyleyecek tek bir kelime bulamıyorum...

    utanıyorum... yetmiyor... ağlıyorum... yetmiyor... elimden ne gelir diye düşünüyorum, bi' bok gelmiyor! gelmiyor amk, gelmiyor!

    az önce babamla konuştum, "suç unsuru olan şeyler paylaşma sağda solda" dedi... babam memur, korkuyor haliyle... az çok anlıyorum bu korkuyu, çünkü ben de çok fazla korkuyorum... 15 temmuz'da sokağın tadını alan ucuz kahramanlarca sırf onlar gibi düşünmediğim için, seküler bir dünya görüşünü benimsediğim için, onlarla önceliklerim, anlayışım, beklentilerim, düşüncelerim farklı olduğu için en iyi ihtimalle fetöcü diye ihbar edilmekten, biraz daha sert mizaçlı 17/25 öncesi abileri tarafından darp edilmekten, öldürülmekten korkuyorum amk... siktiğimin döneminde siktiğimin hukuk fakültesini okuyorum ama düşünce hürriyetine fakülte dahlinde dahi sahip olamadığım için, fişlenme endişesiyle korkuyorum! patlamaktan, bok yoluna gitmekten, yurt yangınında ölmekten, hapse atılmaktan, götümüze füze sokulmasından, polis kurşununa kurban gitmekten korkuyorum... devletimin beni koruyamadığı bu kaos ortamında arkama bakmadan yolda yürümekten korkuyorum!

    bu korkuyla yaşanılmıyor biliyorum ama yaşadığımı da iddia etmiyorum zaten. sadece hayatta kalıyorum, şimdilik...

    inandığım doğruları savunmaktan çekiniyor, siniyor, susuyorum. bu ülkenin en büyük değerlerinden biri olan mustafa kemal paşa'nın adını bile anarken çekinceli kalıyor, karşımdakinin düşüncesini kestirmeye çalışıyorum... kendisi şu an bu halimi bi' şekilde görüyorsa anamı avradımı düz gidiyordur ama, gelecek korkusundan da öte, yaşamak kaygısı ile baş başayım ve ne yazık ki onun kadar güçlü değilim... bi' yerden kalkıp gelse ilk benim suratıma tükürür biliyorum, "madem beni bu denli seviyor ve izimde olduğunu iddia ediyorsun, bu haller ne lan pezevenk!" der, tokadı basar, işe koyulur ve yüzüme bi' daha bakmaz, biliyorum... hem korkuyorum, hem de kendimden tiksiniyorum... bi'şey yapmalı diyorum, ama lanet olsun ki elimden bi' bok gelmiyor amk, gelmiyor!

    o kadar çok canımız yitiyor ki, acıyı acıyla unutuyor, birinin yası dinmeden diğerine yaslanmaya başlıyoruz. 14 tane şehit derken daha bugün suriye'de, bi' de haber geliyor ki 1 ay evvel esir alınan 2 türk askeri ışid tarafından yakılarak........ yahu dilim varmıyor... dilime küfrediyorum... varlığıma küfrediyorum... tiksiniyorum mensubu olduğum toplumdan... zira, millet demek istemiyorum çünkü biz bu iç düşmanlık ve ayrışıklıkla millet olma vasfını çoktan kaybettik... tüm o şehitlerin, kaybettiklerimizin hayatlarının vebali, onların ardında bırakmak zorunda kaldıklarının acılarının vebali ve çekecekleri bizim sırtımızda... sorumluluğu bizim, hepimizin! akp'ye oy versin vermesin, erdoğan'ı sevsin sevmesin hepimiz sorumluyuz bu kaostan bu yıkılıştan! evet, yıkılış, zorunuza mı gitti? benim de gidiyor, ama bunu dile getirmek değil, bu durumun varlığı...

    daha çok çalışmalıydık, daha çok anlatmalıydık, onlar nasıl organize oluyorsa daha iyisini biz olup bir şeyleri değiştirmeli, bu uğurda canla başla çalışmalıydık ki; başarabileydik... ama biz her seçim zamanı aziz nesin'i anmayı, halka koyun demeyi kendimize reva gördük, belki üzüldük ama yeterli olamadık hiçbir zaman. halk mal olabilir kardeşim. tüm halkın sokrat, platon, aristo seviyesinde olması, hegel okuyup gazali, ibni haldun bilmesi gerekmiyor. sen kendini eğer elit görüyorsan halkın sorunlarına eğilip bu sorunlara çözüm getirecek yollar bulmalıydın... bulmak zorundaydın! bulamadığın her an sorumlusun, suçlusun, suçluyuz! sen, ben, biz; o mal dediğimiz insanları küçümsedikçe, hakir gördükçe o insanlar daha da kendilerine kucak açana, kendileri gibi olana, belki bilmeden belki bile isteye o felakete sarıldı sarmalandı... ama bunu çözecek yine bizdik... çözemedik. cehalete karşı savaşı kaybettik, sindik, pustuk, sustuk kaldık... suçluyuz amk. akp'nin iğrenç politikalarından da, dış politikadaki yalnızlaşmadan da, içteki liyakatsiz işlemlere hesap soramamaktan da, bilim yerine karanlığa sarılınmaktan da, kültürsüz bir toplum yetiştirilmesinden de, ilkelerimizden verilen tavizlerden de, günden güne otoriterleşen yönetimden de, sınırlarımızın delik deşik olmasından da, yaşanan tüm ölümlerden de, hafif hafif kaynayan sudaki kurbağa gibi aptal aptal bekleyişimiz yüzünden sorumluyuz!

    şehit cenazelerinde "hakkımızı helal ediyoruz" derken düşünüyor muyuz acaba, asıl hakları olanlar onlar mı yoksa biz gerizekalılar mı diye!

    yanarak ölmek... ölmek yetmiyormuş gibi bir de en acı ölümlerden birini tatmak... türk ordusunun acziyetine bakar mısınız? başkomutanı kendi subaylarınca esir alınır, askerleri kedinin fare avlaması gibi çatır çatır avlanır, hitler'in yahudi kamplarındaki muamelelere maruz kalır... uyanın beyler bayanlar uyanın, vatan elden gidiyor, uyanın!

    medyayı susturdular... siyasileri pasifize ettiler, tüm bürokrasiyi altüst ettiler, askeriyeyi folloş ettiler, emniyet ve istihbarat teşkilatlarını kendilerine göre dizayn ettiler, biz ne yaptık amk? ne yapabildik? yapamadık... kaybettik biz bu savaşı beyler! ahlaksızlığa, namussuzluğa, şerefsizliğe, ihanete, cehalete karşı savaşta tek kurşun sıkmadan kaybettik, onursuzca kaybettik biz...

    bu canavarı nasıl etkisiz hale getirip nasıl yeneceğiz, nasıl yok edeceğiz bilmiyoruz ve hiçbir yol haritamız da yok üstelik... diyelim ki bu canavarı yok ettik, sonrası için, devralacağımız enkazla ne yapacağımıza dair hiçbir çalışmamız, hiçbir planımız var mı çok merak ediyorum doğrusu...

    eğitimi radikal düzenlemelere tabi tutmamız gerekiyor, ki bu radikal adımları kimlerle atacağız, öğrencisine yağlı urgan dağıtan öğretmenle mi yoksa tankın önüne yatıran öğretmenle mi?

    ekonomiyi düzeltmemiz lazım, üretmeyen tembel ve iş etiği olmayan hırsız bir toplumla mı? plansız, projesiz, karambole bir yöntemle mi?

    bilime öncelik verip muasır medeniyet seviyesini aşmamız lazım, orucu neyin bozduğunu tartışan üniversite hocalarıyla mı yoksa okumuş adamlar beni korkutuyor diyen proflarla mı? cehaletin en büyük erdem kabul edildiği bu çağda nasıl bir yol izleyerek?

    demokrasiyi tesis edip, insan haklarına saygılı, adalet anlayışına dayanan bir hukuk devleti inşa etmeliyiz, koca bir soru işareti koyarak nasıl diye soruyorum, samimiyim, bilen duyan varsa allah aşkına yazsın da bileyim???

    uzlaşı kültürünü yeniden bu topraklarda yeşertmeliyiz... birbirini boğazlamaya yer arayan komşularla mı, birbirinden nefret eden karı/kocalarla mı, yoksa farklı görüşten kişileri terörist diye ihbar eden yurttaşlarla mı?

    medyayı temizlemeli, bazı orospu çocuklarının tekelinden alıp bağımsız basın oluşturmalı, nasıl?

    öldürmeyi değil, yaşatmayı yüceltmeli, bu şiarı tüm toplumun kılcallarına işlemeliyiz, ama nasıl amk nasıl?

    ortak, toplumsal bir ülkü yaratmalı, bir arada yaşamayı yükselmeyi hedefleyen kitleler oluşturmalıyız, nasıl sorusunun cevabını bilmeyerek...

    orta doğu toplumlarının en büyük problemi olan duygusallığı terk ettirip, rasyonal düşünceyi toplum genlerine işlemeliyiz... nasıl nasıl nasıl!!!

    *

    işimiz çok, yolumuz uzun... enkazın altından kalkabilecek gücümüz, dirayetimiz, hırsımız var mı, bilmiyorum... aslında biliyorum, yok da,,, neyse...

    hakkımı helal etmiyorum o canice yakılan iki türk askerine. onların benden alacakları herhangi bir helallikleri, bir borçları yok... aksine ben onlara borçluyum, onlara bir yaşam, acısız bir ölüm ve yaşanmamış koca bir gelecek borçluyum. onlara ve nicelerine... şimdi onlara ne hadle ben hakkımı helal ederim? asıl onlar bana haklarını helal etsinler diye diz çöküp yalvarmam lazım onların... ama eğer mahşer günü karşıma çıkacak olurlarsa onlardan af dileyecek, helallik isteyecek yüzüm de olmayacak...

    türkiye için, güzel gelecek için bu mücadeleden kaçtığım her gün sizleri nasıl yaktılarsa ben de yanayım şehitlerim... o güzel günleri bu topraklarda yeşertene kadar her gün, her an her saniye ben de azaptan kurtulamayım... ta ki, o gün gelene kadar siz de bizi affetmeyin olur mu? gücümüz yeter de o günü görürsek, o günlerin gelmesinde bir nebze olsun katkım olursa işte o gün ancak sizden helallik isteyebilirim şehidim...
  2. Irak Şam İslam Devleti denen bir grubun 2 türk askeri'ni diri diri yakması görüntüleridir. 21 yaşında piyade er sefter taş ve 26 yaşında jandarma istihbarat fethi şahin'in acımasız ve vahşice katledildikleri görüntülerdir.

    görüntüleri paylaşmayacağım.

    ancak unutmayın bu çocukları katleden hangi politikaların sonucudur? bu çocukların bağıra inleye ölmesine neden olanları, vergilerinizin kullanıldığı hastanelerde katillere bakanları unutmayın. bu katil sürüsüne öfkeli genç diyenleri unutmayın. iti ite kırdırayım derken bir iti destekleyenleri, onları alkışlayanları unutmayın.

    ve en önemlisi şu bakışı unutmayın!
  3. *aynı başlıkta ikinci farklı yazıyı giriyorum ki bu olayı bilmeyen kalmasın.gerekirse üçüncüyü dördüncüyü on dördüncüyü gireceğim*

    türk medyası uyuyor ya da uyutuluyor.cahil halkı kandırıp ülkenin tepesine oturan yalaka yaverini başbakan yapan damadını bakan yapan diğer kendisini yalayanlarla beraber ülkeyi yöneten o adam bütün bunların sorumlusudur.şimdide medyayı uyutup halkın cahil kalmasını sağlamaya çalışıyorlar.hiçbir türk haber ajansı bu olayı haber olarak vermiyor.maç siyaset gibi saçma sapan haberlerle halk hala uyutuluyor.

    bu sabah 16 şehit haberi vardı.hiç kimse umursamadı ben de dahil çünkü o ülkenin başındaki adam miting meydanlarında "bizi alıştıramayacaklar!" diye bağırırken onlar bizi bir güzel alıştırdı.hiç kimse inkar edemez ki! bu halk her gün şehit vermeye, polisinin askerinin ölmesine alıştı! haa ben bunların şehit olduklarını da düşünmüyorum o ayrı.çarşı iznine çıkan gençlerin otobüsteyken yanlarında bombanın patlaması sonucu ölmeleri şehitlik değil sadece katliamdır! bunu ve bunun gibileri halka "şehit" gibi lanse edip şehitlik kavramını da paçavra etmiştir.vatan,millet,cumhuriyet,asker,şehitlik bütün bu kavramlar anlamlarını yitirmiş, önemlerini kaybetmiştir.

    korkmayın, zaten ortalık karışık diye sesinizi çıkartmamazlık yapmayın.daha neyi olması bekleyeceğiz sesimizi çıkartmak için daha kötü ne olabilir ki.

    "eğer ülkeni kurtaracak bir lider beklemekteysen ben size hiçbir şey öğretememişim." diyen senin atan mustafa kemal atatürk.korkmayın yazın, çizin, bağırın.bu ülke kolay kurulmadı böyle salak adamların elinde yalan olmayacak.
  4. herkes çaresiz gibi hissediyor değil mi? hissedersin.
    bu ülkenin sinir uçları gezi olaylarında alındı. hissizleşti insanlar. ama sonsuza kadar böyle gidecek diye bir şey yok.
    bu infaz şekli çok acı. nefretle doluyor insan. ama neden bu kadar etkilendik? çünkü terör örgütü başarılı şekilde kayda alıp servis etti. empati yaparak, görsel hafızamıza atarak, hayal ederek çok fazla etkilendik. kayseri'de veya patlama olan herhangi başka bir yerde yanan vücuduyla acı çeken o gencin ağzından da "anne" kelimesi çıktı. sevdiği kadını hayal etti ve öldü. ama biz görmedik, duymadık onu.
    unutmayacaksın, hatırlayacak hatırlatacaksın. bir cumartesi akşamı alkolünü alırken aynı görüşe sahip olduğun insanla ülkenin sorunlarından bahsedip rahatlamayacaksın.
    olayları göremeyen, görüp de tepki vermeyen hacı amcanın suratına çatır çatır neler hissettiğini söyleyeceksin. merak etme kolay manipüle oluyorlar. gireceksin kıraathaneye konuşacaksın doğru bildiğini.
    en azından bunu yapacaksın. istersen, eğer gerçekten istersen bir şeyler yaparsın.
    işlek bir yolda yere spreyle "dürüstlük, eğitim, okumak, gözünü açmak vs" ile ilgili etkili cümleler bile yazmak bir şeyleri değiştirebilir. anladınız işte, kelebek etkisi ve istemekten bahsediyorum.
    bizim elimizden şu an için sadece mücadele etmek gelir. az veya çok.

    bir düşün; o ölen iki askere şu soruyu sorsan ne cevap alırdın? "sizin arkanızdan üzülüp, ağlayalım mı? yoksa mücadele edip savaşalım mı?"
    cevabını sen ver.
    ve uygula.
    başka çaren var mı?
  5. içimiz yanıyor. her gün terör, her gün daha da hasta ruhlu insanlar ile çevriliyor etrafımız. metroya binemez, otobüsten korkar olduk. sokakta yol soran adamdan kaçar olduk.
    ya öldürürse, ya patlatırsa kendisini? ya başka bir şey yapmaya kalkarsa. en iyi ihtimal tecavüze yeltenir.
    bir de bu olay... 14 sene önceki türkiye ve yeni türkiye... başka bir şey diyemiyorum. bizleri bu noktaya getirip kandırıldık diyenleri de ıslah etsin, onlara inanıp güvenenleri de allah... istemiyorum artık bu insanlarla aynı ülkede yaşamayı. gitmek istiyorum. tepe tepe kullansınlar bu cehenneme çevirdikleri vatanı. utanıyorum bu düşüncemden. ama kaçıp gitmek, arkama da bakmak istemiyorum.
    soğuk bir kuzey ülkesinde, 12 ayın 8 ayı karla geçsin ömrüm ama kapı komşumdan şüphe etmeyeyim. sokakta patlar mıyım acaba korkusuyla çekmeyeyim.
    bu ülkede herkesin antidepresana, psikolojik tedaviye ihtiyacı var.
  6. olayın gündemde tutulması unutulmasından yeğdir tabi ki ancak şu da unutulmamalı; sosyal medyada olayı birbirimize hatırlatmamız olayın gidişatına herhangi bir etki yapmayacak. o yüzden bu tip gelişmelere karşı tepki ve direnç gösterebilmek için; bizler birbirimizle tanışmalı, belli bir samimiyet kurmalı, örgütlenmeli ve sonrasında toplu olarak güçlü bir şekilde, gerekli yerlere ve gerekli şekillerde tepkimizi göstermeliyiz. burada tepkinin ve örgütlenmenin, ölçüsü ve şekli tartışılabilir ancak bildiğim kadarıyla olaya etki edebilmemizin başka etkin bir yolu yok.
  7. siz kimsiniz nereden geldiniz, neye inanırsınız napıyorsunuz. biz napacağız nereye gideceğiz kime anlatacağız bunları kim bizi dinleyecek. hiç mi birşey olmayacak. kimse bişey yapmayacak mı. yok mu bize yol açacak olan. bu saltanatlarını başlarına yıkmamız için daha ne kadar bekleyeceğiz. kim bağladı böyle elimizi kolumuzu. geziden bu yana acaba d bir daha gelir miyiz yanyana bu kadar insan diyorum hep. artık zamanı değil midir, isyanı başlatmanın. sokakları caddeleri bunlara dar etmenin. bugün o çocuklar anne diye feryat ederek can vermişler, bizim yaşamamızın anlamı var mı artık. yarın kaldığımız yerden devam mı edeceğiz yani. bitmiyor, bitmiyor bu sorular. sonu gelmiyor. . hiç birisinin cevabı yok. ben artık kafayı yiyeceğimi düşünüyorum.
    ulan anne diye feryat ede ede ölmüşler düşünemiyorum her neye inanıyosanız artık işte o inandığınız şey hepinizin topunuzun, hepimizin belasını versin, hepimizin.
    zepur
  8. yetkili biri çıkıp bunların montaj, kurgu olduğunu söylesin. video'yu izledim. kime güveneceğimi de bilmiyorum. hangisi doğru, hangisi yalan.
    yaşlar kontrolsüz akıyor gözlerimden ama bunun yiten masum canlara faydası yok. bela okumanın, lanetlemenin faydası da yok.
    biz nasıl böyle çaresiz hâle düştük. biz nasıl ölümlere duyarsız olabilecek kadar aşağılık olduk.
    güvenilecek ne devlet ne medya var.
    biz neye inanacağız.
    biz ne yapacağız?
  9. meclis'te bu 2 askerin akıbeti için verilen soru önergelerinin hiç biri gündeme alınmamışken,
    ailelerine en ufak bir bilgilendirme yapılmamışken, koca tsk nın video için tek yorumu "incelemeye aldık" oluyorken,

    bazı andavallar hala video ya montaj demektedir. bence bu ülke bir montaj.. 2002 den beri bizi "montajlıyorlar" ...
  10. iç ve dış siyasetimizin şovdan ibaret olduğu yıllarda şaşırmayacağım olay. süleyman şah türbesini apar topar taşırken televizyonlarda "zafer" olarak bahsedilmişti. israil'e "van münüt" dedikten sonra ülkeyle yaptığımız ticari faaliyetler artmıştı. daha neler neler var hepimiz biliyoruz. ekonomisi harika olan ülkemizin bakanı çıkıp "ya vergileri arttırırız ya borçlanırız" dedi. köprülerden çift taraflı ücret alınmaya başladı. bakın bunlar daha yeni oldu. birkaç günlük daha. hala ekonomi harika diyenler var.

    olayı nereden aldın nereye getirdin diyenlere: heykelini yapmadan önce o askerleri kurtarabilmeliydik. onların anne babaları evlatsız kaldı. heykel evladın yerine geçmez. "insanı yaşat ki devlet yaşasın" sözünü unuttuk. insanı önemsemez olduk.
    jimi