1. doğrusu dünya emekçi kadınlar günüdür. hediyeler alma, indirimlerden faydalanma günü değil tarihine yakışır bir mücadele günüdür.
    bugün biz bu ülkede yaşamak için mücadele ediyoruz. hayatta kalabilmek için, bir kişi daha eksilmemek için. bu ülkede kadınların %44.7'si şiddet görüyor, şiddet gören kadınlardan %67.8'i eşinin onu öldürmesinden korkuyor. rakamlar korkunç ve gitgide korkunçlaşıyor. 2015 yılında 303 kadın öldürüldü , bu yılın ilk ayında 36 bütün bunlara rağmen caydırıcı cezalar verilmiyor. erkeklerin sevgisi kadınları öldürüyor bir de üstüne onlara ceza indirimi sağlıyor.
    tecavüz kadının suçu, taciz alışmamız gereken bir rutine dönüşüyor. kadınlar iş yerinde, sokakta, okulda, oturdukları restoranda tacize uğruyor. bunlar için bir önlem alınmıyor üstüne devletin bir kurumu bunu destekleyen fetvalar yayınlıyor.

    bu toplumda kadınlık utanılacak, ayıp bir kavrama dönüştürülüyor. kadınlar annedir, bacıdır, çiçektir böcektir diye tanımlanıyor ama kadına kadın denmiyor. kadın cinselliğinden utanılıyor, kaçış için başka kelimeler kullanılıyor.

    8 mart'ta sokakları, meydanları, kadın kahkahalarıyla ve mücadele sesleriyle doldurma günüdür. haksızlığa, eşitsizliğe, ayrımcılığa ses çıkarma günüdür.
  2. çoğu ülke hakkında bilgim yok. fakat türkiye'de bu önemli günün çok ta önemsenmediğini fark etmiş bulunuyorum.
    ukrayna da öğrencilik hayatımı sürdürüyorum ve burda fark etmiş olduğum durum şu;
    7 mart'ı 8 mart öncesi olarak tatil ettiler ve bu gün 8 mart.
    sokaklarda caddelerde çicek olmayan ve eli çicek tutmayan kadın henüz göremedim. umuyorum da görmem.
    bu ülkede erkeklere oranla kadın nüfusu daha fazla. bu oranla doğru orantılı olarak saygı da daha fazla.
    ülkemiz de ise malesef bu günün önemi çatal bıçak markalarının, mutfak malzeme markalarının indirime girmiş ürünleriyle ön plana çıkıyor ve sonra geçip gidiyor.
    her gün karısına şiddet uygulayan adam(!) 8 martta karanfil alsa ne olur ?
    muro
  3. adının dünya kadınlar günü ya da emekçi kadınlar günü olması aslında o kadar önemli değil.
    ortaya çıkış itibari ile bakarsanız elbette emekçi kadınlar günü olması gerekli. ortaya çıkışına ilham veren olay bir işçi hareketi, olaytın gerçekleştiği günü bir mücadele günü haline getirende bir işçi örgütü olan enternasyonel.
    sol hareketin genellikle "emekçi" vurgusu yaparak öne çıkarması elbette bu geçmişten ve eninde sonunda her hareketin sınıf hareketi olmasından kaynaklanıyor.
    bugüne geldiğimizde bu vurguyu elden bırakmamakla birlikte sol hareketin derdi genel kadın hakları mücadelesinden kopmak olmamalıdır. tam tersine kadın hakları mücadelesi verenlerin çıkarlarının diğer ezilen kesimlerle birlikte sol hareket içinde olduğu anlatılabilmelidir. bunun yolu her dünya kadınlar günü dendiğinde hayır "emekçi kadınlar günü" olmalı demek değildir. eylemle oluşabilecek bir şeydir bu.
    ayrıca emekçi veya değil "dünya" vurgusu çok daha önemlidir. dünya dediğimiz zaman suudi evlerinde hem hizmetçi hem de cariye olarak kullanılan filipinli, endonezyalı kadınları daha fazla anlayabilir ve anlatabiliriz.
    emek dünyası bunca genişlemiş ve kadınlar her toplumsal duvarı parçalarken buna dünyanın direnmesi zordur.
  4. tüm kadınlara kutlu olsun. - emekçi gibi ucube şeylere gerek yok -

    benim bahsetmek istediğim başka bir şey var bugün. kadınlar çiçektir, böcektir muhabbetine girmeyeceğim hiç, gerek yok.

    benim bahsettiğim ''modernim, özgürüm, istediğim gibi kıçımı başımı açıyorum, doya doya seks yapıyorum, erkekli - kızlı gruplarda takılıyorum ne de mutlu, mesut bir ortam çocuğuyum ben'' tipleri bugün. bunlara sorsan bundan 100 yıl önce yani osmanlı zamanında kadın maldı, kadın köleydi, kadın eşyaydı, kadın haksızdı...

    halbuki şimdi uyduğu, takipçisi olduğu, kendini erkeklere meze ettiği bu çağ kendisini köle, it, eşek yapmış haberi yok gerizekalı'nın. bu bahsettiğim tipin dışında kalan çok efendi, aklı başında kızlarımız var ki her şeyin en iyisine onlar layıklar. onlar ayrı. onlar can'an. onlara lafım yok, haddim değil.

    şöyle bir şeye gözüm ilişti ve memnun oldum görünce; https://twitter.com/ottom...status/707206653884669952
    yazıyor ki; türk kadını dünyanın en mutlusu. allah allah dedim nasıl lan. olabilir mi? hani osmanlı saraya, eve, hareme kapatıp; yer misin yemez misin çekiyordu kadına. kadın insan sayılmıyordu islam'ın desturu ile! allah allah dedim. şaşırdım. bunu bir de bugün birilerinin siktir olup gitmek için kendini siktireceği bir amerikan gazetesi yazıyordu ve haberi türk kadınları ile yaşamış, onları tanımış birinden alıyordu.

    bir diğer nokta ise osmanlı devleti'ne türk değildir diyen öküzlerin varlığı. türk diyor herkes, her şey ve osmanlı'da ben türk'üm diyordu. .

    çok ilginç şeyler oluyordu aslında ve cehalet, modernlik kisvesi altında birilerine ye, iç, seviş diyerek tokadını hissettirmeden atıyordu. bugün olan budur.

    neyse, daha denecek çok şey var ama kaşar'a anlatmaya değmez.
  5. ne olduğuna dair çokça yazılan ama ne olmadığına dair pek yorum yapılmayan gündür.

    geçen ofiste kadın bir hoca arkadaş gratis'in 8 mart indirimlerinden bahsediyordu. kulak misafiri oldum ama sonunda dayanamadım. 8 mart'ı gratis gibi markalar kadar baltalayan başka ne var acaba dedim. ters baktı bana biraz. aramıza yeni katılan bi hocaydı, pek samimi değildim kendisi ile. bu çıkışımdan sonra da benle samimi olmak istemez herhalde.

    aslında bir erkek olarak 8 mart hakkında konuşmak haddim değil ama bazı şeyleri de söylemesem içimde kalır. eğer bu entryde haddimi aşıp sürekli kadınlara ne yapması gerektiğini öğütleyen kibirli / çok bilmiş erkek rolüne -istemeyerek de olsa- girersem lütfen kadın youserlar beni uyarsın, ben de kaldırayım.

    şimdi, zaten kadın hareketi, kadın hakları, taciz/tecavüz, cinsiyet eşitsizliği vb gibi konular sadece 8 mart günü konuşulması gereken şeyler değil. ama türkiye gibi temel hak ve özgürlüklerde karnesi zayıf ülkelerde 8 mart bu konuları bir süre de olsa gündemde tuttuğu için kıymetlidir.

    fakat bu gratis vb. gibi markalar, şirketler, medya her sene 8 mart'ı baltalamaktan geri durmuyor. 8 mart gece kremindeki %30 indirim değildir. tantitoni'deki pembe tencere takımı hiç değildir. ucuz romantizm, eve giderken partnere çiçek almak, akşam yemeğe vs. çıkarmak zaten değildir. özet olarak, 8 mart kredi kartı ile, tüketim çılgınlığı ile kirletilecek bir gün değildir. yılbaşı, bayram gibi bayağı bir gün değildir.

    8 mart kadınların erkeklerin himayesi, bağı, varlığı olmadan var olduğunun / olabildiğinin / olması gerektiğinin ilanıdır kısaca. anne / kız kardeş / eş gibi sıfatlar olmadan da "kadın" olduğu için var olduğunun ilanıdır. birey olduklarının ilanıdır.

    peki son olarak ne diyoruz? "dünya yerinden oynar kadınlar birlik olsa"

    dayanışma ile.
  6. 8 Mart Kadınlar Günü’ne farklı bakış açısı!
    İstanbul Arel Üniversitesi, 8 Mart Dünya Kadınlar gününe özel hazırladığı filmle, hem Türkiye’nin hem de dünyanın önemli kadın karakterlerinin yaşadığı sorunlara dikkat çekti. İstanbul Arel Üniversitesi’nden 5 öğrenci, Türk tiyatrosuna adını yazdıran Afife Jale, Harry Potter roman serisinin yazarı J. K. Rowling, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın tıp doktoru Safiye Ali, ABD’li kadın hakları savunucusu Susan B. Anthony ve Boston Maratonu’nda yarışan ilk kadın ABD’li sporcu Kathrine Switzer gibi önemli isimleri canlandırdı.
    İstanbul Arel Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İletişim Fakültesi, Güzel Sanatlar Fakültesi ve Fen Edebiyat Fakültesi’nden öğrencilerin yer aldığı çekimlerde duygusal anlar da yaşandı. Genç oyuncular, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınların tarih boyunca tüm engellemelere rağmen nasıl başarılı olduklarını farklı bir bakış açısıyla ifade etmenin büyük mutluluk verdiğini belirttiler. İstanbul Arel Üniversitesi öğrencileri, filmin sonunda canlandırdıkları karakterlere kendilerine umut aşıladıkları için teşekkür etti.

    https://www.youtube.com/watch?v=V4c2BU2bEFs
  7. kişilerin, kurumların, partilerin reklamlarının kadınların sorunlarının önüne geçmediği bir 8 mart dileyeceğim de, karın pembe yağmasını dilesem daha kısa sürede gerçekleşecek sanırım. umarım bugün yaratılan farkındalıklar bir günlük kasılan duyarların ötesinde çözümlere vesile olur.
  8. seneee, lise üçüncü sınıfta olduğum sene. günlerden 8 mart. kendime ve o zamanlarki dünya ve politik görüşüme yakın gördüğüm bütün kız arkadaşlarımın kadınlar gününü kutluyorum. liseliyiz işte, kısacık eteklerimiz dar elbiselerimizle gülüyoruz falan feshane. çok sevdiğim bir öğretmenim vardı, geometri derslerimize girerdi. sınıfa girdi girecek. kapıdan girdi nihayetinde, bizi gördü sırada gülüşüyoruz, konuşuyoruz. "hayırdır multiple, ne diyorsun kızlara gene?" dedi. "bugün 8 mart hocam, kadınlar gününü kutluyorum hepsinin ehihehee..." dedim. "niye,siz kadın mısınız?" diye sordu gülerek. "mahmut muyuz hocam?" demedim ama demek isterdim, o an hak ettiği cevap olurmuş ama neyse artık. "neyiz hocam?" dedim liseli artistliğimi 8 numaralı tepeden bakışımla süsleyerek. "ihihi, kadın değilsiniz siz kızlar, bu böyle konuşulacak şey değil, hadi toparlanın derse başlıyorum hıhıh..." dedi fırça bıyıklarının altından gülerek.

    burada, bu hikayeyi her zaman duyduğumuz ve alıştığımız erkek bakış açısı temelli, bilindik yanıtlardan ayıran şey şu; bu hocam zamanının devrimci gençliğinden. baya baya sol cenahtan. bıyıklar bile dava bıyığı yani, her bir telinde gündoğdu marşı çalıyor, favorileri "nerde o 6. filo, hani yankee'ler!" diyor, öyle bir adam. okuyor, yazıyor, eğitimci üstüne bir de. fakat söz konusu kadınlar günü, kadınlık olunca o bile, tıpkı ülkedeki yüzlercesi, binlercesi, onbinlercesi gibi cinsel tanıma takılıp kalabiliyor. kadını yalnızca seksüel formlarda ele alabiliyor, tamamen derin bir konuda boy bile veremiyor, o denli sığ, o denli sathi düşünüyor.

    bilinen anlamıyla feminist sayılmam, "bayan" kelimesiyle hiçbir alıp veremediğim yok mesela, aksine dağarcıkla ilgili bir mesele olduğunu düşünüp üzerinde durmaya değer bile görmüyorum. fakat biraz olsun okuyan, gelişim içinde olan yahut en azından buna hevesi olan herkesin düşüncesini "kadın = bekareti bozulmuş insan dişisi" tekanlamlılığından biraz olsun taşırması gerektiğine inanıyorum. çünkü ister seks eylemiş olsun, ister olmasın, bu şekilde düşünen "kadın"lar, "ben 26 yaşında bir kadınım yahu" dediğinde, etrafında cinsel faaliyetleriyle ilgili performans dökümü bekleyen bakışlarla ve zihniyetle "bozuluyor" esas. velhasıl ister "yeni çıktık farz edin sudan", ister kaburganızdan peyda olmuşuz sayın, bilin ki yalnızca çüklere amade değiliz. üremek için birbirimize ihtiyacımız var, keyif almak için de. fakat yapıp bozduğunuz, kimliğini yahut tanımını değiştirebileceğiniz varlıklar değiliz. eşit değiliz, olmayalım da. adalet daha makbul. fakat aşağıdan aşağıdan söylemleri, sözde lütufkar hal ve hareketleri biraz kısın, yavaş yavaş bırakın lütfen. dünya ve üzerindeki her bir nokta kadının emeğiyle, sevecenliğiyle, bizzat varlığıyla güzel, arada hatırlayın.

    bulanık zihinleri aydınlatan, bunun için en azından uğraş veren, okuyan, soran, öğrenen, gecesi gündüzüne karışmış, yorgun, umutsuz, yine de dirayetli, kuvvetli, neşeli, çalışan, çalışamayan, günde lebalep sapıkla, uğursuzla, densizle, hadsizle, cahille, cehaletinde ısrarcıyla ve dahi çeşit çeşit manyakla cedelleşen, ojeli, kınalı, boyalı, çorabı kaçmış, ağdası gelmiş bütün canım kadınların kadınlar gününü kutlar, yanaklarından şlap şlap öperim efenim.
  9. doğrusu dünya emekçi kadınlar günü'dür.
  10. dünya emekçi kadınlar günü kutlu olsun efendim. saygılar.