1. halıya yatarım. 3 saat hiçbir şey yapmadan halıda yattığımı bilirim, 3 yıl gibi gelmişti.
  2. cevap veriyorum: katlanmam.

    acı ya da insan bertaraf olmadıkça katlanmaya devam edilir.
    ya acı insanı öldürür, ya insan acıyı.
    dolayısıyla acının katlanılamaz olduğu bir durum mevcut değildir.

    ha, acıyı hafifletmek için ne yapılabilir diye sorulsaydı cevap verilebilir bir soru olurdu.
  3. derecesi çok önemli. mesela sig (sigmund freud)'in hastalığından dolayı acısı o kadar artmış ki acısının yaşamının anlamından büyük geldiğini söylemiş, doktorundan ona öldürücü derecede morfin vermesini istemiş ve asil doktoru da sig'i dinlemiş.
    ne yazık ki bu konuda sig'e katılmaktan kendimi alamıyorum.
  4. bahsedilen acı olgusu fiziki açıdan konuşuluyorsa , aktif savaş ve kaos içerisinde bulunmayan bir toplumun büyük yüzdesine ait bireyler böyle bir olguyu tartışamaz. çünkü çoğu bir mayına basmadı , tüfeğin ucundaki süngü midesinden girip sırtından çıkmadı , karaciğeri kasatura ile paramparça edilip ölümün kıyısından dönmedi ya da antik dönem işkenceleri gibi iki ayağından ters bir şekilde asılıp çift taraflı tutacağı olan bir testere ile genital bölgeden kafaya doğru kesilmedi. anca umut sarıkaya örneklemesi misali karpal tünel sendromu olur , onun acısı ile kendini tatmin eder.
    fakat bahsedilen acı olgusu manevi açıdan ise , bugün çoğu insanı ( savaşta olsa da , olmasa da ) içine alan ve yaşamın çıkılan basamaklarına , gidilen yollarına göre kendi kendini modifikasyona tabii tutup uyarlayan dinamik bir duvardır. ademoğlu bir an , sadece nadir bir zaman aralığında bir anlığına fark ettiği sonsuz bir döngünün anlam veremediği bir parçası olduğu gerçeğini örtbas etmek adına hayal kırıklıklarını , başarı olarak görebileceği hayat planlamalarını , kariyer basamaklarını bir sanal mastürbasyon amacı ile icra eder. bu kısa bir tanımlamadır ve işte bu acıdır. katlanılabilen , günlük rutin yaşama uyarlanabilen , rahat uyutabilen , hayal kurdurabilen ancak sonu sıfır toplamlı bir oyuna giden döngünün maskesinin arkasında ki yüzdür. o yüz bir anlığına görülüp neden ? diye sorulduğunda ademoğlunun varlığına ait cebine o'na uygun cevaplardan biri konmuştur , açıp bulsun ve unutsun diye : tüm bunlar oldu ve olmaya devam edecek ve buna yaşam dedik , yaşa ve unut diye. yaşarız , görürüz , unutur ve bu acıya ait katlanma olgusunu kabul eder , devam ederiz..
  5. "feinne meal usri yusrâ. inne meal usri yusrâ."

    "elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır."

    (bkz: inşirah suresi)
  6. acı katlanılamaz değildir. insan evlat acısına dahi katlanıyor. katlanamadığın zaman delirdiğin vakittir onun için de yapılabilecek somut bir eylem yoktur zaten.
    kahlo
  7. belki gülecek bazılarınız ama çok acı çektiğim zaman "tadını çıkarıyorum". mazoşist bir şekilde değil tabi.

    acı ile ilgili bir anımı anlatayım:

    2013 senesinde kırık burnumdan ameliyat oldum. yaklaşık bir buçuk saat sürmüştü. narkozun etkisi ile uyandığımda pek bir acı hissetmiyordum.

    takriben 2 saat sora kafa kısmının ön kemikleri öyle bir sızlıyordu ki anlatamam. hani nerdeyse ağlayacaktım. çünkü kıkırdak düzeltilirken kemiğide kırıp düzeltmişlerdi.

    sonra tadını çıkarmaya başladım. nasıl olsa geçecek bu zaman bu acı, her şeyde olduğu gibi. psikolojik olarak acı dozajını bu şekilde hem azalttım hem de tadını çıkardım.

    mutluluk, huzur, para vs. gibi güzel şeyler olduğu zaman her zaman tadı çıkarılır. fakat unutulur o tat.

    acının tadı çıkarmak ise unutulmaz.

    hala dün gibi aklımda o günler.
  8. 'remember: all this pain is an illusion!'
  9. katlanılamaz olan tek şey her şeyin katlanılabilir olması diye okumuştum, șimdi nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama her şeye katlanıyorum.