1. acımak lazımdı geç kaldık
    göz yaşlarımızla sadece sinema koltuklarını ve
    zifaf yastıklarını ıslattık.
    acımak lazımdı acıyamadık.
    çatlar mıydı bu yürek kahrından kıyamadık.
    acımak lazımdı kana kana
    acımak yana yana
    buram buram tatlı canını
    fitil fitil anasının ak sütünü terliyenlere.
    acımak diri diri gömülenlere
    acımak sabilere, yiğitlere
    yarmak şu yüreği sonuna kadar
    acımak, acımak, acımak.

    acımak lazımdı iğrendik
    merhamete murdar dediler beğendik
    maraz hasıl olur dediler
    işimize geldi.

    halbuki bu merhamet balı dağarcığımıza
    bayramdan bayrama yalanmak için doldurulmadı
    bu kahpe muhayyile perdesi kafamıza
    yalnız kendi suretimizi oynatmak için kurulmadı.

    boyunu bosunu, huyunu husunu neyleyim
    yüzbinlerce can çekişir şu dağların arkasında
    delik deşik, param parça
    yüzbinlerce can per perişan
    hepsi senin benim gibi allahın kulu
    hepsinin gözbebeklerinde aynı gökyüzü
    aynı suların lezzeti dudaklarında
    aynı buğday taneleri kursaklarında.
    hem sana o kadar yabancı değillerdi
    birisi caketinin düğmesini yapıp
    öteki tabanının astarını,
    bir başkası kravatındaki gülün,
    kıçındaki donunun ipliğini ördü.
    param patça savrulan onların başları.
    zehir zıkkım dökülen onların yaşları.

    şu dağın başında bir top gülüm var
    uzun sözün kısası iki türlü ölüm var
    biri bir mum gibi yanmak sonuna kadar,
    öteki vakitli vakitsiz insan elinden.
    ölüm allahın emri ne denir
    insan eliyle ölmek insana ağır gelir.