-
acımak lazımdı geç kaldık
göz yaşlarımızla sadece sinema koltuklarını ve
zifaf yastıklarını ıslattık.
acımak lazımdı acıyamadık.
çatlar mıydı bu yürek kahrından kıyamadık.
acımak lazımdı kana kana
acımak yana yana
buram buram tatlı canını
fitil fitil anasının ak sütünü terliyenlere.
acımak diri diri gömülenlere
acımak sabilere, yiğitlere
yarmak şu yüreği sonuna kadar
acımak, acımak, acımak.
acımak lazımdı iğrendik
merhamete murdar dediler beğendik
maraz hasıl olur dediler
işimize geldi.
halbuki bu merhamet balı dağarcığımıza
bayramdan bayrama yalanmak için doldurulmadı
bu kahpe muhayyile perdesi kafamıza
yalnız kendi suretimizi oynatmak için kurulmadı.
boyunu bosunu, huyunu husunu neyleyim
yüzbinlerce can çekişir şu dağların arkasında
delik deşik, param parça
yüzbinlerce can per perişan
hepsi senin benim gibi allahın kulu
hepsinin gözbebeklerinde aynı gökyüzü
aynı suların lezzeti dudaklarında
aynı buğday taneleri kursaklarında.
hem sana o kadar yabancı değillerdi
birisi caketinin düğmesini yapıp
öteki tabanının astarını,
bir başkası kravatındaki gülün,
kıçındaki donunun ipliğini ördü.
param patça savrulan onların başları.
zehir zıkkım dökülen onların yaşları.
şu dağın başında bir top gülüm var
uzun sözün kısası iki türlü ölüm var
biri bir mum gibi yanmak sonuna kadar,
öteki vakitli vakitsiz insan elinden.
ölüm allahın emri ne denir
insan eliyle ölmek insana ağır gelir.