1. bence hukuk varken ahlak yersizdir. tıpkı resmi nikah varken imam nikahının bir ehemmiyeti olmadığı gibi. nasil ki islami açıdan esas olan imam nikahı değil resmi nikahsa ahlak açısından da esas olan hukuktur. onun için fazla kasmaya gerek yoktur, suç islemiyorsan ahlaklısın demektir. çünkü ahlakın evrenselliği yoktur. yerel ve dönemsel bir şey olmuştur hep. yozgat'ta ahlaklı olmakla papua yeni gine'de ahlaklı olmak aynı şeyler değildir. ancak evrensel hukuk kuralları bir kesişim yaratır, cinayet, hırsızlık gibi.

    dolayısıyla ahlak deyince hukuk anlamamak bu dönemin koşullarına uygun değil. geriye kalan da zaten kişiler özelinde ahlak uydurulması varlık alanı açmak, hakimiyet kurmak, sahiplik korumak üzere kullanılması. yani şu gibi; sevgilisini aldatmış, ahlaksız. yaşlı annesini sokağa bırakmış, ahlaksız. açık giyiniyor, nikahsız yaşıyor, yalan söylüyor hep ahlaksız. ahlaksızsa polise haber verin.
    abi
  2. türkiye'de olmayandır.

    başkentinin orta yerinde 16-17 yaşındaki masajcı kızların tanıtım kartlarının olduğu bir ülkede ne polis, ne siyasetçiler böyle rezil bir fuhuş sektörüne engel olamıyorsa kimse bana ahlaktan bahsetmesin bu ülkede.
  3. ahlak; vicdan, iyilik-kötülük, adaletli-adaletsiz, doğru-yanlış gibi kavramları içerir. şimdi ahlakın tam olarak ne olduğunu bilmeyen, tanrı'sız açıklanabileceğini sanan arkadaşlar için biraz açalım.

    son yüzyıla kadar ahlak konusunda tabula rasa (boş levha) görüşü hakimdi. yani insanın dünyaya bomboş geldiği, ahlak dahil bütün kavramları sonradan öğrendiği savunulmaktaydı.

    yapılan birçok farklı deneyde yeni doğanlara diğer bebeklerin ağlamaları dinletilince ağlamaya başladıkları, stresli olduklarını gösteren yüz ifadeleri sergiledikleri ve emzirme oranlarının değiştiği saptanmıştır. bu reaksiyonların gerçekten ağlamaya karşı mı, gelen sese karşı mı olduğunun anlaşılması için yeni doğanlara, aynı şiddette başka sesler, senteması için yeni doğanlara, aynı şiddette başka sesler, sentetik ağlama ve kendi ağlamalarının kaydı dinletilince ise diğer bebeklerin ağlamalarına gösterdikleri reaksiyonu göstermemişlerdir. kişilerin kızgınlık, korku, üzüntü, sevinç, acı, şehvet, suçluluk ve utanma gibi birçok temel duygusunu empati yoluyla anlarız. yokluğu psikopatiye yol açan empati, kompleks ve çok katmanlı bir özelliktir. bu kadar önemli ve kompleks bir özellik olan empati ile ilgili özelliklere yeni doğan bebek aşamasından itibaren rastlanması, ahlaki bir sistemi benimsemek için gerekli unsurlardan biri olan empatiye doğuştan sahip olduğumuzu gösterir.
    diğer örnekleri benzer birçok versiyonu olan kukla deneylerinden verebilirim. bir deneyde, bir kukla iki kuklayla top oynayacak ve diğer bir kukla topu alıp kaçacak şekildebir senaryo bebeklere seyrettirildi. bu mızıkçı kukla bebeklerin önüne getirilince, bebeklerin “adaleti uygulama”ya kalkışıp mızıkçı kuklayı cezalandırdıkları, örneğin kuklanın kafasına elleriyle vurdukları durumlar gözlemlenmiştir. başka bir deneyde, 21 aylık bebekler iyi ve kötü kuklaların olduğu bir deney ortamında gözlemlendi: bu ortamda 21 aylık bebekler, kuklalara ödül olarak bir şeyler verebilecekleri veya ceza olarak onlardan bir şeyler alabilecekleri bir
    duruma sokuldu. bebeklerden bir şey almaları istendiğinde kötü kukladan aldıkları, vermeleri istendiğinde ise iyi olana verdikleri gözlemlendi. diğer bir deneyde ise sekiz aylık bebekler, iyi kuklaya ödül verenleri bu kuklayı cezalandıranlara tercih ettiler; daha da ilginci kötü kuklayı cezalandıranları kötü kuklayı ödüllendirenlere tercih ettiler. anlayacağınız bebeklerin doguştan ahlaki temellere sahip olduklarına dair birçok delil var.

    ahlaki bir sistemin allah inancı olmadan işlemesi pratikte elbette mümkündür (bu yüzden birçok ateist oldukça ahlaklıdır), fakat en önemli özelliklerinden birisi bağlayıcılık olan ve insanların şahsi çıkarlarından gerektiğinde fedakârlık yapmalarını gerektiren yasalardan oluşan ahlaki sistemlerin, allah inancı olmadan rasyonel temeli olamaz.

    allah'sız insan, sosyal darwinizm'e mahkumdur. güçlü olan, gücünü kullanır ve kimse de mantıklı bir izahla karşı çıkamaz.

    (bkz: #175615)
  4. nedense türkiye'de akla hemen cinselliği getirendir.

    rüşvet alan birine, yolsuzluk yapan birine hiç ahlaksız dendiğini görmedim, işitmedim.
  5. ahlakla, daha doğrusu ahlaksızlıkla ilgili genellikle gözden kaçan bir husus var. o da bu "bilgi"nin, yani bir kişinin ahlaksızlığına ilişkin bilginin toplumda yayılma dinamikleri. iletişim mecralarını ellerinde bulunduranlar şüphesiz ki kimin ahlaklı kimin ahlaksız olduğunu toplumun kalanına empoze etmede çok daha şanslı. dolayısıyla toplumda kimin ahlaklı kimin ahlaksız olduğuna dair kanaatler, iletişim mecralarını ellerinde bulunduran egemen sınıfın ittifaklarına ve düşmanlıklarına göre şekilleniyor olmalı. bunun yanında neyin ahlaka uygun neyin ahlaksız olduğuna dair belirlenimler de yine egemen sınıfların yönlendirmeleri çerçevesinde toplum tarafından yeniden üretiliyor olmalı. dolayısıyla ahlak, her ne kadar insanın genlerinden gelen bazı tortular taşısa da, son tahlilde egemenlerin toplumsal hegemonya için kullandıkları araçlardan birisidir.