1. 24 haziran seçiminin tek güzel şeyi olarak, hdp'nin istanbul'da seçilen milletvekillerinden biridir. kendine çok yakışacaktır, ayağına taş değmesin.
  2. ergenekon kumpas davaları sürecinde hapis yatmış, hapisteyken de , çıktıktan sonra da o dönemde diğer hapis yatanların gördüğü ilgiyi asla görmemiş, halen de o dönemde mağdur olmuş bazı kişilere gösterilen ilgi, alakanın yarısının bile gösterilmediği gazeteci.
  3. zamanında paralel devlet yapılanmasını anlattığı kitabına el konulmuş ve cemaatçiler tarafından ergenekon kumpasında içeri alınmış aylarca tutuklu yargılanmıştır. şimdi yine susturulmaya çalışılan bir gazetecidir kendisi.
  4. Gazetecidir ve tutukludur. 100 gündür tutsaktır.

    Cumhuriyet gazetesi önünde yaptığı son açıklaması: akp mafyadır
  5. 26.07.2017 tarihinde mahkemede yaptığı savunmanın son bölümü:

    !---- spoiler ----!

    buraya kadar anlattıklarımdan anlamışsınızdır. söylediklerim savunma veya ifade değil. aksine ithamdır. çünkü;

    bu siyasi operasyonun kanuni kılıfını hazırlayan metnin başında “iddianame” yazması, çöp muamelesi yapılması gereken bu utanç vesikasını hukuki kılmıyor. tıpkı, öncesi ve sonrasıyla bu siyasi operasyonda görev ve rol üstlenen kimi kişilerin adlarının önünde hâkim – savcı yazmasının kendilerini hukukçu kılmadığı gibi.

    bizlere yönelik bu operasyon; düşünce ve ifade hürriyetini, basın özgürlüğünü hedef alan bir pogromdan başka bir şey değildir. ve kimi yargı mensupları da bu pogromun linççileri olma görevini üstlenmişlerdir.

    gelişmiş demokrasilerde yargı, hukukun evrensel normlarıyla hareket eder. adaleti sağlamakla görevli denetleyici bir güçtür. ancak türkiye’de yargının kimi mensupları, bizatihi adaletin mezar kazıcıları olmuşlardır. demokrasinin denetleyici bağlarından koparılmış bir sistem inşa etme peşindeki diktatörlük heveslilerinin iktidarda olduğu bir ülkede, siyasi ve entellektüel bir sefalet içinde kıvranan yargının bu hali elbette şaşırtıcı değil.

    hukuktan; hak, adalet, vicdan ve liyakati çıkardığınızda geriye kalan ne ise, türkiye yargısı şu an odur. yaşadığımız tecrübelerden yola çıkarak gayet iyi biliyoruz ki hak, adalet, hukuk, insanlık çağrıları size ulaşmıyor. dolayısıyla, hiç bir talebim de olmayacak. ancak, sizi bir zırh gibi kuşatan üzerlerinizdeki cüppelerin, insan hayatından ve özgürlüğünden yapılmış olduğunu söylemekle yetineceğim.

    cumhuriyet gazetesi’nde aradığınız örgüt, siyasi parti kılığında ülkeyi yönetiyor. sahibinin sesi olmuş medyası da bu organize kötülük örgütünün yalanlarını gerçekmiş gibi sunuyor. suçlarını perdeleyip, kötülüğün yaygınlaşıp sıradanlaşması görevini yerine getiriyor. yani örgüt propagandası yapıyor.

    çünkü en bilinen hakikat tüm çarpıklığıyla bir kez daha karşımızda duruyor: suç dünyanın en güçlü zamkıdır.

    siyasi iktidar, bürokrasi, yargı, talancı sermaye ve sahibinin sesi olmuş medyayı birbirine yapıştıran da bu zamktır.

    bu kirli düzen, bu suç hanedanlığı hep sürecek zannedenler yanılıyorlar. tarihin sayfalarını karartan tüm diktatörlüklerde olduğu gibi, kinlerinin ve hırslarının doymak bilmez açlığıyla yol almaya çalışanlar her zaman kendi sonunu hazırlar. taşlarını kendi döşedikleri cehennemlerine vardıklarındaysa o görkemli küstahlıktan, akılları kör eden kibirden eser kalmaz.

    kimsenin kuşkusu olmasın, tüm kişi ve kurumlarıyla organize kötülük örgütünün bu ablukası da dağıtılacak.

    çünkü bu ülkede;

    - demokrasi düşmanlarına inat, kalıcı ve yaygın bir demokrasi için mücadele edenler var.

    - hukuku katledenlere inat, hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edenler var.

    - menfaat düzenlerini sürdürmek için savaşı ve ölümü kutsayanlara inat, barışı ve yaşamı esas kılmaya çalışanlar var.

    - çocukları katledenlere, pedofilleri koruyanlara inat çocukların düşlerini gerçek kılmak için çabalayanlar var.

    - ve hakikati boğmak isteyenlere inat gazetecilik yapmaya devam edenler var.

    gazetecilik faaliyetlerimin suç olarak gösterilmeye çalışıldığı bir operasyona karşı söyleyeceklerim bundan ibarettir. ve hiçbir şekilde savunma değildir. ki bunu gazeteciliğe ve mesleğimin etik değerlerine hakaret sayarım.

    çünkü gazetecilik suç değildir.

    gazetecilik faaliyetlerini suçlama konusu yapmak, totaliter rejimlerin ortak özelliğidir. tecrübemle biliyorum ki mesleki faaliyetlerim nedeniyle her siyasal iktidarın ve her dönemin yargısının “kötüsü – suçlusu” olmayı başardım. kızıma bırakacağım bu mirastan gurur duyuyorum.

    biliyorum, bu iktidarın da, yargısının da benimle ilgili sorunları var. çünkü gazetecilik yapmaya çalışıyorum. bugün, türkiye’de yaygın bir şekilde olduğu gibi siyasal iktidara, çeşitli güç odaklarına değil hakikatin gücüne sırtımı dayayarak gazetecilik yapıyorum.

    çünkü, türkiye gibi demokrasiyle sıkı bağlar kuramamış ve giderek daha da totaliterleşen rejimlerde gazetecilik yapmak demenin çizgiyi aşmak demektir. ve gazetecilik hizaya gelerek yapılmaz. hizaya gelerek yapılanın adına da gazetecilik denmez. eğer icazetle yazıp söylersen, onursuzluğun acizliğiyle ezilirsin.

    bu yüzden söyleyeceğim o ki, dün gazeteciydim. bugün gazeteciyim. yarın da gazetecilik yapmaya devam edeceğim. yani hakikati boğmak isteyenlerle aramızdaki bu uzlaşmaz çelişki hiç bitmeyecek.

    bu karanlık günlerde ihtiyacımız olan daha fazla hakikat kaybı değil. her şeyden çok ve daha fazla gerçeklere ihtiyacımız var. bu yüzden hakikate kendimden daha fazla saygı duymaya da, inkarcı biat kadrolarına dahil olmayı reddetmeye de devam edeceğim.

    bunun için bir bedel ödemek gerektiği ortada. ama sanmayın ki bu bizi korkutuyor. ne ben, ne de dostları olmaktan onur duyduğum “dışarıdaki gazeteciler”, her kim olursanız olun hiç birinizden korkmuyoruz. çünkü zorbaları en çok korkutanın cesaret olduğunu biliyoruz.

    ve zorbalar da şunu bilsin ki, hiçbir zalimlik, tarihin akışını engelleyemez.

    kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet

    !---- spoiler ----!
  6. gazetecidir. çizgisini bozmamasını umut ediyorum. adıyla, özgürlüğüyle yaşasın.
  7. hdp istanbul 2.bölge 1.sıra milletvekili adayıdır
  8. devletlerin bütün kötülüklerin anası olduğunu görmemek ve bu basit tüzeye 'manevi şahsiyet'lik yüklemek ahmet şık'ın siyasi bakışıyla yaptıgı gazetecilikten çok da bişey anlamamış olmak demek ne yazık ki. uğruna birilerini ölüme göndermekle ya da uğruna canıni feda etmekle siyasi bir kavram değerlenmez. ya degerlidir zaten ya da değildir. bu yuzden legal ya da illegal, devlet ya da örgütler sembollerin kutsallıgında varoluşlarını anlamdırırlar. bunu kücük görmüyorum, gercek bu, derinden bağlılık yaratamayacagınız şylerde sembollerde bogulursunuz ve boğarsınız. devlet bir semboldür. toplumsal sözleşme, zayıfa eziyet edip diz çöktürmenin sözleşmesiyse toplumsal değildir, en basit tabiriyle. her devlet katil olabilir. siz bu katli aydınlatarak devleti korursunuz, inkar ederek degil. "birileri bu manevi sahsiyeti yüksek değerler adına katledemez insanları, suç işleyemez" demeli insanlar. bu kutsama hali gerçeklikten uzak oldugu ve agresyondan başka bişey içermediği için tersi duyguyu da barındırır. "vatan aşkıyla düşmanın kellesini vurmak" mesela.

    neyse herkes bilsin ki kendisinden degerli bir şey yok, ve herkes en az kendisi kadar değerli. .swh

    "ahmet şık çıkacak yine yazacak" dedik o cıktı mv oldu. sevindik.