alda merini

Kimdir?

alda merini 1931 yılının mart ayında dünyaya gelir. 1943 yılında milano’nun ikinci kez bombalanmasını ardından aile şehri terk etmek zorunda kalır. savaş sonrasında merini ailesi milano’ya döner. annesi bir öğretmenin okumayı sevmeyen kızıdır. merini annesinden otoriter, sıradan ve kültürden uzak diye bahseder ve ekler:

“annem çok güzel bir kadındı, biz üç evlat onun birer çirkin kopyasıyız.”

babası ise, kendi tabiriyle, hünerli bir ev yazarıdır; yazdıklarını yayımlatmaz. merini istediği eğitimi almakta ısrar ettiği için ondan büyük şiddet görür; çünkü o merini’nin sadece kadınların alındığı teknik bir okula gitmesini ister.

merini, kırklı yılların ikinci yarısında torchio caddesi’nde aydınların takıldığı bir mekâna devam eder ve orada salvatore quasimodo, luciano erba, giorgio manganelli, maria corti ve benzeri kişilerle tanışır. 1947 yılında, iyileşeceği düşünülen fiziksel rahatsızlıkları ilk sinyallerini verir. ancak devam eden sıkıntılar ve ruhsal rahatsızlıklardan ötürü 1965/72 yılları arasında tımarhaneye kapatılır. 1979 yılının sonunda sağlığına kavuşur.

şiir âlemine adımını ise ışıldayarak atar: 1950 yılında giacinto spagnoletti tarafından yayıma hazırlanan italyan şiiri antolojisi (1909-1949) iki önemli şiiri yayımlanır. bunu 19. yüzyılın kadın şairleri derlemesinde yer verilen diğer önemli birkaç şiiri izler.

1953 yılında ilk kitabı la presenza di orfeo (orfeus’un mevcudiyeti) yayımlanır. ardından paura di dio (tanrı korkusu, 1955), nozze romane (roma düğünleri, 1955) ve tu sei pietro (sen pietro’sun, 1961) kitapları gelir. başyapıtı sayılan la terra santa (kutsal toprak) ise 1984 yılında maria corti tarafında yayıma hazırlanır ve scheiwiller yayınevi kitabı yayımlar. kitap, sırf tımarhanenin korkunç kurallarını ve ortamını açığa vurmaz, aynı zamanda kendi çevresinin dışında bir dünyaya da açılır.


  1. kadınlara şakıyorum

    şakıyorum hödüklerce hırpalanmış kadınlara
    onların diri güzelliğini, ‘dellenmemişliğini’ onların
    bir yatakta uzanan giulia’nın şarkısını şakıyorum
    mezmurlar teranesini, “yenmiş” ruhların
    ağır ruhlar sürüyen giulia’nın bildik şarkısını
    insanî bir yasanın şarkısını, onanmamış, tanrı tarafından

    şakıyorum ak kristaller üstündeki o korkunç yumrukları
    çetecilerin çürümüşlüğünü, yumruklarını ergenliktekinin
    şehvetle açılmış bacak aralarını
    şakıyorum girdiğimde bir ‘ceset’in peydahlandığı çatısız ahırları
    kristal küreyi “büyülenmiş” bir ağız için
    şakıyorum beyaz’ın memesini, bir adamın elinde artık pörsümüş
    onun yatakta açılmış narin bacaklarını şakıyorum
    benzeyen vücuduna bir adamın, bir zamanlar tuzlu
    aşka gebe ama herhangi bir kadınınki gibi

    şakıyorum güzel yaşam’ı, hödüklerce hırpalanmış
    atılmış bir minderin üzerine, ağır demirlerle atılmış
    ve sövgü borasını, onun mevsimsizliğini şakıyorum
    bu büyük uğursuzluğun gölgesinde yaşamış kadını
    onun acı dolu endamını, dölyatağındaki sıcaklığı
    psikiyatride bir koltuğun üzerinde patlamış kızlığını şakıyorum
    tüysüz genci, beni çekip almak isteyen
    şakıyorum o hortlak hastabakıcıların değnekle dürtüşünü
    elinde bir adamın kıllanmış ve bilenmiş
    sıyırmış hayasız yanaklarını kırılgan genç kızların
    ve peçeli merhameti, kaba ellerce yoklanmış

    şakıyorum deniz hastanesinin saçma şiddetini
    psikiyatrinin dövülmüş soyların
    düşsel, şüpheli mahkemelerinde uzandığı
    şakıyorum tekdüze uğursuzluğu, dillere gem vuran
    ve yat limanında yol göstermeyen bir deniz fenerini
    şakıyorum vücudu kavrayan yatağı, gaz bezinden yorganı olan
    ve bir simge-doktoru, daimi küskün
    kalkık burnu ve şiddetini hastabakıcı piçlerin
    şakıyorum rüzgârın hoyratlığını, bir demir boyunca
    ısırgandan bir yatağın üstünde çıldıran yegâne aşkında
    yitmiş kadın cevherimi şakıyorum
    o her şeyin olurunu, biricik bir sokak boyunca
    hüzünlü bir serüvenin misereresini* şakıyorum
    kamçılı ellerin sulanmış kasıklar aradığı

    şakıyorum o kırılmış adamların arsızlığını
    kadınları pataklayan rüzgârın şehvetine
    şakıyorum güzel yaşam’ın dölyatağındaki binlerce bıçağı
    kâbil’in insafına kapkara perdelerle inmiş
    ve şakıyorum acılardan kaçgın acımı
    hayat denen zırva
    şiire varan yol için

    * miserere: 51. mezmurun bestesi.

    italyanca'dan çeviren ilker şaguj

    (bkz: kaynak)