1. ilk filmlerinde (senaryosunu guilermo'nun yazdığı) kesişen hayatlar ve insan ilişkilerini irdeleyip bu ilişkilerin hayatımıza ne kadar yön verdiğini vurgulamaya çalışan innaritu, avrupa sinemasının özgür sinema akımının temsilcilerindendir. farklı hayatların kesişim noktalarına yönelik ilk filmleri oldukça ses getirmiş olup kendine ait bir tarz yaratmıştır. ilk filmerindeki genel ortak mesaj: hayatta, insanların aslında birbirine sandığımızdan daha çok temas ettiği fark etmesek de birbirine bağlı bir sistem dengesini oluşturduğumuzu ve bu dengenin değiştirilemeyip; ancak ertelenebileceğine vurgu yapan yönetmen.

    (bkz: amores perros, 21 gram, babel)

    son filmlerinde genel olarak tek bir karakter üzerine yoğunlaşan innaritu kesişen hayatlar yerine bireyin kendi içine ve dış dünyaya karşı olan mücadelesini incelemiştir. ancak, son filmlerinde görsellik üzerine yoğunlaştığı için daha çok görsel sahneler ile ön plana çıkmaktadır. hoolywood tarzına kayan bir gelişimi söz konusudur ki bu da kendisine oscar kazandırmıştır.

    (bkz: biutiful, birdman, the revenant)
  2. meksika'da bir adam hayatı hakkında ne yapacağına karar vermemişken, bir gün bir film izler ve yönetmen olmaya karar verir. izlediği film onu o kadar etkilemiştir ki yönetmenliğe aslında o filmi izlerken başlamıştır.

    adamın izlediği film (bkz: yılmaz güney) 'in (bkz: yol) filmidir. bir yılmaz güney filmi ile hayatını değiştiren bu adam ileride oscar kazanmış bir yönetmen olarak adından tüm dünyaya bahsedecektir.

    işte bu adam yani alejandro gonzalez inarritu 2015 yılında oscar ödüllerinde;
    *en iyi film ödülü
    *en iyi yönetmen ödülü
    *en iyi özgün senaryo ödülü
    gibi ödülleri toplayarak sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır.

    (bkz: babil)


    !---- spoiler ----!

    fas’ta geçimini keçi sürüsünü besleyerek geçiren iki kardeşin babalarının aldığı yeni silahın uzaklık mesafesini görmek için uzaktaki bir otobüse nişan alırlar ve farkında olmadan otobüsteki amerikalı çiftin eşi susanı boynundan vururlar. çocuklar susanı vurduklarını babalarının eve gelip olayı anlatması sonucu öğrenirler. susanın kocası richard ise kaybettikleri çocuğunu unutmak ve kötüye giden evliliği kurtarmak için fas’a seyahat ederler ve evde bıraktıkları iki çocuğunu meksikalı bir kadın bakıcıya teslim ederler. meksikalı kadın ise oğlunun düğünü olduğu için çocuklara bakamayacağını richard’a anlatmaya çalışsa da richard bunu kabul edemez, bu olaylar üzerine meksikalı kadın çocukları oğlunun düğününe yanında götür ve düğün sonrası eve dönüşünde sınırda sorunlarla karşılaşırlar ve polisten kaçarlar, bakıcının yeğeni onları bir çölde bırakır çocuklarla birlikte, çölde yolu kaybeden bakıcı sabaha kadar yolu aramasına rağmen bulamaz ve tesadüfen polislerin onları bulması ile kurtulurlar. amerikalı çift otobüsle bir köye giderler ve orada ambulansın gelmesini beklerler ve bu sıkıntılı süreçte otobüs yolcuları rahatsız olur ve sonunda amerikalı çifti bırakarak giderler. bir türlü gelmek bilmeyen ambulansı bekleyen richard sinir krizlerine girer ve etrafındaki insanlara kızmaya başlar ve en sonda helikopter gelip onları kurtarır. susanı tüfekle vuran çocukların silahı japonya’dan gelen bir turistten alınmıştır ve polis bu silahın sahibini arıyordur ve yasojiro’nun yakın zamanda karısı ölmüş, tüm sevgisine rağmen sağır ve dilsiz kızı chieko ile bir türlü iletişim sağlayamamanın sıkıntılarını çekmektedir. annesinin intihar etmesinden de derin bir şekilde etkilenen chieko, insanlarla iletişim sağlamak için bedensel bir çözüm arayışı içerisine girmiştir. bunun yanı sıra japon polisi, faklı ülkelere giderek av yapmayı seven işadamı yasojiro’yu, üzerine kayıtlı bir tüfekle suç işlendiği gerekçesiyle aramaktadır.

    !---- spoiler ----!