1. insan.
  2. ne guzel valla, kuran'dan, ihlas suresi'nden filan hic anlamadigin iki uc cumleyi aktarip hemen siyriliyorsun cok derin bir sorunun icinden... hic kafa yormadan, hic bi seyi aciklamadan... sonra islam medeniyeti niye geri kaldi? ya n'olacagidi bu kafadaki bi topluluga?
  3. insan, aklının açıklayamadığı durumlarda topu tanrıya atmayı sever. bu onun için en basit kurtuluştur. kafasında yarattığı böylesi kudretli bir yaratıcı şüphesiz onun en büyük akıl koruyucusu olacaktır. eğer tanrı olmasaydı insanoğlu bugünkü yerine asla gelmezdi. iyi ki bazıları için tanrı hala var, yoksa onlarda benim gibi gecenin bu saatinde laboratuvar da madde sentezlemek zorunda kalacaklardı. cevabı yukarıdaki bir arkadaş zaten vermiş, bende tasdik edeyim "tanrıyı insan yarattı"
  4. öncelikle bu baslik herhangi bir kinaye veya dini inanci olan insanlari asagilamak icin acilmadi.

    gelelim konuya icerisinde yasadigimiz evrenin (eger varsa) yaraticisi (allah,tanri vs..) hakkinda nasil var oldugu dusuncesi inancli,inancsiz ayirt etmeden herkesin aklindan gecen hayata dair en onemli sorudur. ilkokulda din ogretmenime sordugumda bana "vagonu vagon ceker,son vagonu da lokomotif ceker" tabi o zamanlar cok kucuk oldugundan olsa gerek ki bunu kabullenmistim. buyudukce lokomotifin makiniste,yakita ve raylara ihtiyaci oldugunu anliyoruz.

    yorumlar üzerine gelen edit;
    arkadaşlar ben "allah nasıl var oldu" başlığı açmıştım ancak moderasyon buraya taşımış. bu felsefi bir konu ve farklı fikirlerin ve soruların yakın başlıklarda birleştirilmesini anlayamıyorum. allah nasıl var oldu ile allahı kim yarattı farklı sorular ve düşüncelerdir.
  5. bence tanrı zamandan bağımsız bir şekilde kendisini yaratıp yok eden bir olgu. yani ne var ne yok. niye mi? çünkü ben olsam öyle yapardım.^:swh^
  6. insanlığın cehaleti.
  7. (vakti zamanında yazılmış taslaklardan)

    kabul 0: allah vardır.

    kabul 1: sonsuzluk ve allah kavramları insanın düşünerek kavrayamacağı aşkınlık alanlarıdır.

    kabul 2: ölüm kavramı insanın düşünerek kavrayamacağı bir aşkınlık alanıdır.

    kabul 3: ezici çoğunluğuyla insanlar ölümden ve acıdan korkarlar.

    kabul 4: insanlık tarihi boyunca gözlemliyoruz ki bazı insanların sosyal ve/veya zihinsel yetenekleri insan türünün genel ortalamasının çok üzerinde olabilmektedir. bu insanların toplumsal organizasyon becerileri, analitik düşünme kabiliyetleri, hafızaları ve yaratıcılıkları ile ortaya koydukları ürünler biz sıradan insanların imkansız, mucizevi gibi sıfatlarla tanımlayacağı şekilde üstün olabilmektedir. bu üstünlük, sıradan insan aklının kavrayamadığı sonsuzluk kavramına benzer aşkınlıktadır.

    birinci önerme: ölüm kavramına cevap iddiası taşıyan sonsuzluk ve allah kavramları hakkında insanların rasyonel akıl yürütme yapması zordur çünkü bunlar aşkın kavramlardır ve bununla birlikte ölüm korkusu insan bilincinin duygusal alanıyla ilgilidir.

    ikinci önerme : kabul 0 gereği allah'ın varlığını kabul ediyoruz ancak insanlarla herhangi bir yolla iletişim kurmadığı bir paralel dünya tasavvur edersek, bu tasavvurda toplum içinde yalancı peygamberlerin ortaya çıkması oldukça yüksek bir olasılıktır.

    üçüncü önerme: ortaya çıkan yalancı peygamberlerden bazıları, kabul 4 gereği, diğer insanların kavrayamayacağı şekilde çok üstün niteliklere sahip olabilir.

    dördüncü önerme: kabul 0 gereği allah'ın varlığını kabul ediyoruz; ve islam'ın anlatısından biliyoruz ki, adem peygamber ile yeryüzüne doğru bir şekilde inen allah bilgisi, zaman geçtikçe bozulma eğilimi göstermiştir. islam anlatısından biliyoruz ki allah yeni peygamberler aracılığıyla insanlığı sürekli doğru yola sokma çabasında olmuştur ancak muhammed peygambere kadar allah'ın mesajı doğru olarak korunup aktarılamamıştır.

    beşinci önerme: dolayısıyla insanlık bir düşünce olarak allah bilgisini kendi başına keşfedememiştir. bu bilgi bizzat allah tarafından insanlara defalarca ilan edilmiştir. yani allah bilgisi insanlara dışarıdan aşılanması gereken bir düşüncedir.

    son çıkarım: islam dininin allah tarafından gönderildiği ve gönderilmediği paralel dünyalar eşit derecede olasıdır.
  8. insan beyni.

    mağaralardaki atalarımız güneş olmadan yaşamın olmayacağını düşünmüşler ve güneşe tapmışlar. arada pek çok fraksiyon olmasına rağmen güneş hep ana tanrı olmuş. biraz zaman geçmiş ve insanlar güneşin bir gezegen, yıldız, gök cismi vs. olduğunu farketmişler. güneş artık bir tanrı değil, sadece ışık ve ısı veren büyük bir güçmüş. günümüzde elektrikli sobaya nasıl tapmıyorsak, atalarımız da güneşi tanrılıktan azletmiş.

    insanlar şimşeklerden korkmuşlar. zeus'un onları cezalandırdığını düşünmüşler. beyaz sakallı, güçlü ve kendisine saygı gösterilmesini isteyen zeus.

    sonra düşünmüşler. ulan bu zeus neden yaz günleri bizi cezalandırmıyor da kışın cezalandırıyor. şimşeklerin ve fırtınaların kaynağını çözmüşler ve artık zeus kalmamış.

    yüzyıllar içinde tanrılar çok değişmiş. doğa tanrılarından insani tanrılara geniş bir tanrı skalası geliştirilmiş. ancak doğa tanrılarının aslında doğa kanunu olduğu ve insani sıfatlara sahip tanrıların da insani zaaflara sahip olduğu görülmüş.

    işte bu noktada ortadoğu'nun semavi dinleri ortaya çıkmış. her şeyi yaratan, her şeye gücü yeten, her şeyi kontrol eden ama cismani olmayan, göremediğimiz ancak sadece peygamberlerin vahiy aldığı tanrı. böylece hem doğaüstü bir güç oluşturularak insanı korkutmak kolaylaşmış hem de insani zaaflardan arındırılarak etki gücü artmış.

    konu ile ilgili youreads'deki tüm yazılardan daha uzun bir yazı yazılabilir ancak maksimum sıkıştırılmış özet bu.