1. geçen gün kahveden rıfat abi'nin sorduğu soru. on numara beş taşşak bir sorudur.

    haydi yiyin birbirinizi şimdi. patlamış mısırmı aldım, bekliyorum.
  2. kesinlikle değildir. bu soru benim de aklıma gelmişti. ama cevabı bulmak için biraz düşünmek yeterli oldu.

    almanlar işçi istediği için türkler almanya'ya gitti. suriyeliler savaş çıktığı için türkiye'ye geldi. biri ihtiyaç diğeri zorunluluk. onlar türkleri dört göz bekledi. biz ise suriyelilerin gelmesini hiç istemedik. hatta biz gitsinler diye dört gözle bekliyoruz.
  3. sorunun cevabı hayır olmakla birlikte, suriyeliler türkiye'ye, türkler almanya'ya gitmiştir. suriyeliler almanya'ya gitseydi almanya'ya giden türklerle eşdeğer olacaklardı. cevabın, gidişteki sebeple alakası yok. almanya ile herhangi bir müslüman ülkeyi, aklınıza gelebilecek herhangi bir kulvarda karşılaştıramazsınız.
  4. bir soruya cevap bulabilmek için, ortaya atıp insanların birbirini yemesini beklemek veya yiyeceğini düşünmek pek hoş ve sağlıklı bir yöntem değildir. altında ayrıştırmacı bir niyet aramasam da, bunun yerine keşke bir fikir beyan edilseydi de üzerine tartışsaydık. bu yüzden soruna cevap vermek adına fikir yerine sadece temel bilgiler verebileceğiz. yazık olmuş. :(

    almanya niteliksiz işçi açığından dolayı, türkiyeli vatandaşla, türkiye'deki yaşam koşullarının üzerinde imkanlar sunarak bir çağrı yapmış ve sınırını açmıştır. iki ülke ve bireyler bazında tümüyle çıkar ilişkisidir.

    suriyeli mülteciler ise savaş mağdurlarıdır. mağduriyetlerini gidermek için türkiye'de oluşturulan veya oluşturulması gereken mülteci kapmlarında ağırlanmaları gerekmekteydi. ancak siyasi rant uğruna kontrolsüz ve kayıtsız bir şekilde sınırdan geçişleri sağlanmış ve yine kontrolsüz bir şekilde ülkenin her yerine yayılmalarına izin verilmiştir. uygun koşullar sağlanmadan ülkeye adete salınan çoluklu çocuklu aileler, yaşamları idare etmeleri için normal olmayan ancak beklendik bir şekilde dilencilik, hırsızlık veya ucuz iş gücü gibi yöntemlerle karınlarını doyurmaya çalışmaktadırlar. sonrasında kendilerine sağlanan eğitim ve sağlık gibi insani bir değer olarak olmazsa olmaz olanaklar ise hayat standartlarını insani boyutlara taşıma konusunda samimi olmamakla birlikte günü kurtarmanın, siyasi bir şirinlik elde etmenin ötesine geçememiştir.

    çoluklu çocuklu aileleri, insanları çaresiz bir şekilde sokağa bırakıp, ardından yerli bir vatandaşın da sahip olması gereken ancak olmadığı olanakları göstermelik olarak sağlamak yıllardır süre gelen kışkırtma ve ayrıştırma projesinin, büyük bir toplumsal infiale sebep olan ufak parçasıdır.

    keşke hiç savaş olmasa, keşke uygun koşulları sağlayıp daha çok savaş mağdurunu misafir etsek. siyasi ve ekonomik rant uğruna savaş bile çıkarmaktan kaçınmayan cürmü büyük yüreği ufacık güçler, bu masum duyguyu da siyaset bahçesinde oynadıkları bir oyun olarak kullanmaktadırlar.
  5. düşmanımız evlerini, ülkelerini daha iyi bir yaşam umuduyla terk eden, terk etmek zorunda kalan göçmenler değil, her türlü koşulu karını ve sömürüsünü artırmak için acımazsızca değerlendiren kapitalizm ve devletin kendisidir. küresel sermaye ve meta sınırsızca dolaşabilirken insanların önüne sınırlar, duvarlar çekiliyor.

    sürekli yeniden yapılandırılan küresel kapitalist düzen, metaların serbest dolaşımı kadar esnek, mobil ve her an elden çıkarılabilir bir emek gücüne de ihtiyaç duyuyor. bu işgücünün önemli bir kısmını, sınır dışı edilme korkularından ötürü kamusal alanda en az görünür olan göçmen işçiler oluşturuyor. işte bu yüzden, devletler bir yandan 'yasadışı göç'le mücadele ettiklerini iddia ederken, diğer yandan piyasa ihtiyaçları doğrultusunda yasadışı tabir ettikleri göçe göz yumuyorlar. göçmen işçiler, sistematik olarak emek piyasası içinde sömürüye iyice açık işgücü işlevi görüyorlar. buna ek olarak var olan yerel emek örgütlenmeleri, sendikalar, meslek odaları, genel olarak toplumsal muhalefet göçmen emekçilerin sorunlarına karşı sessiz kalarak göçmenlerin sömürülmesine, dışlanmasına ve hapsedilmesine kayıtsız kalıyorlar.

    göç suç değil haktır. kimse nedensiz kaçmaz veya göç etmez. insanlar değil, sınırlar ve o sınırları kurup koruyan kurumlar yasadışıdır.
  6. değildir. almanya'daki türkler almanya'nın kalkınmasına katkı sağlamış, almanya'nın talebi doğrultusunda oraya gitmiştir. gördükleri muameleye gelecek olursak eğer evet türkiye'deki suriyelilerden pek farkı yoktur.
  7. iki kesim de gittiği ülkeye ayak uyduramamıştır. almanyada yaşayanlar 3. nesillerinde ancak kültürüne diline almanyaya ayak uydurmaya başlamış onlarda da azımsanmayacak kısmında türkiye nefreti olmuştur. almanyanın o dönemki nüfus gençleştirme ve ucuz iş gücü politikalarına ve almanların isteyerek ülkeye almasına rağmen türk mahalleleri dönerciler vs gibi anadoludaki herhangi bi ilçeyi oraya taşımaya kalkmıştır, dolayısıyla almanlar da dışlamıştır şu an bizim suriyelilere yaptığımız gibi. suriyeden gelenler de ihtiyacımız olmadığı halde kendi kendimize bile kalabalık işsizlik gibi sorunlarla zor başederken ortaya çıkmışlardır. dolayısyla almanyaya giden türkler kadar bile uyum şansı elde edememiştir. yol kenarında cama tıklayıp dilenecek, cam silecek kadar türkçe öğrenmişlerdir. ayrıca bi durumun bi ülkenin gelişimine ekonomisine katkı sağlaması o durumun halkı tarafından benimsenmesini gerektirmez
    wtf