1. anneler gününde görmüştüm bir yerde, annenizi üzmeyin, gün gelir toprağını öpersiniz, zorunuza gider, diye. o gün bugündür kıramıyorum hiç annemi, ne isterse yapıyorum, alıyorum.

    25 e merdiven dayarken anlıyorum ki, kimse annem kadar sevemez beni.
  2. vicdan muhasebesi yapamayanlar, yüreğinde iki gıdım sevgi taşımayanlar olmasın bir zahmet dediğimdir.

    arkadaşım tamam toplum kuralları, tamam çevre baskısı diyeceksin belki daha bir çok şey de sıralayacaksın yanına; çocuk dünyaya getirme isteğinin..


    yok vicdan ve sevgi meselesi bu bildiğin. başkada bir şey değil!
    yüreğin yoksa anne olma!
    organ olarak kalp taşımaktan bahsetmiyorum burada.. içinde insanlık yok!
    içinde bir gıdım vicdan yok!
    içinde anlayış ve daha kötüsü sevgiden eser yok!
    anne olma sen, ne olur!

    seviştik, çocuk oldu kadar basit değil bu arkadaşım..
    hayatının tüm yükünün altında eziliyorsun, yapamadıklarını, bastırdıklarını, bunalmışlığını el kadar çocuktan çıkartıyorsun!

    sen ne yaparsan yap dayak yediğinde bile "anne" diye ağlayıp eteğine yapışıyor.
    bir damla canlıdan hayatının tüm hıncını çıkartıyorsun.

    hala aklıma geldikçe devreler yanıyor bende. bu anne müsvettelerine tahammülüm yok inan olsun.
    çocuğum yok. tüm çocuklar benim!
    görürsem, hiç kusura bakmasın kimse..
    karışırım da, çıkışırım da, kavga bile ederim sokağın ortasında..
    ne demek 3 yaşlarında çocuğu dövmek???
    allahım aklımı koru!!
  3. beni hiçbir zaman evlat yerine koymayan kişilik.her zaman kişisel çıkarları için kullanmaya çalışan bir anne.kızının çocukluğunu,hayatını mahveden biri.böyle biri işte.
    herry
  4. yemekten sonra meyveleri almış kucağına soyuyor, doğruyor bize iki gıdım yedirmek için uğraşıyor falan kıyamam. babama "armut?" dedi (armut yer misin manasında). babam da geyik olsun diye "sensin armut!" dedi. annem de durup "o zaman sen de elmasın!" diye cevap verdi.

    naifliğinden ısırdığım. verdiği karşılığa bak ya altı yaşında çocuk cevabı. yerim ben onun saflığını. böyle de ponçik bir şey.
  5. yıllar önce (13 sene olmuş) dedemin cenazesinde teyzemi hatırlıyorum, babası ölmüş ama hiç üzülmüyor gibiydi, sonra yanında biri vardı döndü "babam öldü hiç üzülmüyorum, yarın annem ölse ona da hiç üzülmem" dedi. o zamanlar bu sözleri bir insandan, hem de yakın birinden duymak şok etmişti beni. bi insan nasıl olur da anne babasını sevmezdi? bir insanın kalbi nasıl bu kadar taşlaşabilirdi? o günden beri ona karşı hiç iyi bir şey hissedemedim. ta ki kendime annem ölse üzülür müsün diye sorana dek.

    bilmiyorum neden ama içimden gelerek evet diyemiyorum. çorba yaptığını hatırlıyorum, geceleri sobanın yanına süt koyardı kalkıp içer tekrar uyurdum. piknikte topladığım çiçekleri vermiştim, tavşanımı evden yollamış bana kaçtı demişti, bezden bi kaplumbağam vardı pis diye atmıştı. en sevdiğimse; 11 ağustos 99'da güneş tutulması olmuştu, izleyebileyim diye evin camını kırıp mumla karartmıştı (tutulmaya çok az kalmıştı ve evde başka cam yokmuş sormayın hiç :d )

    o gitse bunları da beraberinde götürecek gibi hissediyorum. onun gidişine değil de; bu ve bunun gibi bir çoğu var diye üzüleceğim sanrım. vefa borcu gibi, bilmiyorum.
    yıllar sonra tekrar soruyorum kendime; bir insanın kalbi nasıl bu kadar taşlaşabilirdi?
  6. özlediğim güzellik...
  7. hakkını ödeyemem.

    gerisi yalan da şu dünyada on numara insanlardır anneler. perde arkasında kalan ama tüm dünyayı kurtaran bir karakter gibi, hiç bir annenin hakkını ödeyemeyiz. kamu spotundan olabildiğince uzak olsun: "tüm anneleri sevin".
  8. benimkisi de hepinizinki kadar "tuhaf". konudan konuya atlayabilme, yumuşak karnını bulunca hemen gevşeme, bunu asla anlayamama, inatla ve sabırla ilmek ilmek ördüğü kozasında beni çileden çıkarabilme özelliklerine sahip. işin kötüsü, çevreme bakıyorum da, hangi kadın "ben annemin bu yaptıklarını asla yapmayacağım" hangi erkek "ben babam gibi olmayacağım" dese bir yaştan sonra hepsi o limanlara demirliyor. korkuyorum!

    az önce aradı; normal saatinin dışında aradığı için yüreğimi ağzıma getirdi bir güzel...çaktırmadım.

    - babanın dağcı ayakkabılarını bulamadık, nereye koydun?
    - dağcı ayakkabısı ne anne?
    - sen aldın ya be, lambır mambır dediğin, çirkin olan.
    - bilmiyorum ki.
    - yemek yedin mi?
    - yok daha yemedim.
    - kahve içme yemeden.
    - tamam.
    - herşeye tamam deme.
    -...
    - o mereti içiyorsan bile bari suratıma üfleme.
    - ne mereti be?
    - anlıyorum ben...sesi geliyor sigaranın!
    - sesi?
    - tartışma benimle!
    - seni seviyorum
    - kuzuuum!
    - öperim!
    mesut
  9. hayatımda ergenliğinden çıkamadığı için kendisiyle doğrudan bağlantısı olan herkesin hayatını zora sokan ve yeni yeni akıllanmaya başlayan insana verilen isim. bence bir anneyr verilebilecek en büyük ceza, çocuğuna "onun gibi olmamak için ne gerekiyorsa yap." şeklinde öğüt vermektir.