1. bütün annelerin anneler günü kutlu olsun onlar kutsal varlıklar olmasalar olmazdık.

    bugünü şova dönüştürmeden annelere olan değeri gösterelim.unutmayalım ki annesiz büyümüş olanlar veya halihazırda annesini kaybetmiş olanlar mevcut.tekrardan bütün kıymetli annelerin anneler günü kutlu olsun.
  2. küçükken anneler gününde annesine oyuncak almış bir insan olarak tüm annelerin ellerinden öperim. saygılarımla.
  3. öksüz olan ve öksüz bırakılan tüm çocuklar için hüzünden ibaret bir gündür.
  4. askerde olup annemden uzak olduğum ilk anneler günüm... hepimizin annelerinin anneler günü kutlu olsun barsa aramizda anne olan ellerinden öpüyorum.
  5. insanlarin dusuncesizligine cildirdigim gunlerin en basinda anneler gunu gelir. hicbir zaman anneler gununu veya babalar gununu, hatta annemin ve babamin dogumgunlerini sosyal medya hesaplarim uzerinden kutlamadim. Allah onlara omur verdikce de kutlamam. annesini babasini kaybetmis arkadaslarim var cunku. hepimizin oldugu gibi.

    belki size komik gelir; bu konuyu hayatimda adeta bir turnusol kagidi gibi kullaniyorum. arkadaslarinin uzuntusunu onemsemeden bu ozel gunlerde paylasim yapan arkadaslarin hayatimdaki konumlarini bir basamak asagiya cekiyorum. insanlari bu sekilde siniflandirmak belki iyi bir sey degildir ama hayatinda herseyi duzgun yapan kim var ki zaten aziz dostlar.

    soz konusu siniflandirmayi yaparken de ister istemez muhendis kafasi otomatik algoritmalar kuruyor, soyle ki:

    anneler gunu paylasimi algoritmam
  6. ilkokul üçüncü sınıftaydım. sınıf öğretmenimiz, hepimize bir şiir ezberletmişti. ezberlettiği şiirde geçen, kimi dizelerin yaşanılırlığı ile bağlantısı yoktu. en azından bizim için yoktu. okurken sıkılıyordum. neden bu şiirdeki gibi değiliz biz diye düşünüyordum. öğretmenimiz, bir sonrası derste anneler gününüzü nasıl geçirdiğinizi, ezberlediğiniz şiiri okuyup okumadığınızı soracağım demişti.

    sabah oldu. hiç değişmeyen bir alışkanlık gibi yine annemle ben vardım. annem mutfakta kahvaltı hazırlıyor bense ezberlediğim şiiri kağıda geçiriyordum. altına da yüreğimi kızartan, dilimden düşmesine engel olan, sevgi sözcüklerini kullanmadan kaba ve çirkin bir ilkokul elyazısıyla anneler günün kutlu olsun, deyip kağıdı katlamıştım. sonra yastığının altına yerleştirip mutfağa geçmiştim. başım öne eğik, içim sıkıntıyla boğuluyordu. o günü, o sabahı hiç unutmuyorum. sözlü olarak dile getiremediğim gibi, halen de yüreğim kızarıyor, içim bir salyangoz kabuğu gibi kırılıveriyor.

    oldum olası belirlenmiş özel günleri sevmedim, sevemedim. doğum günleri dahi. gün boyu hiç bitmeyecekmiş gibi gelen kutlamaların baskıcı, zorba, toplumsal ayrışmayı hızlandıran yanını fark etmiyorlar. ısrarla geleceğin anne adayı, anneler günün kutlu olsun'daki mantığını kavramakta güçlük çekiyorum. her kadının bir anne olma zorunluluğu varmış gibi, her kadının doğurganlık potansiyelini kullanma mecburiyetindeymiş gibi. doğurmama hakkına, anne olmama hakkına sahip değilmişiz gibi. geleceğin anne adayı derken, sözcüklerinin temelinde yatan cinsiyet ayrımcılığını, cinsiyet rollerini dikte eden o psikolojik şiddetin farkında değiller. küçük kız çocukların bile anneler günü kutlanılıyor.

    yeterince anne ve annelik kavramı yaralanmışken, toplumsal bir sorun haline dönüşmüşken, duygusal olarak hırpalanmışken, evlere hapsetmişken, maddi ve manevi olarak şiddete maruz kalmışken ve sayabileceğim birçok nedenlerin ardı arkası kesilmemişken, bu günü kutlamak samimi gelmiyor.

    yeryüzüne kanarken böyle, kolay kolay geçmez içimdeki sıkıntı, yüreğimdeki kızarıklık.