1. ilaçlarda seçicilik yıllar geçtikçe yapılan araştırmalarla artar yani ya mevcut ilaçlar geliştirilir(sitalopram-essitalopram, setirizin-levosetirizin) ya da yeni ilaçlar geliştirilir. insan ömrü ve yaşam kalitesi bu sayede artar. sırf eau de Goulard'ın bulunması bile başlı başına Avrupa'da ortalama yaşam süresini arttırması bakımından bir devrimdir. bakın daha Alexander fleming ve penisilin'e gelmedim bile.

    bu ilaçların geliştirilmesi nedenli daha seçicisi, daha etkini geliştirilen ilaçlar yavaş yavaş kullanımdan kalkabilir ve bu durum genel olarak bu sektörün olumsuz değil tam tersine olumlu yönüdür. yine de çoğu eski ilaçta kullanılmaya devam edilir. ilaçta reklama elbette karşıyız ama henüz ilaçta reklamın yasaklanmadığı yıllardan kalan aşağıda ki görseldeki ssri sınıfı antidepresan ve muadilleri hala kullanılmaktadır. bakın bu ilaç lilly tarafından 1972'de bulunmuş ve 1986'da klinikte kullanılmaya başlanmış. 1972'de bulunan bir ilaç neden 1986'da kullanılmaya başlanmış derseniz, bunun nedenini aşağıda verdiğim linkte bile bir youser arkadaş yazmış, oldukça kısa özetlemiş.

    https://www.changingworld.com/prozac-mood-brightener-postcard-new-improved-life-wash-your-blues-away-america-s-1-selling-drug-backside-asks-why-are-depression-mood-disorders-rising-exponentially-subvertisement-from-adbusters.html

    http://youreads.net/yorum/72608

    endikasyonları ne olursa olsun ilaçlarla ilgili temel sıkıntı, uzmanlığı olmayan kişilerin bu işi sosyoloji, felsefe falan gibi bir şey sanıp yorumlarda bulunmasıdır. bu alan yoruma ve sübjektif değerlendirmelere kapalı bir alandır. bu bir matematiktir. kırmızı ışık dalga boyu 700-635 nm arasındaki ışıktır. siz bir ışığın rengini kırmızı olarak algılayabilirsiniz, söz konusu ışığın rengi hakkında saatler süren geyikler çevirebilirsiniz. ama matematiksel olarak ışığın rengi yoruma, değerlendirmeye kapalıdır. DALGA boyuna bakarsınız ve iş biter.

    son olarak, haftada 70 saat bu işi yapıyorum ben. iki dakika nefes almak, kafamı dağıtmak için girdiğim bu ortamda bir şeylerin yanlış bilinmesi, hatalı değerlendirilmelerde bulunulması benim çok da derdim değil. vicdanen, deontolojik, etik olarak kendimi sorumlu hissettiğim ve tutamadığım için zaman zaman bu tip başlıklara bir şeyler yazıyorum dilim döndüğünce. bu tip bir başlığı son canlandırışım olabilir.