arkadaş z. özger

Kimdir?

arkadaş zekai özger, (d. 8 ocak 1948, bursa - ö. 5 mayıs 1973), türk şair.

asıl adı zekâi özger'dir. şiirlerini arkadaş z. özger adıyla yayımladı. selanik göçmeni işçi bir ailenin çocuğudur. babasının adı ali, annesinin adı fahriye'dir. ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi basın ve yayın yüksek okulu’ndan mezun oldu. trt'nin ankara bürolarında çalıştı.

soyut, forum, papirüs, yordam, dost, yansıma dergileri ile ulus gazetesinin kültür-sanat sayfalarında şiir ve yazıları yayımlandı.

24 ocak 1971 tarihinde sbf yurduna yapılan polis baskını ve gözaltı sırasında işkenceye varan dayağa maruz kaldı ve başına ağır darbeler aldı. aradan yıllar geçtikten sonra 29 nisan 1973 sabahı ankara'da, sokakta ağır yaralı bir halde bulundu, kaldırıldığı numune hastanesi'nde 5 mayıs 1973’te öldü. beyin kanamasından öldüğü belirlendi. arkadaşları, ölümünü sbf yurdunun basılması sırasında başına aldığı ağır darbelere bağladılar.

erken ölümü nedeniyle "ne zaman yayımlarsam yayımlayayım adı 'sakalsız bir oğlanın tragedyası' olacak!" dediği şiir kitabını yayımlama olanağı olmadı. dergi ve gazetelerde yayınlanan şiirleri ölümünden sonra tekin sönmez tarafından "şiirler" adıyla bir kitapta toplandı (nadas yayınları, 1974). ikinci basımı "sevdadır" adıyla yapılan kitap (mayıs yayınları, 1984) daha sonra da bu adla yayımlanmaya devam etti. kenan yücel tarafından yayına hazırlanan "sakalsız bir oğlanın tragedyası" adlı kitapla (ve yayınevi, nisan 2014) şairin şiirleri gerçek adına kavuştu.

şiir yazdığı yıllardaki üniversite ortamının da etkisiyle ölüm ve cinsellik konularını sık sık işledi. çoğu arkadaşının aksine dönemin sert siyasi şiir geleneğine uymayıp kendi yalnız yolunu oluşturduysa da ölümünden sonra adı akıllarda kalan arkadaşları değil o olmuştur. tahir abacı'nın da dediği gibi en çok da arkadaş'a yakışmıştır bu kimlik.

arkadaş zekai özger adına, izmir'de mayıs yayınları tarafından 1996'dan bu yana her yıl şiir ödülü verilmektedir.


  1. kısacık hayatında "başını omzuma yasla, göğsümde taşıyayım seni. gövdem gövdene can olsun." demiş. kim bilir daha neler diyecekken yarım kalmış tıpkı 'sakalsız bir oğlanın tragedyası' gibi!
  2. ben az konuşan çok yorulan biriyim
    şarabı helvayla içmeyi severim
    hiç namaz kılmadım şimdiye kadar
    annemi ve allahı da çok severim
    annem de allahı çok sever
    biz bütün aile zaten biraz
    allahı da kedileri de çok severiz

    hayat trajik bir homoseksüeldir
    bence bütün homoseksüeller adonistir biraz
    çünki bütün sarhoşluklar biraz
    freüdün alkolsüz sayıklamalarıdır

    siz inanmayın bir gün değişir elbet
    güneşe ve penise tapan rüzgârın yönü
    çünki ben okumuştum muydu neydi
    biryerlerde tanrılara kadın satıldığını

    ah canım aristophones
    barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum
    ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde
    ölümü tanrıya saklıyorum

    ve bir gün hiç anlamıyacaksınız
    güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
    düşüvericek ellerinizden ellerinizden ve
    bir gün elbette
    zeki müreni seviceksiniz

    (zeki müreni seviniz)
  3. bir insanın isminin arkadaş olması ne kadar güzel bir şeydir. isminin ağırlığında ezilmezse sosyal yaşama 1 puan önde başlar.

    şairi hiç okumamıştım, ismini dahi duymamıştım esasen. burada karşılaşıp öz geçmişini okuyunca abi çok sempatik geldi. şiire çok fazla ilgi duyan biri değilim. buna rağmen sakalsız bir oğlanın tragedyası adlı kitabını sipariş etmeye niyetlendim. içeriğini bilmeden ve bunu çok da dert etmeden. elime alınca okur öğrenirim nasılsa. sanırım zamansız ve erken ölümünden dolayı başka da kitabı yok. :/

    çevrim içi mağazalarda tükenmiş. akmar'da bulabileceğime dair duyumlar aldım. heyecanlandım.

    arkadaş abi'yi çok sevdim, karşılıklı oturup rakı içebilmeyi dilerdim. bana, hiç oralı olmadığım şiirden bile bahsetse oturup dinlermişim gibi geldi.
  4. açtık çok açtık çok çok açtık
    ekmek istedik kadın istedik tanrı ıstedik

    ve oturup ağladık niye
    ve niye hiç görmemiş gibi sanki
    oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
    ona şaşıyorum biz sanki hiç ekmek görmedik
    yemek için
    hadi hiç görmedik diyelim / çok doğru /
    sanki hiçbir şey de mi yemedik

    bak biz helva yedik güneşe karşı
    / şapka alıcak paramız yoktu / helva yedik
    sonra güneş yedik yüz derece sıcaklıkta
    şart değildi biliyorum güneş yememiz
    güneş onlarındı biz hırsızız hem valla hem billa
    biz toprak yiyorduk o zamanlar katık olsun diye
    güneşi de yedik yüz derece sıcaklıkta hırsızız valla

    bak biz daha neler yedik
    inanamıycaksınız ama hem valla hem billa
    eylüllerden tutun da nişanlara kadar
    göğün saralı günlerinde yağan yağmurlarda
    ve de vıcık vıcık çamurlarda
    ve de dizboyu karlarda
    ve de en bi fena havalarda
    / biliyorum inanmıyacaksınız ama /
    ayaz yedik soğuk yedik hem valla hem billa
    yağmur yedik çamur yedik kar yedik
    ve de eylüllerden nişanlara kadar
    umut yedik umut yedik memetler gibi

    hadi hadi söyletmeyin biz daha neler yedik
    yüzüne tükürülmez adamlardan tekme yedik valla
    çelme yedik tokat yedik alışkınız acımayın bize
    o yüzüne tükürülmez adamlar var ya
    onlar bile hep bizden yediler
    yediler kollarımızı ellerimizi tırnaklarımızı
    yediler gücümüzü terlerimizi
    güç deyip ter deyip önemsemeyin
    bizim günboyu kullandığımız şeyler
    ama biz yiyemedik oh deyip
    kollarımızı ellerimizi tırnaklarımızı
    ve de gücümüzü terlerimizi

    hadi hadi biz daha neler yedik
    ot yedik et yedik
    bok yedik/

    açtık çok açtık çok açtık

    kadın istedik tanrı istedik

    ve oturup ağladık niye
    ve niye hiç görmemiş gibi sanki
    oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
    ona aşıyorum biz sanki hiç kadın görmedik
    biz galiba hiç kadın görmedik / çok doğru /
    biz iş gördük güç gördük kadın görmedik
    zaman mi bulamadık ne/ biz kadın görmedik

    ve bir kadın aldık çarşıdan birşeyler umarak
    kadın dediler soy dediler soyduk
    giysilerini soyduk kadının ve şeylerini
    ve salt kadın dediler salt kadındı şimdi o
    salt erkek bekliyordu şimdi biz salt erkeğiz
    salt erkeğiz ve çok açız dayanamadık
    soymayı sürdürdük kadını gözlerimizle
    ve soyduk giysilerini kadının ve şeylerini
    ve soyduk saçlarını dudaklarını ve gözlerini tardıeu gibi

    ve soyduk birşeyler umarak derilerini etlerini
    ama hep birşeyler umarak soyduk herşeylerini
    ne çıktı karşımıza biliyor musunuz sonunda
    salt kadın yerine salt kemik
    ve kemikler arasında kırlı bir yürek
    çirkin korkunç bir iskelet
    oysa hep başka düşlemiştik kadını
    en iyi en güzel ve sıcacık
    ve de temiz yürekli / yanı kadın
    yanı kadın /

    biz çok açtık kadın istedik
    yanı kadın yanı sevgi yanı aşk
    ama en iyi en güzel ve sıcacık
    ve de temiz yürekli
    yanı kadın

    açtık çok açtık çok çok açtık

    tanrı istedik

    ve oturup ağladık niye
    ve niye hiç görmemiş gibi sanki
    oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
    ona şaşıyorum biz sanki hiç tanrı görmedik
    hadi hiç görmedik diyelim / çok doğru/
    tanrı da mi hiç görmedi bizi
    hep bilinen şeyler gibi yinelemek
    ama yalnız yinelemek hep yinelemek hep umarsız
    -sen n'apıyorsun orda sen n'apıyorsun
    -hiç sigara kutusu topluyorum yerden yakıcam
    -bak bir odun düştü arabadan alsana
    -yok onu öteki alsın o çok yoksul
    -kamyona geleyim mi abi kamyona iyi taş taşırım
    -beş liradan fazla vermem bak hava çok soğuk
    - manton yok mu senin bu kış kıyamette
    -hırkam eski biraz ama olsun yundur tutar gene
    çıplaklıktan iyidir
    -bu adam deli mi ne yırtık gömlekle bu soğukta
    -ben karı iki beş de çocuk yedi bir de tanrı sekiz kim
    ısıtacak bizi kim doyuracak bizi
    -'inandığımız tanrı -da- yalnız bıraktı bizi'

    bağışlatıcı olmuyor ey bağışlatıcı olmuyor
    bilmem nerelerdeki özgürlük şarkıları
    bizim özgürlüğümüzü bunca kısıtlamışken

    tutsaklığımızı sürdürürken ezerken ezdirirken
    kurdukları düzende kayırdıkları güçlere

    kayırdıkları güçlere sanki biz insan değiliz

    gökyüzüne uzanmaktan yoruldu ellerimiz
    ne isteriz ne isteriz bilseniz
    bilseniz inanca karşı gelmek ne zor
    bilseniz ekmek yemek şu içmek ne zor
    bilseniz mutluluk ah mutluluk
    mutluluk çok ötelerde şimdi
    nedensiz isteksizliğiyle vermekten kaçındığı bizlere
    bizlere yanı kendi yarattığına
    / ne gülünç kendi yarattığına /
    mutluluk çok büyük ve çok ötelerde şimdi
    tanrı kadar
    ulaşılmaz

    bir ulaşsam bir ulaşsam yok mu ya bir ulaşsam
    kimselere bırakmıycam kimselere bırakmıycam
    ama gücüm ama gücüm ama gücüm kısıtlı

    valla bıktık billa bıktık yaşamaktan
    ben insanım dedik günahkar olduk
    ben tanrıyım dedik günahkar olduk
    ben günahkarım valla

    ben günahkarım valla ve de tüm günahlarını insanların
    topladım omuzlarıma/ ben günahkarım valla
    bir hafifledim bir hafifledim ki sormayın
    günahlar ne hafif şeyler öyle ve de ne güzel

    ben hep tanrıyı düşündüm tanrıyı sevdim
    ben hep tanrının dediğini yaptım günahkar değilim
    baktım hiç düşünmedi tanrı beni hiç sevmedi
    baktım tanrı hiç yapmadı dediğimi

    töbe töbe ben günahkarım valla

    kaynattım üç tencerede üç ayrı aşı
    ekmeği kadına kadını tanrıya tanrıyı ekmeğe üleştirdim
  5. hem aşkın;

    "dur
    akıtma gönlüm yaşını
    gözünden öpecek bir yer bırak
    oy bana en yakın
    bana en uzak
    sevgili yar
    hasretine vur beni"

    hem kavganın;

    ''alnını
    dağ ateşiyle ısıtan
    yüzünü
    kanla yıkayan dostum
    senin
    uyurken dudağında gülümseyen bordo gül
    benim kalbimi harmanlayan isyan olsun''

    hem de umudun;

    "yırtarak geçiyor kalbimizden
    hayatı da törpüleyen zaman

    şuramızda birşey var
    acıya benzer
    umuda benzer
    böyle günlerde hayat
    hem umuda, hem acıya benzer
    ..."

    şairidir.

    zeki müren'i sevmemizi ister;

    ''
    merhaba canim
    ben az konuşan çok yorulan biriyim
    şarabı helvayla içmeyi severim
    hiç namaz kılmadım şimdiye kadar
    annemi ve allahı da çok severim
    annem de allahı çok sever
    biz bütün aile zaten biraz
    allah'ı da kedileri de çok severiz

    hayat trajik bir homoseksüeldir
    bence bütün homoseksüeller adonistir biraz
    çünkü bütün sarhoşluklar biraz
    freüd'ün alkolsüz sayıklamalarıdır

    siz inanmayın bir gün değişir elbet
    güneşe ve penise tapan rüzgârın yönü
    çünki ben okumuştum muydu neydi
    biryerlerde tanrılara kadın satıldığını

    ah canım aristophones
    barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum
    ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde
    ölümü tanrıya saklıyorum

    ve bir gün hiç anlamayacaksınız
    güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
    düşüverecek ellerinizden ellerinizden ve
    bir gün elbette
    zeki müren'i seviceksiniz

    (zeki müren'i seviniz)
  6. 25 yıllık kısa hayatının film olması gereken şair.
  7. 45 sene önce, çok genç bir yaşta( 25 yaşında) aramızdan ayrılan; bu toprakların yetiştirdiği şairlerin içinde her zaman gönlümde ayrı bir yeri olan şair. bütün şiirleri apayrı güzel,hasreti en iyi bilen-yaşayan-anlatan,"kalbim bir gün elbet sana hükmedeceğim."diyerek kalbime de seslenen,yalnızlığını" sustukça çoğalıyor tekliğim." şeklinde ifade eden,"yırtarak geçiyor kalbimizden hayatı da törpüleyen zaman,şuramızda birşey var acıya benzer umuda benzer böyle günlerde herşey hem acıya, hem umuda benzer." diye günlerin 'perişanlığından' dem vuran,"üzme kendini bu kadar sana umudu öğretemeyenlerin suçu mu var" diyerek de beni hep okurken gülümseten,umutlandıran çokça sevdiğim bir şairdir arkadaş zekai özger.
    gule
  8. bu yıl mayıs ayında ölümünün 40.yıl dönümü anısına 1.insan hakları öğrenci kongresi düzenlenen "farklı" olmanın zorluklarını yaşamış ve zorlukların getirdiği güzel bakış açısını yakalamış şair.
  9. hakkında herhangi bir bilgi olmaması ve fakülteden arkadaşı olan sina akyol'un da reddetmesine rağmen neden hâlâ eşcinsel olarak anıldığını anlamadığım, lise yıllarımda eski solcu bir abide görüp karış karış kitabını arayıp zar zor bulduğum, döneminin hüznünü ve aydınlığını şiirlerine yansıtmış 70'lerin yitik şairi.