Kimdir?
aşık veysel, şarkışla’nın sivrialan köyünde doğdu. asıl adı veysel şatıroğlu’dur. 7 yaşında yakalandığı çiçek hastalığından dolayı bir gözünü, daha sonra bir kaza sonucu, az gören öteki gözünü yitirdi. evlerine sürekli olarak gelen aşıklardan dolayı türküyle ve bağlamayla ilgilendiğini gören babasının aldığı bağlama veysel’in yaşamına eşlik etti. ilk bağlama derslerini de babasının arkadaşı çamşıhılı ali’den aldı. yunus, karac’oğlan, dertli, erzurumlu emrah gibi aşıklardan etkilendi ve türkülerinde onlarla olan duygu yakınlığını yansıttı. önceleri usta malı türküler söyleyen aşık veysel, 40 yaşlarına doğru kendi şiirlerine ağırlık vermeye ve türküleştirmeye başladı.1931 yılında gerçekleştirilen aşıklar bayramında adı duyulan ve 1933 yılında atatürk için söylediği bir türküden sonra özellikle ahmet kutsi tecer’in de yardımıyla giderek tüm türkiye’de tanınmaya başladı. bu yıllar aynı zamanda veysel’in kendi türkülerini söylemeye yönelmesi anlamında bir geçiş dönemi olarak sayılabilir. bu döneme dek köyünden hiç çıkmayan aşık veysel bunu izleyen yıllarda türkiye’nin birçok yöresini dolaşarak kendi yöresi dışında da insanlara türkülerini aktarma fırsatı buldu. 1952 yılında istanbul’da kendisi için büyük bir jübile yapılan aşık veysel’e, 1965 yılında türkiye büyük millet meclisi’nin özel bir kararıyla aylık bağlandı. türkülerinde kendi özgü bir içtenlikle doğadan insan sevgisine hemen her konuyu işleyen aşık veysel, istanbul radyosunun ilk yayınlarında da türkü söyledi. 1941-46 arasında, aşık ali izzet’le birlikte köy enstitülerinde halk türküleri ve bağlama dersleri verdi. zamanla veysel ve ali izzet’in temsil ettiği bağlama çalma ve türkü söyleme biçimi başlıbaşına bir tavır olarak yerleşti. önceleri yöresindekiler sonra türkiye’nin her yerinden aşıklarla karşılaştı, tanıştı. ölümüne dek de sürekli olarak, yaşlı genç aşıklar tarafından ziyaret edildi. aşık veysel’in önemli sayılan ancak pek bilinmeyen bir özelliği de köyünde ilk kez meyve bahçesi kuran ve meyve yetiştiren kişi olmasıdır. araştırmacılara göre bağlamanın ilk düzeni olarak kabul edilen ve aslında aşık süleyman tarafından kullanılan ancak aşık veyselaracılığıyla yayıldığından dolayı aşıklama düzeni (la-re-mi), »veysel düzeni« olarak da bilinir. aşık veysel'in şiirlerinin toplandığı »deyişler« (1944), »sazımdan sesler« (1950) ve »dostlar beni hatırlasın« (1970) adlı kitapları yayımlandı.
-
kendisi bir eşiktir benim için. bir köşe taşı, bir örnek, bir ilham veya belki de bir lider.
özel bir zekası mı yoksa, onun ötesinde, medyumvari bir ruhani üst algı şansı mı bilemiyorum.
ama kendisi "benim için" düşünceleri ile insanlık tarihi içinde, türünün en iyi örneklerindendir.
yunus emre gibi, metafiziği, adeta doğa kanunlarının matematiğinde yoğurduğunu öyle kendinden emin şekilde ifade eder ki, ona katılmamak insana kendini cahil hissettirir. hani doktora gittiğinizde kendinizi doktorun ellerine bırakırsınız ya, konunun bilirkişisi olduğunu bildiğiniz ve buna güvendiğiniz için. işte aynen öyle bir olaya sebebiyet veriyor aşık veysel. kendisine tıkandığım konularda başvuruyorum. inanmak. böyle bir adam inanıyorsa inanmamak için daha iyi bir sebep bulmam gerekiyor, şeklinde düşündüğüm dahi oluyor.
bunların yanında ve bunların katkısı ile diğer aşıklardan veya ozanlardan farklı bir yerdedir.
örnekle anlatılacak olursa:
mahsuni, her ülkeye her topluma gerekli insanlardan. insanların saf öfkelerini, acılarını, haykırmak istediklerini ve dilinin ucunda durup da bir türlü söyleyemediklerini diğer insanların duymalarını sağlayan bir araç. mahsuni, dünyevidir, hatta toplumsal. o bir insandan öte bir fikir, veya bir bir fikrin üzerinde işlediği bir olgudur.
bunun yanında veysel, (bunu kimi olumsuz bulabilir) aşmış bir düşünce yapısındadır. bu dünya ile alıp veremediği kalmamıştır. çok ötelerdedir. sanki ruhu evren dışı bir yerdedir de arada ziyarete geldiği bedeninde bırakın bu işleri der. daha geniş düşünür. anı kovalamaz. günlük acıları milyonlarca kez çekmişçesine, yenilerini değil, tekini değil, tümüne ve tümünün önemsizliğine dem vurur. ağalık zulmüne takılmaz bile, sen toprakla aranı iyi tutuyor musun diye sorar, fikir özgürlüğünden idam edilenlere değil, düşünmeyi unutmuşlara düşünecekleri konuları fısıldar.
velhasıl özeldir şatıroğlu. kimi için bir ozan, kimi için şarkıcı. kimisi içinse çok ötesidir. -
çifteler köy enstitüsü'nde müzik öğretmenliği yapmıştır. bir öğretmen, okulun konseptine ancak bu kadar uygun olabilirdi herhalde. dedem ve dedemin çifteler'deki dönem arkadaşlarından gördüğüm kadarıyla da dokunduğu insanı güzelleştiren bir üstad imiş. her öğrencinin isminden bir türkü yakarmış, çok sevimli değil mi :) -
asıl adı veysel şatıroğlu. dünyanın gelip geçiciliği üzerinde hayli durmuştur.
uzun ince bir yoldayım
gidiyorum gündüz gece
bilmiyorum ne haldeyim
gidiyorum gündüz gece
dünyaya geldiğim anda
yürüdüm aynı zamanda
iki kapılı bir handa
gidiyorum gündüz gece
uykuda dahi yürüyorum
kalmaya sebeb arıyorum
gidenleri hep görüyorum
gidiyorum gündüz gece
kırkdokuz yıl bu yollarda
ovada dağda çöllerde
düşmüşüm gurbet ellerde
gidiyorum gündüz gece
şaşar veysel işbu hale
gah ağlaya gahi güle
erişmek için menzile
gidiyorum gündüz gece -
izmir kızılçullu köy enstitüsü'nde de müzik öğretmenliği yapmış, dedemin de öğretmeni olduğunu öğrendiğim saz şairi, halk ozanı, aşık. halka, halkı, halk için anlatanlardan. -
ağaçlar al giydi kuşlar dillendi
açtı bahar çiçekleri ada'nın
toprak mevce geldi yer yeşillendi
açtı bahar çiçekleri ada'nın ...
***
bugün ölüm yıl dönümü.. güzel uyusun. -
beni hor görme kardeşim
sen altınsın ben tunç muyum?
aynı vardan var olmuşuz
sen gümüşsün ben saç mıyım?
ne var ise sende bende
aynı varlık her bedende
yarın mezara girende
sen toksun da ben aç mıyım?
topraktandır cümle beden
nefsini öldür ölmeden
böyle emretmiş yaradan
sen kalemsin ben uç muyum?
tabiata veysel aşık
topraktan olduk, kardaşık.
aynı yolcuyuz yoldaşık
sen yolcusun ben bac mıyım
bu sözleri bugünlerde çok iyi anlamamız lazım. -
bir aşık torunu olarak (aşık mevlüt ihsani) kalbini gönlünü şiirlere türkülere veren değerlerimizi unutmayalım .. mekanın cennet olsun .. -
alaylı filozof. -
kitapsız büyür topraktan öğrenirler -
bu toprakları, bu toprak insanını en güzel sözlerle yine bu toprağın insanına anlatan halk ozanı. endüstriyelleşmiş modern dünya insanının, plazalarda kendi özünü unutanların, sitelerde halktan iyice kopanların, güvensizlik ortamını yaratanların, güvensizlik ortamından nemalanların. tekrar tekrar dinleseler keşke kendisini. kim olduğunu hatırlasalar. anlasalar ne dediğini.
kim okurdu kim yazardı
bu düğümü kim çözerdi
koyun kurt ile gezerdi
fikir başka başk'olmasa.
şu dizelerdeki anlam derinliğini gördükçe insan daha fazla hayran olmadan duramıyor kendisine.