1. kendi sözlüğünü kur 20 trol 20 de normal yazar koy orada ülke gündemini değiştir.
    seed
  2. ufak tefek dertleri olan yazar. bir işyeri kurayım dedim hayatımı kararttım. on bin lira maaş alıp kafama göre yaşıyordum. benim gibi girişimci ruhlu bir insan maaşlı işte çalışamaz dedim bir iş kurdum.

    işe girerken elli bin lira kadar bir sermayem vardı. tek başıma biteremem bunu diye bir ortakla işe girdim. bankadan yüz bin lira kredi çektim. üç kredi kartımı köküne kadar kullanıp otuz bin lira kadar borçlandım. arkadaş eş dosttan yüz bin lira kadar borç aldım. işi kurduk resmi başvurumuzu yaptık çalışma bakanlığına. fetö soruşturması nedeniyle üç ay bekletildik. sonrasında fetöcü olmadığımı öğrendikten sonra resmi işlemler üç ay kadar sürdü. tabii bu dönemde kredi ve kredi kartlarını ödeyemediğim için icralık oldum.

    işyerimizi açtık çalışıyoruz. işler beklediğimizin çok altında ama en azından üç beş bir şeyler gelecek diyoruz. müşterilerden ödeme almak mümkün değil. ödüyorlar ama üç beş ay geriden. çalışanların maaşı o kadar hızlı geliyor ki şaşırıyorum. altı üstü personel maaşları 18 bin lira. sigortalarıyla 26 bin lira falan. para olmayınca büyük para oluyor. personelin maaşını geciktirmek olmaz diye tefeciden para aldık bir kaç kez. tabii onu da ödemedik. kiralık arabaların ücretini ödemeyince arabamız kalmadı. araba olmayınca ne pazarlama yapabildik ne de hazır müşterilerimize hizmet verebildik. dükkan sahibi kirayı ödemediğimiz için mahkemeye başvurmuş. adamın boş dükkanını cennet yaptık yaranamadık.

    işler böyle gidince sevgilimle çok ilgilenemedim. ilgisizlik bir kadının en tahammül edemediği şey sanırım. bana bir şey katamadığı için ayrılmak istedi saygı duydum. bu kafa karışıklığı ve sıkıntı döneminde sinema işleriyle ilgilenemedim. yazdığım senaryoma bulduğum yapımcı yan çizmeye başladı. sonrasında tamamiyle vazgeçti. telefonlarımı açmaz oldu.

    iletişim yayınları basmayı kabul ettiği kitaptan vazgeçti. düzeltmemi istedikleri bölümleri düzeltmedim diye.

    sonrasında icralık olduğum borçlar hukuk bürosuna gitti. halledeceğim dememe rağmen şerefsizler annemi arayıp huzurunu kaçırıp aile baskısı kurmaya kalkmış. bugün ortağımla biraz tartıştım. hayatımı siktin abi dedi. ya moral önemli takma kafana dedim. paran var mı diye sordum. yüz lirası varmış. aldım onu. gittim kendime üç kitap aldım. ortağım nedense sinirlendi. neymiş evinde elektrik kesikmiş. vizyonu dar adamla ortak olmayacaktım. kitaba verilen para için üzüldü adam ya.

    sayısız kere parayı bulup kaybetmiş biri olarak kafayı kullanırsam bu işi halledeceğimi biliyorum. nasıl diyen olursa eski bi entry.

    .!---- spoiler ----!

    iş kurmak zordur ama para kazanıp hayatınızı idame ettirebilirsiniz. bilimsel düşünüyor ve biraz ticari zekanız varsa rahatça yapabilirsiniz. önce hedef kitleniz fakir insanlar olmalı. fakir insanların ulaşamayacakları şeyleri onlara ucuz fiyata kiralamayı düşünün en azından ben öyle yapıyordum. tıp fakültesini bitirdim. kars'ta mecburi hizmeti yaptım sonra askerlik. tekrar kars'a gidip çalışmak istemedim. zaten doktorluk bana göre değil dedim. aslında özel hastanelerde çalışabilirdim ama istemiyordum doktorluk yapmak. yollara düştüm. otostop çekiyorum. param kısıtlı olduğu için gündelik işler yapıyorum araba yıkadım baktım anca karnımı doyurabiliyorum. erdek'e gittim sahilde bira şişelerini toplayıp bayilere satarak karnımı doyuruyorum. sonra baktım ki bu hayat zor. millet yiyor içiyor sevişiyor biz karın tokluğuna yaşıyoruz.ne yapsam diye düşündüm hiç param yok. bir arkadaşımdan bugünün parasıyla üç bin lira kadar borç istedim. o zamanlar akülü araba diye bir şey zengin çocuklarında bile yok sayılır. ben gittim beş tane küçük çocuklar için akülü arabalardan satın aldım o parayla. biri yunus şeklinde biri kamyonet biri ördek biride peri arabası gibi bir şeydi renkli ve çocukların dikkatini çekecek. insanların sahilde yürüyüş yaptığı alanda bahçesi olan bir bar vardı. gittim sahibiyle konuştum. bahçenin çevresinde bir tur atmak bir lira dedim. gören çocuk deliriyor anne yunusa bincem baba ördeğe bincem. bir lira için kim çocuğun ağız kokusunu çekecek. günde 300 liranın altında toplamıyordum. hafta sonları ikiye katlanıyordu. bir kaç araç daha ekledim konvoya. aylık 15 000 lira kazanıyordum. neyse sezon bitti müşteri kalmadı. ben eskişehir'e gittim. ama orada işler iyi gitmedi. belki de ben doğru yeri bulamadım. ama yinede karnım doyuyordu benim aklım erdek'te kazandığım paradaydı. yoksa eskişehir'de de doktorken aldığım maaşı kazanıyordum. neyse kış bitti. sezon açılmadan ben erdek'e gittim. sezon daha başlamasa da bar açılmış. bir baktım barın sahibi akülü araba almış kendine, kiralamaya başlamış. vay amk dedim. yapacak birşey yok sinir olsam da adama diyecek bir şey bulamadım. akülü arabalarımı sattım. erdek'ten feribota atladım avşa adasına gittim. sezon daha başlamadığı için ortalık bomboş. pansiyoncuların en aç kaldığı dönem. yazın pansiyonculuk yapıp tüm yıl o parayla geçiniyorlar. gittim bir pansiyoncuyla pazarlığa oturdum. adamın paraya ihtiyacı olduğunu biliyorum bende de nakit sıcak para var. deniz gören yol üzerinde bir pansiyonun ikinci katındaki beş odayı bir sezonluğuna kiraladım. rakamı net hatırlamıyorum ama sanırım günümüzün beş bin lirasıdır. aslında adamın istediğ daha fazlaydı ama adamın önüne koydum parayı sıcak paraya hayır demedi. oradaki pansiyoncuların taktiği feribot geliş saatlerinde limana gidip boş pansiyon boş pansiyon diye müşteri kovalamak. insanlar pansiyonu görmüyor gidip bakıyor pislik içinde vs vs. ben odaları pırıl pırıl yaptım. sonra fotoğraflarını çekip internette ilgili yerlere ekledim. bu pansiyoncular müşteri az olduğu dönemde fiyatları yirmi liraya düşürdüğü ve müşteri bulamadığı günlerde bile ben elli liradan hiç boş kalmadım. bayram tatilinde ise fiyatlar arttı. tek yaptığım iş sabah beş odayı temizlemek ve çarşafları değiştirmek yarım saatimi alıyordu. dört ay tatil yaptım cebimde oradan ayrılırken otuz bin lira vardı. seviştiğim kadın sayısını söylesem aklınız karışır. neyse oradan sonra adana'ya gittim. şimdilik yoruldum gerisini sonra editlerim. edit: şimdi adana olayını anlatmaktan vazgeçtim çünkü etik olmayan şeyler oldu. şimdi çoluk çocuk okuyor nasıl adam kazıkladığımı anlatıp kötü örnek olmayalım. gençlere hinlik cinlik şeytanlık öğretmeyelim. adana'dan alanya'ya geçtim. alanya'da bir arkadaşım poliklinik açmış müşteri bekliyor. orada sistem şu. otelde bir rus hastalandı diyelim. hepsinin zorunlu sağlık sigortası var. muayene için yanlış hatırlamıyorsam elli dolar ödüyor sigorta şirketi. hastadan da elli dolar alıyorlar. ben müşteri yani hasta bulurum sana ama yirmi dolarını alırım dedim. büyük otellere girmek mümkün değil çünkü otel doktorları var. bütün küçük otellerin resepsiyoncularına gittim hasta olursa beni ara on dolar senindir diyorum. günde elli hasta bulduğum dönemler oldu. hastalığın durumuna göre aldığım para artıyordu mesela eli kırık bir hasta buldum. alçıydı şuydu buydu tüm işlemlerden yüzde yirmi alıyordum. tek yaptığım şey telefonuma bakıp polikliniğe x otelde hasta varmış demekti. sonra sıcaktan bunaldım bıraktım bu işi. sonra ismini vermek istemediğim bir şehirde dolaşıyorum. parayı alkole yatırmışım para yok. bir devlet hastanesine gittim ortopedi cerrahi servislerine gidip evinize gelip pansuman yaparım diye kartımı dağıtmaya başladım. sonra iki hemşireyle anlaştım. şimdi hasta ameliyat olmuş pansuman için hastaneye götürmek işkence. beni arıyorlar ben hemşireleri gönderiyorum ve paramızı topluyoruz. en son on hemşirem yetişemiyordu. ama şehire ısınamadım sıkıldım eskişehire gittim. öğrencilerin yoğun olduğu bölgeden ara sokak bir dükkan kiraladım. evimdeki tüm kitaplarımı oraya koydum. abimin arkadaşlarımın tüm kitaplarını oraya yığdım. en çok satanlar listesindeki kitaplardan param yettiği kadarını aldım. bir çay ocağı koydum. öğrencilere çay bedava dedim. sonra el ilanları verdim. şimdi kitabı müşteri etiket fiyatından alıyor. atıyorum on lira. okuyup geri getirirse sekiz liraya geri alıyorum. öğrenciler ucuza kitap okuyor bende paramı kazanıyordum. sonra yan dükkanı da tuttum çünkü sığamıyorduk. !---- spoiler ----!



    genç kardeşlerime verebileceğim tek tavsiye parayı önemsemeyin cesaretli olun ve sevdiğiniz işle uğraşın. ve çevrenizde parayla mutlu olunabileceğini sanan sevgili arkadaş biriktirmeyin.
  3. gerçek anlamda hayran olduğum tek insan. genetik yapısı örnek alınarak üst insan tasarlanabilir. bir bilim ve sanat aşığı.
  4. keşke herkese haddini bildirme olayına önce kendinden başlasa. küfür de edemezsin hakarette. düşüncelerini bu tip ilkel benlik göstergesi sığ şeylerden arındırıp konuşabilirsin diye düşünüyorum. özgürlüğün nerede başlayıp nerede bittiğini, insanların kişilik haklarına bu sekilde saldırmanin ne insan olmaya ne de hakkaniyetli olmaya sığmadığıni bi an önce kavramanı dilerim. kuru tehditler savunmaktansa haksizliklari medeni bir insanın dile getireceği şekilde yansıt. bu gidişle sadece uçurulmakla kalmaz hukuki problemler yaşamaya da başlarsın benden söylemesi. bu arkadaş tarafından hakarete uğramış ve kişilik hakları zedelenmis youserlarin ilgili mercilere bi an önce başvuruda bulunması için gerekli hukuki desteği vermeye hazırım.
  5. kendini seven insanlari seviyorum. umarim kendini sevmenin hakkini veriyordur. hayirli forumlar.
  6. akit denilen tuvalet kağıdına dava açan yazar. gökten koyun indiğine inanan ya da iddia eden birine şizofren dediğim için ahmak demişler. bir doktor olarak düşüncemi belirttim sadece.
  7. ohal kavramında dine hakaret etmekten hakkımda dava açılmış. paralel yapıyla ilişkim varmış. lan bu ülkede yaşanmaz ya. ben ömrüm boyunca din ve cemaat düşmanı oldum. neyse. kendinize iyi bakın. eğer hapis falan çıkarsa yurtdışındaki youserslatdan sığınma istiyorum.
  8. 85 yousers tarafından engellenmiş yazar. la gardaşım ne ettim ben size. zaten şurada 87 kişiyiz.
  9. kendisini kafası çalışmayan insanları adam etmeye adamış bir aktivist. üst akıl.

    bu insanlık adam olacak arkadaş. gerekirse kafasına vura vura.
  10. yunan mitolojisine göre youser kadınların gökyüzüne bakınca görebilecekleri bir tanrı. son cümleye dikkat.

    ''asklepios'un oldukça ilginç bir öyküsü vardır. apollon teselya kralı phlegyas'ın kızı koronis'e aşık olur, kız apollon'dan hamile kalır. ancak bir süre sonra arkadya'dan gelen bir adamla daha sevişir. bu olayı izleyen bir kuzgun yada karga durumu apollon'a bildirir. çok kızan apollon onu diri diri yanmakla cezalandırır. koronis tam ömek üzereyken apollon onun karnındaki çocuğu kurtarır ve büyütmesi için kentavrıs kherion'a verir. kherion, doğanın içinde büyüyüp onun sırlarına ermiş bir yaratıktır. asklepios onun yanında usta bir hekim olarak yetişir, cerrahlığın bütün sırlarını öğrenir, hatta ölüleri diriltebilicek kadar ustalaşır. ancak zeus doğal düzeni bozan ve kendi gücünü aşan asklepios'dan çekinmeye başlar ve onu yıldırımlarıyla öldürür. apollon'da bu olayı cezasız bırakmaz ve zeus'a yıldırımı bağışlayan kykloplar'ı öldürür. asklepios'un cansız bedenini de gökyüzüne yıldızların arasına yerleştirir.''