1. astroloji insanoğlunun gelişimine çok büyük katkılar sağlasa da, burçlar ve insanları tasnif ettiği zorlamalar bilimsel olarak çok büyük bir yalandır.

    astrolojik kavramların temelinde takım yıldızlar yatar. takım yıldız ise, gökyüzünün bölündüğü 88 alandan her birine verilen isimdir. bunlardan 48 tanesi batlamyus tarafından adlandırılmıştır. 16. yy’dan 18. yy’a kadar ise bir çok yeni takım yıldız keşfedilmiştir. başlangıçta belirttiğimiz 88 takım yıldız sayısı ise 1928 yılında uluslar arası astronomi birliği’nin resmi kabulü ile ortaya çıkmıştır. bu takım yıldızların her birinin farklı isimleri vardır. bunlardan bazıları bir hayvan figürüne ya da başka bir şeye benzerlikleri nedeniyle, benzedikleri şeyin ismi ile anılırlar(balık, kova, ikizler bv gibi). burçlar ise, güneşin göründüğü zodyak (burçlar kuşağı) temel alınarak oluşturulmuştur. ancak, bu zodyak üzerinde gerçekte 12 değil 13 takım yıldızı bulunmaktadır. ancak, burçlar 12 takım yıldıza göre belirlenmektedir.

    astrologların yıldız haritalarında, 12 burç, 12 ev ve 10 gezegen vardır.en basit hali ile, bir kişi doğduğunda güneşin bu takım yıldızlara olan konumu, kişinin burcunu, doğum anında ufukta yükselmekte olan takım yıldızı ise yükselenini oluşturur. gezegenlerin ise kişiliğin oluşumu üzerinde etkisi olduğu düşünülür. örneğin, bir kişi doğduğunda gökyüzünde mars varsa, bu kişinin saldırgan sabırsız ve savaşçı olacağı varsayılır. bunun nedeni ise marsın kızıl rengidir. kızıl rengin kan ve savaşı temsil etmesi nedeniyle bu yönde bir sonuç çıkarımı yapılmıştır. benzer şekilde, gökyüzünde bulunan, dünyadan görülebilen en parlak gezegen olan venüs ise sonuç çıkarımı aşk, güzellik ve romantizm yönünde olacaktır. bunda, burçların oluşturulduğu dönemde, venüsün ortalama 463 santigrat derece sıcaklıkta bir gezegen olduğunun bilinmiyor olması da etkilidir.

    peki, tüm bu sonuç çıkarımlar ve varsayımlar bilimsel olarak geçerli midir? öncelikle, burçların belirlendiği zodyak üzerinde 12 değil de 13 takım yıldız bulunması daha en başından sistemin sağlıksız olduğunun kanıtıdır. ancak, astrolojinin temel aldığı yıldız ve takım yıldız hareketleri ile olan çelişkisi sadece 13. takım yıldız ile sınırlı değildir. günümüzde kullanılmakta astroloji bilgisi, batlamyus tarafından oluşturulmuştur ve bugüne kadar herhangi bir değişime uğramamıştır. burada temel sorun, bilginin eski olmasından çok, güneş merkezli evren varsayımına göre oluşturulmuş olmasıdır. bu varsayımın yanlış olduğu ise ilk defa copernicus ortaya atmıştır. takip eden çalışmalarda ise ne güneşin, ne de samanyolu galaksisi’nin evrenin merkezi olmadığı, dahası galaksilerin hareket halinde olduğu kanıtlanmıştır. bu hareket nedeniyle de batlamyus’un, güneşin burçlara olan durumunu belirttiği ve astrolojinin temelini oluşturan bilgileri değişime uğramıştır. ancak, günümüzde kullanılan burçlar sistemi bu değişime ayak uydurmamış ve geçerliliğini kaybetmiştir.

    peki, burçların hesaplanmasında yanlışlıklar olsa da, gezegenlerin ya da yıldızların, bir insan üzerinde etkisi olabilir mi? bu soruya verilecek yanıt da yine hayir! astrolojiye göre, yeni doğan bir kişiye bir gezegen ya da yıldızın etkisi, bu gezegen ya da yıldızın yeni doğan kişiye uygulamış olduğu kütle çekimi ile ortaya çıkar. ilk bakışta, newton’un kütle çekim yasası gereği doğru gibi görülen bir önerme olsa da, çevresel etmenlerin tamamı göz önünde bulundurulursa geçersiz ve saçma olduğu görülecektir. bunun nedeni, yine kütle çekim yasası gereği, kütlesi bulunan her şeyin bir çekim etkisi de bulunmasıdır. örnek verilecek olursa; bir bebek yeni doğduğunda mars gezegeninden etkilendiği varsayılırsa, 258 milyon km uzaklıkta bulunan marsın bebek üzerindeki etkisi 0.0000000022 n olurken, bebeğin doğumunda bulunabilecek 90 cm uzaklıktaki 80 kg’lık bir doktorun uygulayacağı kuvvet 0.000000022 n olacaktır. bu, mars’ın etkisinden 10 kat daha büyük bir etkidir. bu nedenle, yeni doğan bir çocuğun mars yerine doktordan etkilenmesi daha büyük bir olasılıktır.

    michel gauquelin’in 1979 yılında yapmış olduğu deney ise, yıldız haritalarının ne derece doğru olduğunu ortaya çıkan en güzel örnek olmaya adaydır. gauquelin, “ici paris” dergisine verdiği ilanda başvuranlar için ücretsiz yıldız haritası çıkaracağını söylemiştir. bu ilana ise 150 kişi başvurmuştur ve hepsine 1946 yılında katliam suçu ile idam edilen marcel petiot’un yıldız haritası, kişisel yıldız haritaları olarak verilmiştir. ilginç olan ise 150 kişiden 141’inin verilmiş olan yıldız haritasından memnun olduğunu belirtmesidir. tam olarak aynı olmasa da benzer çalışmalar, ortalama yaşam süresi ve orduya katılım için de yapılmış ve bu çalışmalarda da burçlar arasında herhangi önemli bir fark bulunmamıştır. ayrıca, tarih boyunca, ünlü astrologların yapmış oldukları öngörülerin çok büyük bir çoğunluğu yanlış çıkmıştır. bunlardan biri de ünlü astrolog susan miller’in 21 aralık 2010 yılında türkiye’de önemli gelişmeler yaşanacağına yönelik öngörüsüdür. ancak, bu öngörü yanlış çıkmış ve bu tarihte türkiye, tarihindeki sayılı sakin günlerden birini yaşamıştır.

    tüm bu bilgiler ve yapılan deneyler ışığında söyleyebiliriz ki; astroloji zaman kaybından başka bir şey değildir. hatta, pek çok insanın, kişisel yıldız haritaları çıkartmak için para döktüklerini düşünecek olursak dolandırıcılık olduğunu bile söyleyebiliriz. bu nedenle, insanların, değerli olan zamanlarını ve kazançlarını böylesine safsatalar için harcamamaları gerekir.

    kaynak :
    dr. niyazi yükçü, astroloji neden bilimsel değildir, bilim ve gelecek, sayı 93, sayfa 44-48

    bu arada mart doğumluyum balık burcu olduğum söyleniyor :)
  2. bilim ile sahte bilimi birbirinden ayıramayacak kadar bilgisi, geçerli argüman ile safsatayı birbirinden ayıramayacak kadar sorgulama becerisine sahip olmayan kişinin katılmayacağı hede. bkz
  3. öncelikle ilgilenenlere "the enemies of reason" belgeselini izlemelerini öneririm.

    devamında ise;
    bilim kanıt gerektiren bir disiplindir. kanıtlarınız yardımıyla bir yargıya varırsanız.
    sürekli gelişmeye ve sorgulamaya açıktır. yeni bulgularla farklı teoremler ortaya çıkar.

    10 yıllar öncesinde hücre yapısı hakkında hiç bir şey bilinmezken bugün bilim insanları dnalar üzerinde dans ediliyor.

    oysa 1000 yıl öncede bugün doğan terazi burcundaydı bugün astrologlar aynı terazi burcundan bahsediyor.
  4. Burada anlatılanlar okumaya değer.
  5. astroloji, türk dil kurumu tarafından "yıldız falcılığı" olarak tanımlanıyor. günümüzde astroloji, gök cisimlerinin hareketleri, konumları ve birbirlerine olan açıları ile olaylar, insan davranışları ve karakterleri arasında bir bağlantı olduğu varsayımında bulunarak bu bağlantıları araştırarak öngörüde bulunmaya çalışan uğraşlar bütünü olarak tanımlanabilir.

    insan olduğumuzdan beri kafamıza takılan bir gizemin içine doğduk. yıldızlardan oluşan bir battaniye altında uzanan bu minik dünyaya uyandık. nereden geldiğimizi, kim olduğumuzu, veya evrenimizin varoluşunu açıklayan bir not olmadan, kapı önüne bırakılmış bir bebek gibi. kozmik yalnızlığımızı nasıl sona erdireceğimize dair bir fikrimiz yoktu. her şeyi kendi kendimize anlamamız gerekti ve bunun için bizim işimize yarayacak en iyi şey zekâmızdı. özellikle de çağlar süren evrimimiz ile keskinleşmiş şekil tanıma yeteneğimiz. av ve avcıları tespit etmekte iyi olanlar ve zehirli bitkileri besleyici olanlardan ayırt edebilenlerin yaşama ve üreme konusunda daha iyi şansları vardı. hayatta kaldılar ve şekil tanıma genlerini tüm faydalarıyla beraber sonraki nesillere aktardılar. binlerce nesil boyunca hayatlarımız onlara dayanırmışçasına yıldızları izledik. hikayelerin doğduğu tek sahnenin hayal gücümüz olduğu bir zamanda filmler, televizyon ve herhangi bir elektronik cihazdan önce her kültür kendi resimlerini oluşturmak adına noktaları birleştirdi. bu resimler daha derininde bir hayatta kalma kılavuzu olan bir hikaye kitabının betimlemeleri haline geldiler.

    gezegenin dört bir yanındaki kültürler aynı yıldızlara baktılar ve farklı resimler gördüler. tanrıların, kahramanların, çiftlik hayvanlarının ya da tanıdık nesnelerin isimleri kültürden kültüre farklılık gösterdiler. antik yunanların ve batı dünyasının pleiades bizim ise yedi kız kardeş veya ülker olarak bildiğimiz yaklaşık 100 milyon yıl önce oluşmuş çok güzel bir yıldız kümesi vardı. her biri güneşimizden yaklaşık 40 kat daha parlaktır. en parlakları olan alcyone ise, güneşimizden 1.000 kat daha parlaktır. ülker çağlar boyunca dünya’nın dört bir yanında göz testi olarak kullanıldı. eğer en az altı tanesini görebiliyorsanız normal sayılırdınız. eğer yediden fazlasını görebiliyorsanız ideal bir savaşçı ya da izci adayıydınız. bu doğadaki şekilleri tanıyabilme yeteneğini gökteki takvimi okuyabilmek için kullandık. atalarımız küçük gruplar halinde yaşayan gezginlerdi. yıldızların altında uyudular. gökyüzü onların hikâye kitabı, takvimi, yaşam için bir kullanma kılavuzuydu. yıldızlarda yazılı mesajlar atalarımız ve analarımıza keskin soğukların ne zaman geleceğini, yabani tahılların ne zaman olgunlaşacağını, ren geyiği ve bizon sürülerinin ne zaman harekete geçeceğini söylüyordu, ne zaman konaklayıp, ne zaman harekete geçeceklerini söyledi. göçmen sürülerin, yağmurların ve soğukların ne zaman geleceğini ve ne zaman ara vereceğini gösterdi. dünya’nın mevsimsel döngüsü ile yıldızların hareketleri arasındaki doğrudan ilişkiyi gözlemlediklerinde doğal olarak, orada olanların bize yönelik olduğu sonucuna vardılar.

    anlamlı geliyor, değil mi?

    eğer gök bir takvim ise ve biri üzerine bir not yapıştırdıysa bu mesajdan başka ne olabilirdi ki?

    ardından, birden bire bu kutsal düzen bir kuyrukluyıldız tarafından bozulduğunda bunu kişisel algıladılar. onları suçlayabilir miyiz?

    o zamanlarda, neler olduğuna dair hiçbir mantıklı açıklamaları yoktu. bu birinin çıkıp dünya’yı eğik eksenli, kendi etrafında ve güneş etrafında dönen bir gezegen olarak hayal etmesinden çok önceydi. tüm antik kültürler aynı hatayı yaptılar. kuyrukluyıldız bir mesaj olmalıydı tanrılar tarafından, ya da tek bir tanrı tarafından gönderilen. üzerine neredeyse hemen tüm atalarımız bunu kötü habere yordular. antik aztek, anglo-sakson, babilli veya hindu olmanız fark etmiyordu. kuyrukluyıldızlar kıyamet alametiydi. aralarındaki tek fark, gelecek felaketin doğasıydı. ingilizcedeki felaket "dis-aster", yunanca “kötü yıldız” anlamına gelir.

    insanın şekil tanıma yeteneği bir iki tarafı keskin bıçaktır. gerçekte olmayan şekilleri tanımada da oldukça iyiyizdir. buna da “hatalı şekil tanıma” deniyor. anlama açlık duyuyoruz. kişisel varlığımızın evrende bir anlam ifade ettiğine dair işaretler arıyoruz. işte bu yüzden, kendimizi ve diğerlerini kandırmaya, kahve bardaklarında şekiller görmeye ya da bir kuyruklu yıldızda ilahi uyarı aramaya çok hevesliyiz.

    bugün, kuyruklu yıldızların nereden geldiğini ve nelerden oluştuğunu tam olarak biliyoruz. bugün, içinde yaşadıkları ucu bucağı olmayan, onlara göre sonsuz büyüklükteki dünya'da kaybolmuş atalarımız korktuğu, anlamlandıramadığı, ya da aksine "şekilleri hatalı tanımlayarak" yanlış şekilde anlamlandırdıkları şeylerin gerçekte neler olduğunu biliyoruz.
  6. üstün dökmen bir söyleşisinde, "koskoca neptün'ün işi gücü yok ebeniz dururken size çekim kuvveti mi uygulayacak siz doğarken?" şeklinde bir beyan vermişti...
    o da astrolojinin bir palavra olduğunu, astronominin adını lekelediğini düşünüyordu...

    ne bileyim, öyle beynimize yerleştirdiler diye midir nedir kendimi hep oğlak gibi hissettim...

    ama sırf yengeç diye biriyle muhabbeti kesmedim, ya da ikizler diye kan kardeş olmadım...

    mevzu burçlarda değil kişinin kendisinde ki bu memleket, çevre, sosyal statü vb. için geçerli...

    mesela, kişi sırf ankaralı ve çankaya'da oturan bir iş adamı diye düzgündür diyemezsiniz ya da zeytinburnu'nda oturan, karslı tekstil işçisi kişi bu adamdan daha aşağıda değildir... ya da daha yukarıda...

    kişilik, karakter önemli şey...
  7. ikizler burcuymuşum. korkuyorum bakmaya. adi, ikiyüzlü, şerefsiz filan demeye başlıyorlar. astrologların nesi var anlamadım. bari, istisnalar olabilir, desinler. o da yok. saçlarını kirpi gibi dikmiş bildiğin sövüyor manyak karı.

    doğru tespit. yalan hep.
    yok