1. bıraktın bizleri kimsesiz, yetim,
    nâmını söyleyen diller ağlasın!..
    «mareşal çakmak da gitti» diyerek
    kaleme sarılan eller ağlasın!..
    bize hem babaydın, hem de bir kardeş,
    yanıyor içimiz, bu, nasıl ateş?..
    kararsın ufuklar, tutulsun güneş,
    denizler, ırmaklar, göller ağlasın!..
    sendeydi, aşk dolu, çelikten yürek;
    sendeydi, bükülmez, demirden bilek;
    kavuştun rabbine: «allah!» diyerek;
    nâşını taşıyan kollar ağlasın!..
    severdin «hürriyet» adlı cânânı,
    severdin mukaddes, aziz vatanı,
    severdin mübarek «eyüp sultan» ı
    üstüne örtülen şallar ağlasın!..
    ey şanlı kumandan, ey yüce asker!
    ne çabuk eyledin ahrete sefer?
    o nurlu yüzünü bir daha göster,
    görmeyen yetimler, dullar ağlasın!..
    yüzlerde ıstırap, kalplerde melâl,
    iniyor yarıya sevdiğin hilâl,
    açmış kollarını peygamber sana,
    kabrini süsleyen dallar ağlasın!..
    çığrışıp gezerken dağda kurdumuz,
    büründü mâteme güzel yurdumuz,
    bak, nasıl ağlıyor şanlı ordumuz,
    «mehmed»in geçtiği yollar ağlasın!..
    yazdın her cephede bir altın destan,
    öğünür seninle her türk – müslüman,
    nerdesin, ey büyük, millî kahraman?
    gezdiğin sahralar, çöller ağlasın!..
    bakarken sancağın açtığı ize,
    gelirdi her kuvvet önünde dize,
    kurtuluş yolunu gösterdin bize,
    aştığın tepeler, yerler ağlasın!..
    türklüğe âşıktın, ailene yâr,
    gençliğe tam örnek bir hayatın var,
    bu sene mâtemli geldi ilkbahar,
    bülbüller çilesin, güller ağlasın!..
    göğsün var: irkının iman kalesi,
    cephen var: aşılmaz vatan cephesi,
    gürlerken top gibi gençliğin sesi,
    allah’ını seven kullar ağlasın!..
    insanlık, fazilet, mertlik sana has;
    edilmez seciyyen kimseyle kıyas,
    öcal der: «çok değil tuttuğumuz yas,
    bırak da sazımda teller ağlasın!...»

    eskişehir – 12 nisan 1950