aziz nesin

Kimdir?

mehmet nusret nesin ya da bilinen adıyla aziz nesin (d. 20 aralık 1915; heybeliada, adalar, istanbul - ö. 6 temmuz 1995; alaçatı, çeşme, izmir), mizah, kısa öykü, tiyatro ve şiir dallarında pek çok yapıtı bulunan türk mizah yazarı.

unesco'nun yayınladığı index translationum adlı dünya çeviri bibliyografyasına göre aziz nesin, türkçe eser veren yazarlar arasında orhan pamuk, yaşar kemal ve nazım hikmet'in ardından eserleri yabancı dillere en çok çevrilen dördüncü yazar konumundadır.

sanat hayatı

askerlikten uzaklaştırılmasının ardından bir süre bakkallık, muhasiplik gibi işler yaptıktan sonra 1945 yılında sedat simavi’nin çıkardığı "yedigün" dergisine girdi; daha sonra karagöz gazetesinde de yapacağı gibi redaktörlük ve yazarlık yaptı. aynı yıllarda profesyonel olarak oyun yazarlığı yaptı ve tan gazetesinde köşe yazarlığına başladı. 4 aralık 1946'da bir grup üniversite gencinin tan gazetesini yakması üzerine, sekiz sayı süren, cumartesi adlı haftalık magazin dergisini çıkarmaya girişti. bu dergi denemesi de sonlanınca, vatan' gazetesinde çalışmaya başladı. aynı yıl, ilk bağımsız yapıtı olan parti kurmak ve parti vurmak adlı 16 sayfalık broşürü de yayınlanmıştı.

1946'da sabahattin ali ile birlikte marko paşa mizah gazetesini çıkardı ve büyük ses getirdi. dergi dönemin politikacılarını ve tiplemelerini sözünü esirgemeden eleştirmeyi bilmiş, tüm baskıların ve defalarca kapatılmasının getirdiği zor koşullara karşın hedeflediği satış rakamlarına ulaşmıştır. ancak davalar ve suçlamalar dergi yazarlarına epeyi zor dönemler yaşatmıştır. nitekim yeni adlarla sürdürmeye çalıştıkları "markopaşa" ekolünün hararetle eleştirdiği amerikan yardımının türkiye üzerindeki emellerine değindiği henüz yayınlanmamış olan "nereye gidiyoruz?" adlı yazısı nedeniyle; 12 ağustos 1947'de 10 ay ağır hapis ve 3 ay 10 gün de bursa'da "emniyet-i umumiye nezareti" altında bulundurulma cezasına çarptırıldı.

ikinci kitabı azizname'yi 1948'de çıkardı. taşlamalardan oluşan bu kitap için istanbul 2. ağır ceza mahkemesi'nde dava açıldı. 4 ay tutuklu olarak süren dava sonunda mahkûmiyet almadı; ancak 1949 yılında ingiltere prensesi ii. elizabeth, iran şahı rıza pehlevi, mısır kralı i. faruk birlikte ankara'daki elçilikleri aracılığıyla türkiye dışişleri bakanlığı’na resmen başvurarak, bir yazısında kendilerini aşağıladığı iddiasıyla aleyhine dava açınca 6 ay hapse mahkûm edildi.

1950'ler

1952'de istanbul'da levent'te bir dükkân kiraladı ve oluş kitabevi'ni açtı; levent sakinlerine gazete dağıtma işini sürdürmekle beraber, iki küçük çocuğunun geçimini sağlayamayınca, 1953'de beyoğlu'nda bir ortağıyla "paradi fotoğraf stüdyosu"'nu kurdu. 1954'te akbaba dergisinde takma adlarla öyküler yazmaya başladı. zira edebiyat hayatında iki yüze yakın takma ad kullanmıştır.

1955'de 6-7 eylül faciası olarak tarihimize gelen istanbul'daki azınlıkların ev ve dükkânlarının korkunç yıkımına suçlu aranmaya başlanmıştı. demokrat parti iktidarı olayların bir "kömünist komplosu" olduğunu öne sürerek, aralarında aziz nesin'in de olduğu, sol görüşe yakın 100'e yakın kişiyi tutuklattı. aziz nesin hiçbir gerekçe olmaksızın 9 ay cezaevinde yattı.

dolmuş”, (1955); “yeni gazete” (1957), akşam (1958), “tanin” (1960), "günaydın" (1969), aydınlık (1993) gibi dergi ve gazetelerde yayımlanan gülmece öyküleri, röportajlar ve fıkralarla çağdaş türk edebiyatının tanınmış ve en verimli kalemlerinden biri durumuna geldi.

1956'da kemal tahir ile birlikte düşün yayınevi'ni kurdu. 1958'de dolmuş-karikatür dergisi ile birleşerek 1963'e dek yayıncılığı tek başına sürdürdü. bir yandan da yeni gazete, akşam ve tanin'de günlük köşe yazıları yazdı. 1962'de 42 sayı yaşayacak olan “zübük” adlı mizah dergisini çıkardı.

1956 yılında italya'da (bordighera'da) yapılan ve 22 ülkenin katıldığı uluslararası gülmece yarışması'nda ilk ödül olan altın palmiye'yi "kazan töreni" adlı öyküsüyle kazandı. ertesi yıl aynı ödülü "fil hamdi" adlı öyküsüyle ikinci kez kazandı. ilk ödülünü 1960 yılında devlet hazinesine bağışladı.

düşün yayınevi'nin şubat 1963'te yanması üzerine, yazarlığı tek uğraş edindi. ilk kez 1965 yılında -ancak 50 yaşındayken bu hakkı elde edebilmişti- bir pasaport alabildi. berlin ve weimar'daki antifaşist yazarlar toplantısı'na davetli olarak katıldı. altı ay süren bu ilk yurtdışı gezisinde, polonya, sovyetler birliği, romanya ve bulgaristan'a gitti.

1960'lar

nesin, 1966'da bulgaristan'da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında birincilik ödülü olan altın kirpi'yi "vatani vazife" adlı öyküsüyle kazandı. 1968'de milliyet gazetesi'nin açtığı karagöz oyunu yarışmasında "üç karagöz" oyunuyla birincilik ödülü aldı.

1969'da moskova'da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında "insanlar uyanıyor" adlı öyküsüyle krokodil birincilik ödülü, 1970'de de türk dil kurumu'nun oyun ödülünü "çiçu" adlı oyunuyla kazandı.

1970'ler

eşi meral çelen'in önerisiyle 1972'de nesin vakfı'nı kurdu[1]. vakıf'ta, her yıl belirli sayıda alınan kimsesiz ve yoksul çocukların bakım ve eğitimlerini üstlendi. kitaplarının tüm gelirini vakfa bıraktı.

1976-1980 arasında her yılın edebiyat ürünlerinden seçmelerin bulunduğu nesin vakfı edebiyat yıllığı'nı çıkardı. 1974'de asya-afrika yazarlar birliği'nin lotus ödülünü kazanan nesin, 1975 lotus ödülünü almak için filipinler'in başkenti manila'da yapılan törene katıldı.

1976'da bulgaristan'da gabrovo kentinde düzenlenen gülmece kitabı uluslararası yarışmasında birinciliği elde ederek hitar petar ödülünü kazandı. 1977'de türkiye yazarlar sendikası başkanı seçilen nesin, bu göreve uzun yıllar devam etti.

1978'de "yaşar ne yaşar ne yaşamaz" adlı romanıyla madaralı roman ödülü'nü kazanırken, 1982'de vietnam'daki asya-afrika yazarlar birliği toplantısından dönüşte moskova'da kalp hastalığından hastaneye kaldırılan nesin, "kalp hastalıkları araştırma merkezi"nde bir ay kalarak tedavi gördü.

1980'ler

1983'te amerika birleşik devletleri'nde indiana üniversitesi'nin düzenlediği uluslararası toplantıya çağrılan nesin, pasaportu 12 eylül idaresince geri alındığı için bu toplantıya katılamadı.

20 aralık 1984'te şan sinema salonu'nda 70. doğum günü töreni yapıldı. 1984'de aydınlar dilekçesi girişiminde bulundu. 1985'de ekin a.ş'nin kurulması girişiminde bulundu. aynı yıl, ingiltere'de pen kulüp onur üyeliğine seçildi ve tüyap'ın düzenlediği "halkın seçtiği yılın yazarı" ödülünü kazandı.

nesin, 1989'da "demokrasi kurultayı"nın toplanmasında etkin görev aldı ve oluşturulan "demokrasi izleme komitesi"nin iki başkanından biri oldu. aynı yıl, sovyet çocuk fonu'nun ilk kez verilen "tolstoy altın madalyası"na değer görüldü.

1990'lar ve sivas katliamı


19 mart 1990'da ankara sanat kurumu'nda 75. yaşını kutlayan nesin, 2 temmuz 1993'de pir sultan abdal etkinliklerine katılmak üzere sivas'a gitti. 37 kişinin yaşamını yitirdiği madımak oteli katliamından sağ kurtuldu.

ölümü ve vasiyeti

yazar, söyleşi ve imza günü için gittiği çeşme alaçatı’da, (sivas katliamı'nın 2. yıldönümünden 3 gün sonra) 5 temmuz'u 6 temmuz'a bağlayan gece sabaha karşı geçirdiği kalp kriziyle hayatını kaybetti. cenazesi çeşme cumhuriyet savcısı'nın isteğiyle otopsi yapılmak üzere 6 temmuz'da istanbul çapa tıp fakültesi'ne getirildi. 7 temmuz 1995'de vasiyeti gereği hiçbir tören yapılmaksızın ve yeri belli olmayacak şekilde çatalca'daki nesin vakfı'nın bahçesine gömüldü.

ankara uluslararası film festivali çerçevesinde verilen özel ödüllerin arasında "aziz nesin emek ödülü" verilmektedir.


  1. soyadını alma hikayesiyle beni kendine hayran bırakan, türkiye'nin kıymetini bilemediği büyük yazar.

    "1934 yılında soyadı kanunu çıktı, her türk kendine bir soyadı alacaktı.herkes kendi soyadını kendisi seçtiği için insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı..

    dünyanın en cimrileri 'eliaçık',
    dünyanın en korkakları 'yürekli',
    dünyanın en tembelleri''çalışkan' gibi soyadları aldılar.

    bir mektup yazabilecek zamanda ancak imzasını atabilen bir öğretmenimiz kendisine 'çevikel' soyadını almıştı

    irkçılığın yayıldığı günler olduğundan, özellikle türklüğü karışık olanlar ırkçılığı anlatan soyadlarını kapışıyorlardı.

    her türlü yağmada hep sona kaldığım için güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime 'nesin' soyadını aldım. herkes 'nesin' diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim."
    aziz nesin
  2. Çocukken ne kadar çok okurduk kitaplarını. Yıllar önce bile, yazdığı hikayeleri bugünü anlatır. Genellikle Türk milletini aptal ve eşşek yerine koymuştur. Haksız da değilmiş. Bugün bile anlıyoruz.

    En sevdiğim hikayelerinden bir tanesi;

    ‘Ağayla marabası, ağanın en güzel atının koşulduğu en süslü arabayla kasabaya inmektedirler. Ağa arabadadır. Maraba ise arabanın yanında yürümektedir. Yerde taze bir tezek kümesi görürler. Üzerinde sineklerle etrafa koku salmaktadır.

    Ağa, marabasıyla alay etmek ister ve;

    -‘‘Maraba’’ der,

    - ‘‘Şu tezeği ye, atla araba senin. Sen arabaya bineceksin, ben de yürüyeceğim.’’

    Maraba önce ata bakar, sonra da arabaya bakar. Ağaya da zaten gıcıktır. Oturur, midesi bulana bulana tezeği yer. Ağa iner, maraba sahip olduğu arabaya biner. Ağa çok bozuktur.

    Durduk yerde en güzel atını ve en güzel arabasını da marabaya kaptırmıştır. Maraba da bozuktur. Durduk yerde tezeği yemiştir. Ağanın daha güzel atlar alacak parası, daha güzel arabalar alacak imkânı vardır. Üstelik ne ata, ne de arabaya bakacak parası vardır.

    Dönüş yolunda gördükleri tezek, her ikisinin de beklediği andır aslında.

    Maraba, ağadan intikam almak için;

    - ‘‘Ağa, ağa’’ der,

    -‘‘Sen de şu tezeği ye, at ve arabayı da geri al.’’

    Ağanın beklediği de böyle bir fırsattır. O da oturur tezeği yer. Ve arabaya kurulur, atı kamçılar.

    Köye girerlerken maraba, ağaya seslenir,

    - ‘‘Köyden çıkarken araba senin, at senindi. yürüyen de bendim. Şimdi yeniden köye giriyoruz. At senin, araba senin. Yüreyen de yine ben. O zaman ağam iyi de, biz bu boku niye yedik?’’

    kaynak
    ozumm
  3. öldükten sittin sene sonra bile hakkında her fırsatta binbir türü karalama yapılan ve bu karalamaların yaşarken kullandığı kalemin gücünü, topluma tuttuğu aynanın yansıtıciliğinı kanıtlamaktan başka bir işe yaramayacağı yazar. o güzel öykülerinde ucuz karalamalar yapanları çok önceden defalarca karalamıştır.