1. kimi zaman bir ana tekabül eder. bir ömür devam edecek birliktelik o anda başlar, o an her şeyin temeli atılır. her şey belki de o anda kararlaştırılır, bir şey demeden. sözcüklere gerek yoktur. sözcüklere aslında zaten gerek yoktur. konuşmadan anlaşabilecek kadar arılığımızı koruyabilseydik, belki sözcük diye bir şey de bilmiyor olacaktık. tıpkı bebekler gibi, hayvanlar gibi, ağaçlar gibi... anda gerçekleşen 'o' bakışmada kim bilir, belki de öze dönüş yakalandığından bünyede bir sarsılma meydana gelir.

    kimi zaman bakışma, müjde niteliğindedir. 'o'ndan habersiz yaşadığın yılların sona erme vakti gelmiştir. onsuz geçirdiğin tüm yaşamın bir nevi reklam arasına döner, bir anda. sen neredeydin bunca zamandır? bu an için yaşamıştı, geçirilen her saniye bu ana bir hazırlıktı belki de. aksini iddia edebilir misin?

    bakışma kimi zaman ise uzun sürer. saniyeler birikmeye başlar teker teker fakat bu ikinizin umrunda bile değildir. daha doğrusu zaman kavramı geçerliliğini yitirir. insanoğlu adına zamanı, kısa bir süreliğine de olsa yenersin. yenmiştim. yenmiştik. sözleştiğimiz gibi iki sıra önümdeydi, arkasını döndü, saniyenin onda biri kadar bir sürede gözlerimi buldu. tek şeritli yolda karşılaşan iki araba gibi kalakalmıştık. inatla geri gitmiyordu, gitmiyordum. zamanla birlikte utancı da alt etmiştik. sadece bakıştık. sözcüklere gerek yoktu. kahverenginin bu kadar güzel bir tonu olabileceğini hiç hayal etmemiştim.
  2. dolmuşlarda şöyle yazardı;
    bir bakış bir bakışa neler neler anlatır
    bir bakış bir aşığı senelerce ağlatır...
    bir şarkı;
    bakışların bana biraz cesaret versin...
    diye seslenirdi...
    yıldızlara bakamaz oldum senin gözlerinden diye şiir yazacak kadar güzel bakıp güzel seven insanlar varmış mesela...
    bakın varmış diyorum, rivayet yani...

    onlar bir insanı güzel seven insanların mısraları imiş demek ki...
    yaz dostum...
    güzel sevmeyene adam denir mi?