1. referandumunun bir aksilik olmazsa 2017 yılında yapılacağı artık yavaştan hissedilmeye başlayan sistem. akp'nin meclis başkanını çıkınca 316 oyu var. 3/5 çoğunluk için yani 330 milletvekili çoğunluğu için 14 vekile ihtiyacı var. yakın zamanda mhp lideri devlet bahçeli halka sorulabileceğinden bahsedip üstü kapalı bir şekilde akp'ye destek verebileceklerini söyledi. eğer mhp 14 vekillik bir deste sunar da meclis 330'u bulur, teklifi cumhurbaşkanına gönderirse onun da yapacağı tek şey direkt referanduma götürmek olur.

    bir yandan fetö, bir yandan da pkk sorunu devam ederken fırat kalkanı operasyonu hala sürüyorken şimdi bir derdimiz de musul sorunu oldu. gazi paşa döneminde musul sorunu varken ağrı'da ayaklanmalar oldu, nasturi ayaklanmaları oldu ve öldürücü darbe şeyh sait isyanı'yla oldu. gazi paşa'nın musul için "gerekirse savaşırız." sözü bir nevi bu olaylarla boşa düşmüş oluyordu. çünkü bırakın ingilizlerle savaşmayı, iç isyanları bastırmak bile devlet için çok zor ve çok sancılı olmuştu. şimdi yine musul sorunu ciddi ciddi gündeme gelmişken cumhurbaşkanı operasyona dahil olacağız diyor. koalisyon buna izin vermiyor(aslında abd). 1925 yılında musul sorunu gündeme geldiğinde yaşadığımız olaylara bakıp bugüne geliyorum. karşımda ürkütücü bir senaryo var: yeni bir isyan peydah olur mu güneydoğu'da? siyasi suikast mı tercih edilir? başka bir iç kriz mi yaşatılır? türkiye bu kadar kesin musul operasyonuna dahil olmak isterken ve abd türkiye'yi istemezken nasıl bir vazgeçirme politikası deneyecek abd merak ediyorum.

    bu kritik süreçten geçerken başkanlık sisteminin bu denli gündeme gelmesi neden acaba? halkın ilgisini başka bir yöne çekmek mi yoksa musul operasyonuna dahil olabilmek için daha güçlü bir lider imajı vermek mi? sorular, sorular... bu ülkede gündem hiç durulmuyor.
    ae