1. almanyanin baskenti. tekno'nun baskenti.
  2. geçen yaz gittiğim, yurt dışında gördüğüm ilk şehir. sonra arkadaşlarım ile muhabbetlerde duyduğum ve istatistiklerde de gördüğüm kadarıyla çitayı yüksekten başlatmışım :). şehir gerçekten çok güzel arkadaşlar, planlı bir yerleşim söz konusu, dümdüz ve bisiklet sürmek bu nedenden daha basit. oradayken neredeyse her yere bisiklet ile gitmiştim.
    daha başka şehrin geçmişi de beni etkileyenler arasındaydı. tarihi ile ilgili bazı hikayeler anlatılınca daha ayrı bir tat bıraktı bana bu gezi.
    son olarak, parklar her yerde. biraz dinlenmek, gürültüden uzaklaşmak istiyorsanız, gidiyorsunuz yeşillik alana, uzanıyorsunuz, koşuyorsunuz, yürüyorsunuz.
  3. dünyanın en basit şehirlerinden biri. şehrin tüm ulaşım ağını çözmek insanın bir gününü almaz. şehirde nerdeyse heryere vagonlu bir vesait var. türkler şehir içinde azımsanmayacak bir doku ve çok göze çarpıyorlar. fiyatlar ise pek çok avrupa şehrine, hatta istanbul'a göre ucuz.
  4. almanya'nin nüfus bakimindan en büyük sehri ve kültürel, gece hayati ve politik acidan baskenti.

    bünyesinde humboldt universität, freie universität, technische universität berlin ve universität der künste olmak üzere 4 büyük ve taninan üniversiteyi barindirir. bu üniversiteler haricinde daha baska üniversiteleri de vardir.

    gece hayati bakimindan özellikle gece kulüpleri oldukca güzeldir. dj mag top 100 clubs listesinde 2 sene boyunca 1. sirada olan berghain en ünlü gece kulübüdür. watergate de oldukca güzel bir gece kulübüdür.

    potsdamer platz, checkpoint charlie, alexanderplatz, ku'damm, mitte, friedrichstraße, fernsehturm, berlin hayvanat bahcesi, museumsinsel, brandenburger tor, berliner dom, schloss charlottenburg ve reichstagsgebäude berlin'de mutlaka görülmesi gereken yerlerdir. alisveris icin ayrica kadewe ve galerie lafayette ziyaret edilmelidir. bunlarin yaninda ayrica bir cok ünlü müzesi de bulunmaktadir.

    sehirde toplu tasima oldukca gelismistir. hemen her yere metro (u-bahn veya s-bahn) ile gitmek mümkündür.
  5. elektronik müziğin merkezi olup, avrupaya göre hayatın ucuz ve eglenceli olduğu alman şehri.
  6. "good girls go heaven bad girls go berlin".
  7. herşeyiyle tek kelime efsane şehir. bıraktıklarımla anılarla aklımdan silinmiyor be.
    faded
  8. adam berlinde yaşıyor tayyipçilik yapıyor ya. şimdi berlinde bi asgari ücretli olmak vardi: gelsin psychedelic rock barlar, işgal evleri...
  9. techno'nun avrupadaki baskentlerinden biridir.baya saglam rave'lere evsahipliği yapar.
    kultur turizmi yapilan,zengin, yeşil sehir.
    (nota bene:16' yazinda sehirde buyuk bir insaat ,toplu restorasyon hakimdi.istanbul' gore bile daha cok şantiye görmek mümkündü.)
  10. bu ara-tatilde 3 günlüğüne de olsa gezme fırsatı bulduğum başkent. öncelikle metro, metro ve metro demek istiyorum. ulaşım ağı ilk bakışta çok karmaşık gözüküyor lakin inanılmaz sistematik ve anlaşılır. şehre ilk indiğimde gittiğim hediyelik eşya dükkanında gördüğüm berlin metrosu oyuncakları ve figürlerine başta anlam verememiştim ancak şehre dair en büyük özlemim kesinlikle metrosu... bir de her yer ayı dolu, şehrin daha doğrusu eyaletin sembolüymüş ama niye ayı bir fikrim yok.

    özellikle müze adasını gezmek istediğim ve plansız takıldığım için 45 €'ya a-b bölgelerinde 3 gün geçerli sınırsız ulaşım ve müze adasındaki 5 müzeye giriş imkanı sağlayan berlin welcome card aldım. açıkçası daha tasarruflu olup olmadığı konusunda hesap yapmadım ancak rahatlık sağladığı kesin.

    maalesef pergamon yani bergama müzesi tadilattaydı. bir başka bahara artık diyerek, eski müzeyi (altes museum), eski ulusal galeriyi (alte nationalgalerie), yeni müzeyi (neues museum) ve bode müzesini gezdim uzun uzun... berlin'e, belki bir saat doya doya izlediğim güzellik, nefertiti büstü için bile gidilmeye değermiş. ve tabi berliner goldhut. rönesans ve barok dönemi eserleri, göz alıcı heykeller... renoir, monet, casper david, manet, carl gustav vs. tabloları... neanderthal kafatasları, nesli tükenmiş hayvan iskeletleri, toprak altında binlerce yıl kalmış çömlekler...
    insanın 'sanat'a çok kolay erişebildiği bir şehir berlin. öyle ki öğrendiğim ilk kelime 'kunst' oldu çünkü her yerde, afişlerde, duvarlarda, binalarda bu kelime yazılı. denk gelseydi berlin filarmoni orkestrasını da dinlemek isterdim.

    ve turistik yerler; heybetli brandenburg kapısı -gece görülmesi tavsiye-, katledilen yahudiler anıtı (holokost), meşhur kubbeli reichstag binası, checkpoint charlie, berlin katedrali, alexanderplatz, potsdamer platz, sony center hemen yanında film müzesi, east side galeri yani dünyanın dört bir yanından ressamların fırçalarıyla rengarenk olmuş meşhur berlin duvarı...

    berlin'i 'bir daha mı geleceğim' mantığıyla değil 'bir daha ki gelişimde...' mantığıyla gezdim. zaten görülecek sarayların, müzelerin, eğlence merkezlerinin haddi hesabı yok. berlin'de olmak bile başlı başına nefes kesen bir deneyim oldu benim için. ayrıca marx ve engels ile bir daha nerde fotoğraf çekineceğim?

    yemek konusunda farklı coğrafyaları tercih ettim; vietnam, çin, italyan mutfağı gibi gibi. hotdog ve currywurst olayını ise ayrı sevdim, atıştırmalık olarak tavuk döner bastığım midem bayram etti. türklerin etkisi yemek konusunda da göze çarpıyor ama orda da -ne kadar güzel yapılırsa yapılsın- dönerdir kebaptır yemeyelim yani cidden.
    acıbiberli deniztuzlu badem özlü vişne dolgulu bitter çikolata tarzı abidik gubidik pek çok çikolata deneme fırsatım oldu. likörlü çikolatalara burdan ayrıca selam yollamak istiyorum.

    yazacak çok şey var aslında ama yazdıkça içimde büyük bir burukluk hissetmeye başladım. 'ay g.tüm alt tarafı 3 gün kalmış havalara bak' dediğinizi duyar gibiyim. kopenhag havaalanından yurtdışı macerama son verip kendimi esenler otogarında bulmamla yaşadığım şoku ve yaklaşık 1 hafta içimde tuttuğum ancak 25 dakikada geçen vatan özlemimi bir başka girdiye saklıyorum...

    seni çok özledim berlin